“Sanat eserleri, yaratıcısının vizyonunu, duygularını ve düşüncelerini yansıtır. Bu nedenle, her sanat eseri
benzersiz ve biriciktir. Tamlık veya mükemmeliyet arayışı yerine, sanat eserlerinin özgünlüğüne ve yaratıcılığına odaklanmak
daha anlamlı olabilir.”

İSMET YAZICI: Sinema, edebiyat, resim alanlarında ürün vermiş çok yönlü bir sanatçı olarak Setenay Özbek’i tanıdım; ama resim, tüm bunların içinde en başat üretim alanın diye düşünüyorum. “Resim yapmak benim için bir tür arınma.” diyorsun. Çok kıymetli bir davet bu; kendini bilip – bulmak için yola çıkmışların, en aşikâr sırlarından biri “arınma”; başlangıcın masumiyetinde uyanıp, dirilmek için “kıldan ince kılıçtan keskin” o yolun, en önemli “sır’at”ı; zahmetli ama bir o kadar da bereketli bir tercih; ömrü kıymetli kılan bir tercih…
SETENAY ÖZBEK: Kendimi bildim bileli resim yapıyorum ve bu yüzden şanslı olduğumu düşünüyorum. Resim yaşam kaynağım. Bir ana adanmış, saf, eşsiz, sınırsız bir sevgi duyumsaması ile içgüdüsel olarak yaptığım rengârenk, dışavurumcu resimlerimde içinde yaşadığımız koşulların çoğunlukla bir önemi yok. Resim yaparken tümüyle teslimiyet halindeyim ve içimdeki koşulsuz sevgiye bağlıyım… Tuvalimle, boyalarımla bütünleşmek ve resmimde “öz”üme kendime dönmek diye tanımlayabildiğim bu hal bir tür “arınma” aynen dua eder gibi ben resim oluyorum resim de ben oluyor. İşte o anlarda sınırsızlığın ve sonsuzluğun bir parçasıyım. Resimlediğim duygu ve düşüncelerim tek gerçek sır ise ilahi aşka dair. Kitaplarımda yazarak öykülediğim o kocaman bir dış dünya ise gerçeğin iz düşümü. İkisinin arasındaki de bensem sadece o hal içinde resmime ışığı yansıtan bir aynayım…
Birbirinden farklı sanat disiplinlerinde çalışıyor gibi görünmeme rağmen, hepsi bir bütün, çoğu kez eşzamanlı ve iç içe çalışmalar… Daha değişik bir anlatımla buna bilinç ve bilinç dışını birleştiren gerçeğin ardındaki resimsel zamanla, yazarak anlattığım dış gerçeklik zamanı diyebilirim. İki şeritli bir yol gibi. Bazen gelişte ve bazen gidişte bir yerlerdeyim.
İSMET YAZICI: Mevlâna “Sadece susayan suyu özlemez, su da susayanı özler.” demiş; çok hakiki bir söz… Resimlerinden yola çıkarsak, onlara baktığında, beni böyle bir coşkuyla özleyen ve davet eden nedir diye soruyor musun kendine?

SETENAY ÖZBEK: Sorunuzu ne kadar güzel bir sözle başlayarak sordunuz. Mevlâna’nın bu sözü aynı zamanda insan ilişkilerine ve insanın ilahiyle olan ilişkisine de bir çağrı niteliğinde. Bu sözü yorumlarsam insan ilahi olanla bağını kurmak ve derin bir arzuya ulaşmak için içsel bir susuzluk veya özlem hissetmektedir. Mevlâna, insanın arayışında olduğu şeyi arayanın sadece insanın kendisi olmadığını, aynı zamanda ilahi olanın da insanı özlediğini ifade etmektedir.
Bir sanatçı olarak ben de resimlerimi yaparken öylesine yoğunlaşıyorum ki, duyu ve aklın ötesinde bir bilgiyle asıl gerçekliğe, kaynağa yaklaştığımı hissediyorum. Bu saflaşma ve sevgi hali fırçamdan tuvalime geçiyor. Ve resim sadece benim değil ilahi olanın isteğiyle gerçekleşiyor. Resim yapmadan yaşayamam diye hissediyorum.
İSMET YAZICI: Senin resimlerinin bana hissettirdiği, taşan, kabına sığmayan renkler, tuale sığmayan imgeler… Tıpkı senin gibi, beş duyunun insana sunduklarının ötesinde var olmak isteği sanki biraz. Soyut resmin daveti de zaten bu galiba; daha derine, daha derine çekiyor insanı; hem üreteni, hem onun izleyeni olanları. Saf bilince doğru bir çekilim; farklı bir halin, bilinç durumunun resimleri gibi… Ne kadarı tasarımsal, müdahaleli; ne kadarı doğaçlama?
SETENAY ÖZBEK: Hemen her zaman, bir resme başlamadan önce, düşünüp araştırdığım bir tema var. Ayrıca tema seçerken bir sanatçı, doğadan, insanlardan, hayallerden, duygulardan, deneyimlerden, kültürden, tarihten, inançtan ve daha birçok şeyden ilham alabilir. İlham almak için açık fikirli, meraklı, gözlemci ve yaratıcı olması gerekir. Resmimi yaparken tuvalimin önünde boyalarımla durup önümdeki tuvalin bembeyaz lekesiz boşluğuna dalarak, benliğimin kapılarını sonsuza kadar aralama, iç dünyama erişerek, imkânsız gibi görünen tüm kalıpları yıkarak ve içimdeki o sır dolu ışığı yakalama arzusunda oluyorum. Çalışmaya tamamen doğaçlama, o an da kalarak başlıyorum. Bazen resimlerimi tamamlamak çok uzun sürebiliyor. İçsel duyumlarıma odaklanarak yeni bir farkındalık boyutunda kendimi keşfeder oluyorum. Resmin ilerlemesinden sonra bir süre üzerini örtüp bekliyorum ona hiç bakmıyorum. Tekrar çalışmaya döndüğümde nerelerini gizlemek, örtmek istediğimi, resmimdeki biçimi, kullandığım bazı renklerin diğer renklerle olan kontrast miktarlarının düşünüp nasıl bitireceğimi tasarlıyorum.

İSMET YAZICI: Rengin, evrenin temel şifrelerinden biri olduğunu biliyoruz; dolayısıyla bir resme baktığımızda, karşımızda bizi farklı algı boyutlarını geçirebilecek frekanslar yumağına sahip bir kapı durur diyebiliriz galiba; zamandan ve mekândan bağımsız, bir anlamda sonsuzluğun kapısına bırakma ihtimali olan bir şeyle temas etmek gibi… Resimlerinde yarattığın tonlarla, farklı algı perdeleri yaratıyorsun diyebilir miyiz? Özellikle mavinin, kırmızının tonlarıyla atmosfer yaratmayı çok tercih ediyorsun.
SETENAY ÖZBEK: Resmime doğaçlama başlamış olsam da üzerinde çalıştığım konunun gereği olan renkleri, renklerin yaratacağı etkiyi kendiliğimden sezgisel olarak biliyorum. Renklerin terapötik etkisini de ayrıca resimlerimde kullanıyorum. Bazı resimlerimde izleyeni rahatlatan, onu gördüğünde hayatının daha iyi hale gelmesi için yardımcı olan, sağaltıcı görsel bir etki olabiliyor. Resimlerim izleyenin ne kadar farkındalık sahibi olduğuyla ilgili olarak ya seviliyor ya da anlamsız bulunabiliyor. Sanatçı ve ilham, yaratıcı sürecin önemli unsurlarıdır. Sanatçı, yaratmak istediğim şeyi ortaya çıkarmak için zihinsel olarak kendiliğinden bir uyarılma hissineihtiyaç duyar. Bu uyarılma hissini, ilham olarak adlandırabiliriz. İlham, sanatçının kendine özgü üslubunu ortaya çıkarmasına ve eserlerini zenginleştirmesine yardımcı olur. Ben de yansıtmak istediğim duyguya uygun renkleri seçiyorum. Her rengin sonsuzluğa uzanan bir anlamı, bir duygusu ve müzikal olarak bir nota değeri de var.
İSMET YAZICI: Bir sanat eseri mükemmel olabilir mi? Ya da soruyu başka türlü sorarsak tamlığa ulaşmak mümkün mü? Gerekli mi? Ya da güzeli nasıl algılamamız gerekiyor? Senin tercihin mükemmel olan mı; biricik olan mı?

SETENAY ÖZBEK: Sanat eserleri, bireysel tercihlere ve zevklere göre farklı şekillerde değerlendirilebilir. Bu nedenle, bir sanat eserinin mükemmel olup olmadığına dair kesin bir ölçüt yoktur. Güzellik algısı da kişiden kişiye değişebilir ve nesnel bir ölçü değildir. Sanat eserleri, yaratıcısının vizyonunu, duygularını ve düşüncelerini yansıtır. Bu nedenle, her sanat eseri benzersiz ve biriciktir. Tamlık veya mükemmeliyet arayışı yerine, sanat eserlerinin özgünlüğüne ve yaratıcılığına odaklanmak daha anlamlı olabilir. Ben bizi Yaratan da mükemmelliği görüyorum. Sanat eserleri için mükemmel sözünü kullanmak istemem.
İSMET YAZICI: Fransa’da yaşadığın bir anın var; günlerce uğraştığın resmin üzerine siyah boyayı atmışsın; o anın beni çok etkilemişti; buraya da aktaralım mı? Aslında estetik ve anlam yaratma üzerine çok önemli bir deneyimin diye düşünüyorum.
SETENAY ÖZBEK: O yıllarda Fransa’da bir sanat kampında çalışma şansım olmuştu. Farklı ülkelerin sanatçılarını tanımak, kültürlerini anlamak ve birlikte çalışmak oldukça verimli bir etkinlikti. O günlerde de Fransa’da Türk konsolosluklarına saldırılmıştı. Ben çalışırken bir grup Fransız sanatçının “Türk” diyerek benim hakkımda bir şeyler konuştuğunu fark ettim ve ne demek istediklerini sordum. Olumsuz bir konuşmaydı ve politik, ayrımcı bir yanı da vardı. Bu nedenle, kızıp günlerce uğraşıp yaptığım ve bitirmek üzere olduğum resmimin üzerine, onların gözü önünde, iç güdüsel bir hareketle siyah boyayı fırlatarak döktüm. “Resim bitti! İşte bana ve ülkeme saldırarak hissettirdiğiniz duygu. Utanç duymalısınız! Sizin için yaptığım resim de bu kocaman siyah leke!” dedim.
Sanatçı gerektiğinde bir duruma karşı korkusuzca tavır koyan, bir duygu ve düşünceyi özgürce anlatan, eleştiren kişi olur. Sadece güzel, dekoratif resim yapan biri değildir.
Bir sanat eseri hem estetik hem de anlam açısından güçlü olabilir. Estetik unsurlar, bir eserin dikkat çekici ve etkileyici olmasına yardımcı olurken, anlam yaratma, eserin izleyiciler üzerinde derin bir etki bırakmasını sağlar. Ancak estetik ve anlam yaratma arasında bir denge kurmak önemlidir. Estetiği çok ön plana çıkararak anlamı yok saymak veya anlamı çok önemseyerek estetiği ihmal etmek, bir sanat eserinin etkisini azaltabilir. Ancak iyi bir sanat eseri, estetik ve anlam yaratma arasında doğru bir denge kurarak, izleyicilerde güçlü bir duygusal etki bırakabilir. Bu anı, benim için çok önemli bir olay ve çok özel bir deneyimdi.
İSMET YAZICI: Çok teşekkür ederim.
SETENAY ÖZBEK: Ben de çok teşekkür ediyorum. Sevgilerimle…
Setenay Özbek kimdir?
Setenay Özbek uluslararası bir sanatçı ve yazar. Setenay’ın sanat eserlerinde barış, göç, evren, doğa ve varoluş temaları vardır. Soyut dışavurumcu resimlerinde renkleri anlatımsal bir öğe olarak kullanır.

Setenay Özbek, Almanya, İspanya, Fransa, İngiltere, Hollanda, Bulgaristan, Sırbistan, İsviçre, Bosna-Hersek, Mısır, Belçika gibi çeşitli ülkelerde kişisel ve karma sergiler açtı, sanatsal etkinliklere katıldı. Eserleri Almanya, Fransa, Hollanda ve Türkiye’de birçok özel sanat koleksiyonunda yer almaktadır. Resimlerinden biri 2009’tan beri Belgrad, Sırbistan’daki Çağdaş Sanat Müzesi’nin ve bir parçasıdır. 2021 yılında resimleri Devlet Doğu Sanatları Müzesi – Kuzey Kafkasya Bölümü, Rusya (State Museum Of Oriental Art – North Caucasian Branch, Russia) dayet aldı. 2006 yılında Kraliyet Sanat Akademisi – Londra, İngiltere’nin 238’inci Yaz Sergisi’ne katıldı. 9.000’den fazla sanat eseri arasından “Lunapark” ve “Hasat” resimleri beğenilerek seçilenler listesine konuldu.
2015 ve 2019 yılları arasında Geriş Köyü, Bodrum, Türkiye’deki atölyesinde misafir sanatçılar ve gönüllüler ile birlikte, her Pazar günü çocukların sanat eğitimine katkıda bulunarak 5 ve 10 yaşları arasındaki çocukları destekledi. Çocukların gelişimsel okuma, yazma, yaratıcılık dersleri için kolaylık sağladı ve sanat eğitimi verdi.
Uluslararası PEN Yazarlar Derneği üyesi ve Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (U.P.S.D./I.A.A.) üyesidir. Halen Bodrum, Muğla, Türkiye’deki atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir.