Birçok sıkı okurdan farklı olarak, kitapla sıkı fıkılığım üniversite yıllarına dayanır. Bu sebepten okumadan geçen zamanları telafi etmek için fena sayılmayacak bir okuma ritmi tutturmaya çalışırım her sene. İşin gücün arasında okumaya o kadar düşerim ki yazmayı unuturum. Hem okumak her zaman yazmaktan daha konforlu bir alan… Neyse lafı çok dolandırıp dallandırmadan benim gözümden birkaç kitap önerisi sunmaya geldim.

İlk önerim Polat Özlüoğlu’nun “Peri Kızı Af buyrun” isimli öykü kitabı. Can Yayınları’ndan çıkıyor. Yazarın üçüncü kitabı… Kitap derdi muradı olan bir kitap. Yalapşap aşklar, beyaz yaka buhranları, olgunlaşmamış isyanlar, sağa sola hesapsız saldırmalar yok. Ne istediğini bilen bir yazar merkeze kadını ve “öteki”ni alıp öyküler kurmuş. Güçlü bir dille, hikâye anlatmayı seven bir yazarı okuyoruz bu kitapta. Güncel, acı, mutlu sonsuz, gerçek masallar okumak için son zamanlarda raflarda yerini alan güzel bir öykü kitabı.
İkinci önerim Kay Redfield Jamison’un yazdığı Erken Çöken Karanlık isimli kitabı. Ayrıntı Yayınlarından çıkan bu kitap, tartışmasız bir şekilde intihar üzerine yazılmış en iyi kitaplardan biri. Yaklaşık dört yüz sayfa. Kitabı okuyanlar intiharın karmaşık, konuşmaktan imtina eden ve zaman zaman hakir görülen dünyasına eğilip yansımalarını seyredecekler.
Üçüncü önerim Peter Weiss’ın yazdığı Soruşturma isimli tiyatro oyunu. Yar Yayınlarından çıkıyor. Bendeki baskısı eski olabilir. Yaklaşık üç yüz sayfalık bir tiyatro metni. Diğer oyunlar bir farkı var. Metindeki tüm diyaloglar, gerçek bir mahkemenin tutanaklarına dayanıyor. Oyunun konusu kabaca 1941-1945 yılları arasında Auschwitz Toplama Kampı’nda işlenen cinayetler ilgili 1964-1965 yıllarında Frankfurt’ta yapılan duruşmalara dayanıyor. Bir sanık şöyle söylüyor: “Bize çocukluğumuzdan beri Almanya’yı kurtarmak için köklerini kazımamız gerektiği öğretildi. Doğru düşünmemi engelliyorlardı.” Kampta hayatta kalmış tanıkların hayatta kalmak için nasıl canavarlaştıklarını ve bu durumun nasıl “normalleştiğini” anlatan diyaloglar çok etkileyici.
Dördüncü önerim de Akın Çokuğurluel’in yazdığı “Çobanaladatan” romanı. NotaBene Yayınlarından çıkıyor bu güzel roman. Kitap Çokuğurluel’in üçüncü kitabı. “Kış sever personel arayan” bir ilana istinaden iş başvurusu yapmaya giden anti-kahraman “Kahraman”ın romanı. Akın Çokuğurluel iki işi çok iyi yapıyor, öncelikle sade dilin güzelliğine yaslanıp metnin gerilimini her sayfada canlı tutuyor. İyi kurulmuş, günlük yaşamın anlatılmaya değmez dediğimiz ayrıntılarından insanın içine işleyen, alışkanlıklara uyandıran bir roman çıkarmış.
Bu dört öneriden en az birini okuduktan sonra beğenirseniz bence hayli şanslı sayılırsınız. Sanırım Şevket Rado şöyle söylüyor “Okuduğum her on kitaptan biri iyi çıkarsa şanslı sayılırım.” Eğer Şevket Rado’dan daha şanslıysanız başka bir hafta dört kitap daha öneririm.
İyi okumalar…