Yazar: Meltem Kofoğlu

ANA

Gerçek bir etki bırakan hikâyelerin çoğunda, karakterler ya yazarın içinden çıkar ya da toplumda yaşayan insanları anlatır. Tıpkı Herman Merville’nin 1853’te yazdığı “Katip Bartleby”de olduğu gibi… Anlatıcı olan avukat ve öyküdeki diğer üç karakter The Art of The Novella’nın yazarı Herman Melville’den başkası değildir. “Katip Bartleby” bir pasif direnişçi olmakla birlikte yaşadığımız toplumda dönen çarkın en uyumsuz dişlisini temsil eder. Hikâye, avukat olan anlatıcının verdiği bir ilan sonrası kapısında beliren bir genç ile başlar. Onu işe aldığında her şey yolunda gider önce. Genç Katip Bartleby, diğer çalışanlardan çok daha büyük iştahla işlerine sarılır. Ofise herkesten önce gelip, en geç o…

Devamını Oku
ANA

Melahat Moral ve Süleyman Altıok’un ilk çocukları olan Metin Altıok, 1941 yılında, İzmir Karşıyaka’nın Alaybey mahallesinde doğar. İlk ve orta öğrenimini İzmir Karşıyaka’da tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya fakültesinde Felsefe okur.1960’lı yıllarda Metin Altıok sürekli resim yapmakta ve kimselere göstermediği şiirler yazar. Şair yönünü kendisi dışında bilen hiç kimse yoktur. Çetin Sipahi, Orhan Taylan, Fahir Aksoy gibi ressamlarla karma sergilere katılır. Şiirlerinde annesiyle ilişkisinin iyi olmadığını bazı dizelerinde dile getirir Altıok. Annesi ‘sevgisizliğin’ ilk imgesi olarak geçer şairin kişisel tarihine. Çocukları ile şefkat ilişkisi kurabilmiş bir kadın değildir. Ancak, annesi ne kadar şefkatsizse, babası ise tam tersi…

Devamını Oku
ANA

Yaşanan şeyler belki de gözlerimizi açtığımız zaman gidecek kötü bir rüyadır. Ancak, bazı felaketler hemen geçip gitmez. Korona günlerinde de yaşanılanları önce birçok kişi panik havası ile karşıladı, daha sonra bir adaptasyon sürecine girerek fırsata çevirmeye başladı. Uzun zamandır okunmaya fırsat bulunamayan kitaplar okundu, izlenemeyen filmler izlendi, yarım kalan işler tamamlandı. Dahası, online olarak birçok etkinliklere katılım sağlandı. Eğitime ve sanatsal faaliyetlere de vakit ayırarak korkularımızdan bir nebze de olsa uzaklaşabilmeyi başarabildik. Bununla beraber, salgın edebiyatı ile ilgili kitaplara da merakımız arttı. Bunlardan en dikkat çekenleri Mahşer (Stephen King), Veba (Albert Camus), Beyaz Kale (Orhan Pamuk), Kızıl Veba (Jack London),…

Devamını Oku
ANA

Cehenneme Övgü’yü ilk okuduğumda lise öğrencisiydim. O ergen aklımla önceleri  kafamın karmakarışık hale geldiğini itiraf etmeliyim. Daha sonra  her okuduğumda yaşadığımız topluma farklı açılardan da bakmaya başladım ister istemez. Öncelikle şunu söyleyeyim, bu kitap bir düzen veya sistem yıkma gayreti taşımamaktadır. Sadece sistemi birkaç yönden tekrar ele alıp incelemektedir. Yazar belki de birçok insanın bakmadığı yönlerden bakıyor dünyaya. Hiç aklımıza gelmeyecek yerlerden yaşamımızı sorgulamamızı sağlıyor. O yüzden ismi itibariyle  kitaba önyargılı yaklaşmamak gerektiğini düşünüyorum. İçeriğinde, ‘Geceye Övgü’ ile başlayıp ‘Sarhoş Olun’la biten yirmi kadar deneme yer almakta. Bu denemelerde özgürlük, dünyadaki cehennem, delilik, kolektif delilik, psikiyatri ve esas işlevi, çağdaş…

Devamını Oku

Geçtiğimiz günlerde Paris’in simgesi olarak bilinen Notre Dame Katedrali’nde restorasyon çalışmaları sırasında yangın çıktı. Bunun sonucunda çatısı çöktü ve yapının büyük bir kısmı harap oldu. Önde gelen mimarlardan birinin televizyonda söylediği söz ise acı vericiydi: “Onarılsa bile tekrardan açılışını görmemize ömrümüz yetmeyebilir.” Yanan sadece karakteristik bir eser değildi; Avrupa kültürünün taşıyıcı temellerinden biriydi. Eşsiz mimarisi, heykelleri, tabloları ve dinî eserleriyle bilinen bir baş yapıttı. Milyonlarca insanda anılar biriktiren bir mirastı. Bu yüzden yangın herkesin yüreğinden bir parça kopardı. Yangın sırasında Seine Nehri kıyısında toplanıp “Ave Maria” isimli ilahiyi hep bir ağızdan söyleyen halk ve turistler yangının bir an önce söndürülmesi…

Devamını Oku