Zeytin Akademi Edebiyat Çalışma Grubu yeni çalışmasını tamamladı. Modern Türk Öykücülüğünün en önemli yazarlarından biri olan Halikarnas Balıkçısı için hazırlanan çalışma, Derya Akar Balcı editörlüğünde hazırlandı ve aksisanat portal tarafından yayımlandı. Dosyada şu çalışmalar yer alıyor. HALİKARNAS BALIKÇISI- MERHABA AKDENİZ | Hasret Balaban EGE’DEN DENİZE BIRAKILMIŞ BİR ÇİÇEK | Derya Akar Balcı DENİZİN EN SEVDALISI HALİKARNAS BALIKÇISI’NA GÜLEN ADA | Burçin Laçin Altay BÜYÜK YANGINLARI DERİN SULAR SÖNDÜRÜR | Fatma Eryılmaz HALİKARNAS BALIKÇISI’NIN İZİNDE YAŞASIN DENİZ | Sibel Turga Metin EGE’NİN DİBİ – HALİKARNAS BALIKÇISI | Hasret Balaban EGE’YE BIRAKILMIŞ BİR SEVDA ÇİÇEĞİ: ATEŞ FATMA | Derya Akar Balcı ÇİÇEKLERİN…
Yazar: admin
Hasret BALABAN Tûtî kuşuna… Doğduğumdan beri denizle ilgili duyduğum sözler aklımın bir köşesinde yaşıyor, ara ara karanlıkları yırtan çakımlar gibi kendini gösterip geri çekiliyor. Bunlardan en çok iz bırakanı, “Deniz, insanın derdini alır.” sözüdür. Ancak Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın “Merhaba Akdeniz” adlı eserini okuyunca denizle ilgili çok az şey bildiğim gerçeği gelip karşıma oturdu. Hikâyeleri okudukça betimlenen mekânlarda geziniyor insan. Halikarnas Balıkçısı, sanatını öyle berrak aktarıyor ki kelimeden kelimeye, cümleden cümleye geçerken, sudan çıkıp nefes alarak tekrar suya daldığınızı hissediyorsunuz. Diyorsunuz ki “Keşke Akdeniz’in herhangi bir kıyısında doğsaydım, denizle ana-evlat gibi büyüseydim. O zaman hemcinslerimden kaçacak sığınağım…
Burçin LAÇİN ALTAY Halikarnas Balıkçısı… Deniz kokan ismiyle kaleminden dökülen nahif öyküler antik bir yankı uyandırıyor. Bu yegâne ismi sahiplenmiş yazar, aşkla bağlı olduğu doğadan çıkardığı ufak ayrıntıların madeniyle isim hakkını sonuna kadar zenginleştirerek veriyor. Bütün denizler onun sözcükleriyle anlatılsa ne güzel olurdu düşüncesi soluklanıyor akıllarda… Hayalle gerçek arasında mitolojik öğelerle de beslediği üslubuyla doğayı, hayvanları kişiselleştirerek farklı karakterleri; deniz kokulu düşlerle on iki büyüleyici öykünün dalgalarında yüzdürüyor. Nefes alan denizi, çocukluğun uçarı düşlerini, savunmasız hayvanları, acımasız insanları ve tüm yaşamın haksızlığını kendine has sakin üslubuyla, okuyucunun içine işleyen benzetmelerle sahici kılıyor. Kimse inkâr edemez denizin nefes almadığını, adanın gülmediğini,…
Fatma ERYILMAZ “Merhaba” Halikarnas Balıkçısı! Size en sevdiğiniz sözcükle seslenmek istedim: Merhaba! (Bu sözcüğün eski yazıyla yazımını tekneye benzettiğiniz için seviyormuşsunuz.) Sohbetimiz uzun süreceğe benziyor. Hem yaşadıklarınızı hem edebiyat denizine kattığınız dalgaları hem de “Parmak Damgası” ve “Gençlik Denizlerinde” kitaplarınızı anlatmak zaman alacak. İki kitabınızda toplam 61 hikâye var. Yazma konusunda oldukça verimli, kitaplarınızdaki hikâye sayılarına bakınca fazlasıyla cömert olduğunuzu söyleyebilirim. “Gençlik Denizlerinde” kitabında 40, “Parmak Damgası”nda 21 hikâye var. Gazete ve dergilerde basılan hikâyelerinizi kesip üç çuvala doldurmuşsunuz. Çuvallardan ikisi İzmir’deki apartmanınızın bodrum katında rutubetten çürümüş. Kalan bir çuvaldaki kâğıtlardan manevi oğlunuz Şadan Gökovalı’nın üç yıllık çalışmasıyla yazıya aktarılanlar,…
Sibel TURGA METİN Hakikatin dile gelme meselesini mavi yolculukla harmanlamış bir yazar… Eşsiz bir Anadolu şarkısının ezgilerinde kayboluyorsunuz onun hikâyeleriyle. Poseidon’la kahvaltı yapıp Kerimoğlu’yla dağlara çıkıp bir de oralardan seyrediyorsunuz Akdeniz’i, Ege’yi. Birkaç defa da kendinizi derin araştırmaların içinde buluyorsunuz. “Bisüs” kelimesinin anlamını araştırırken birden koşup gelen yıldırayış, angı gibi sözcükler için de sözlüklere bakıyorsunuz. Bir aşure yer gibi tat alıyorsunuz oluşturduğu terkiplerden. Serin bir Akdeniz rüzgârı okşuyor ruhunuzu. Felsefe, tarih, edebiyat, mitoloji dört koldan sarmalıyor sizi. Altını çizdiğiniz cümlelerin her biri bir Yörük kızının elinde tuttuğu fener gibi aydınlatıyor ruh dünyanızı. Anadolu’ya başka bir gözle bakıyorsunuz artık. Anadolu: Şarabın…
Hasret BALABAN Tabiata ve yaratılışa âşık olan Halikarnas Balıkçısı, “Ege’nin Dibi” adını verdiği öykü kitabında; hayvanları, dağları, denizleri, kayaları ve yakamozları kişileştirerek her birinin duyguları olduğunu söylüyor. Kitaptaki on beş hikâyenin ikisinde, yani “Domino Ayşe” ve “Dört Kaptan” hikâyelerinde anlatıcı, olayların geçtiği yerde kendisinin de olduğunu hissettiriyor. “Değirmenci Ateşoğlu Nasrattin”de ise anlatıcı, kahramanlardan biri. Diğer öykülerde yazar, tanrısal bakış açısını kullanmayı tercih etmiş. Dil, anlaşılır ve duru. Yazardan okuyucuya duygu geçişinin önünde engel yok. Öyküler olay hikâyesi tarzında kaleme alınmış. Cevat Şakir, on ikinci hikâye olan “Ege’nin Dibi” adlı öyküsünü, kitaba adını vermeye layık bulmuş. Bu hikâye, diğerlerinden…
Burçin LAÇİN ALTAY Halikarnas Balıkçısı… Çiçeklerin Düğünü… Kitabın ismini duyunca huzurlu bir yolculuk başlangıcı olacağını anlıyor sanki okuyucu. Her canlı hatta her nesne, insan onun öykülerinde… Öyle ki yalnız denize değil doğaya sevdalı yazarımızın kaleminden dökülen sözcüklerin çiçekleri anlattığı düşünülürse… Sevmek yerleşmişse bir kere kalbe; her şeyi sınırsızca sevebildiğini, duyguların bir sesi olduğunu, nahif kelimelerin büyüsüyle kalemine ışık olduğunu öykülerin derinliğinde bulabiliriz. Nasıl ki insan hissettiği müddetçe yaşar, yaşadığını anlarsa Halikarnas Balıkçısı da kalbinde büyüttüğü sevdayı, öykülerine güneşin parlak ışıkları gibi yansıtıyor. Okuyucu, kitaba ismini veren çiçeklerin düğününün huzurunu yakalayınca sonrasında hayatın gerçeklerini anlatan farklı bir öyküyle sarsıldığında o huzurun…
Burçin MAYA ÇANKAYA Halikarnas Balıkçısı’nın ya da gerçek adıyla Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın ülkemizin yetiştirdiği değerli aydınlardan biri olan yakın dostu Azra Erhat, “Düşün Yazıları”[1] adlı kitabın, yazar tarafından kendisine gönderilmiş “bilimsel yazılar” olarak nitelendirdiği metinlerin derlemesinden oluştuğunu ifade etmiştir. “Halikarnas Balıkçısı bir hazinedir.” diyen Erhat, onun düşün ürünlerinin oldukça dağınık olmasından dolayı tam olarak istediği gibi bir eser oluşturamadığını söyler ve ekler: “Asıl erek, düşüncesinin kuşaktan kuşağa aktarılmasıdır.” Oxford Üniversitesi’nde “Yakın Çağlar Tarihi “eğitimi alan yazar, tarih ve özellikle mitolojinin izlerinin peşine düşmüş, metinlerini oluştururken kontrol edilemez bir merak ve öğrenme isteğiyle düşünce denizlerine pupa yelken yol almıştır. Bu derleme…
Fatma ERYILMAZ ALTINI ÇİZDİKLERİM “Yelken yükseklere kabarır, kayığın üzerinde uçan beyaz bir bulut olur. Sanki uçan buluta gem vurulmuştur.” (s.23) “Deniz de gök de masmavi bir firuzeydi. Dünya, evrende uçan bir mücevherdi.” (s.23) “Focayı (fok balığını) ağlatan onmaz, derler.” (s.25) “A canım, onmasak da donmayız ya!” (s.33) “Malı veren veresiye, kuşu salıver gelesiye.” (s.33) “Taş onu hiç aldatmıyordu. Her zaman katıydı. Dağ, hiç yerinden kalkıp üzerine oturmuyordu. Hep yerli yerindeydi o. Su hiç dalavere çevirmiyordu. Hep yokuş aşağı akıyordu. Ve kadın tüm bunlara yürekten inanıyordu.” (s.40) “Siz belki de kolombos balıklarını bilmezsiniz… Nereden bileceksiniz? Balık değilsiniz ki!” (s.44) “Bir…
Tante Rosa ve Ölümcül Şeyler Gonca Özmen’in yeni şiir kitabı Tante Rosa ve Ölümcül Şeyler, Orlando Poetry Art etiketiyle yayımlandı. Nerdesin şimdi Rosa? Bu cesetleri kim koydu aramıza? Katırlarla. Orlando Poetry Art’ın “16” adlı serisinin on beşinci (15) eseri olan Tante Rosa ve Ölümcül Şeyler, yalnızca 72 adet basıldı ve her bir nüshası numaralandırıldı. Orlando Poetry Art ve 16 Serisi Orlando Poetry Art 2019 yılında “deneysel ve yenilikçi” şiirler yayımlamak üzere Nilgün Emre ve f. Rüzgâr tarafından kurulan Orlando dergisinin bünyesinde yer alan, “small press” yayıncılığı benimsemiş bağımsız bir oluşumdur. Kısaca OPA diyebileceğimiz oluşum, şu sıralarda “16” adlı bir seri…
Utku Yeşilöz’den şiirle ilgili pek çok konuda görüşlerini istedik: Bugünün şiirinde kategori nasıl biçimleniyor? Poetik farklılıklar, siyasal eğilimler, yaş ve kuşak farkları ya da farklı bir kıstasa göre kategoriler bulunduğunu düşünüyor musunuz? Utku Yeşilöz: Şiirin konusu, tarzı, şiirde dil kullanımı, biçim gibi farklı özellikleri göz önüne alarak şiiri kategorilere yerleştirme/ayırma meselesi; fikir beraberliğini, ortak yönelimleri, kimi benzerlikleri ifade ettiği düşüncesiyle en azından isim ya da yaklaşımı incelemeye tabi tutmak için işi kolaylaştırmak adına oluşturulmuş ve oluşturulmaya devam ediliyor olabilir. Ancak tarzına, yazılma amacına ve dilin kullanımına bakılarak şiiri bir uzantı kabul etmeyi ve ona sınır belirlemeyi de doğasında barındıran kategorileştirme…
İki aylık kültür ve edebiyat dergisi Ecinniler, 22-23. sayısını yayımladı. Bu sayının dosyasında “Şili’de Saklambaç: Alejandro Zambra” var. Banu Karakaş’ın konuk editörlüğünde hazırlanan dosyada, Karakaş’ın Alejandro Zambra ile gerçekleştirdiği söyleşinin yanında Armağan Ekici, Çağla Çinili, Eser Kuru, Semih Gümüş ve Yusuf Koşal’ın yazıları yer alıyor. 22-23. sayının şairleri Betül Aydın, Cihan Oğuz, Eren Şahin, Ezgi Şimşek, Fatih Bozdemir, Seçil Öztürk, Utku Fırat Özçelik ve Zarife Biliz. Bu sayının öykülerinin altında Ayşem Dur, Cem Çabuk, Fatih Selvi ve Tülay Korkmaz Devrani’nin imzaları var. Erdal Ateş, Irma Shivolashvili’den bir şiir çevirdi. Bu sayının bağımsız incelemesi ise Tuna Aksulu’ya ait.
Bugünün şiirini güncel eğilimler açısından kategorilere ayırmak gerekirse gözlemleriniz doğrultusunda hangi ekollerin daha etkin bir biçimde metinlerde hissedildiğini düşünüyorsunuz? Bugünün şiirinin görsel, somut, tematik, gazel, düzyazı şiir ve ikinci yeni tadında bir çok çeşit zenginliği taşıdığını söylemek mümkündür. Benim gözlemime gelince ülkemizde çağdaş dünya şiirine kafa tutacak kadar iyi şiirler yazılıyor. Şiir üzerine ne söylesek biraz eksik kalacak gibi. Ben de bugün çağdaş Amerikan şiirinden çeviriler de yapan biri olarak söyleyebilirim ki herkes kendi şiirini oluşturmaya çalışıyor. Sözden daha çok şiir dilinin egemen olduğu, sese önem verilmiş, dize ağırlıklı, imgeyi gözeten, anlatımcı şiire fazla yüz vermeyen şiirin müziğini duyabildiğimiz hayatla,…
Kentlerin depremin ardından yaşadığı toplumsal travmaya ve var oluş, hayatta kalma, hayatı sürdürme mücadelesi yakın dönem “deprem” gerçeği üzerinden çok daha canlı tablolarla karşımıza çıkıyor. Özellikle kadim kentlerin hem geçmişi hem de bugününe dair keskin kopuşları tarif eden bu felaket Maraş, Hatay, Adıyaman gibi kentlerin bir süredir susuz, elektriksiz yaşam mücadelesini de tarif eder oldu. Bu bağlamda yazar Erinç Büyükaşık’ın kaleme aldığı “Tragedyayı Oynarken” Hatay’da yaşanan felaketin izdüşümlerini, depremde sağ kalanların acıları ve kolektif travmalarını anlatmaya çalışan ilk roman olma özelliği taşıyor. Bugüne dek öyküleri ve edebiyat incelemeleriyle tanıdığımız yazar Erinç Büyükaşık’ı aynı zamanda ilk romanı “Murat Ka’nın…
Çocuklar Topkapı Sarayı’nın sırlarını bilmecelerle keşfediyor VakıfBank Kültür Yayınları, “Bilmecelerle Topkapı Sarayı” kitabını minik okurlarıyla buluşturuyor. İki arkadaş Kaan ve Aslan, Türkiye’nin 100 yıllık tarihine tanık olmuş bilge bir ağaçla maceradan maceraya atılıyor. VakıfBank Kültür Yayınları (VBKY) çocuk kitapları serisine katılan “Bilmecelerle Topkapı Sarayı” eserini yayımladı. Lider Hepgenç ve Esat Zorkirişçi’nin hazırladığı kitabı Eslem Yaşar resimledi. Çocukların zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimlerini desteklemek için Uzman Psikolog Zeynep İrem Çeven’in danışmanlığında yayımlanan eser, 7 yaş ve üzeri çocuklar için raflardaki yerini aldı. İki yakın arkadaş Kaan ve Aslan, bir gün 1924 tarihinden itibaren müze olarak kullanılan Topkapı Sarayı’nı ziyaret etmeye…
Oktay Esgin Yandaki bu pencere de nedir? Onun tüm dünyada adı vasistas. Evet, gerçekten ilginç değil mi? Fransa kökenli vasistas kelimesi Almancada “Was ist das?” yani “Bu nedir?” demek. Günümüzde tüm dünyada bu dışa açılan pencere için vasistas deniliyor mu bilemem ama gerçekten dilbilimin inceleme konusu olabilir. Etimolojiye ilgili olanlar bilir hani, aynı ‘Kanguru’ kelimesinde olduğu gibi… Bu kelimeyi kaptan James Cook Avustralya’da Aborjin yerlilerinden duyup kaydediyor ilk olarak. Yerlilere kangurunun ne olduğunu sorduğunda ona, aslında “anlamıyorum” anlamına gelen ‘gangurru’ şeklinde yanıt veriliyor ama gelin görün ki o gündür hayvancağızın adı ‘anlamıyorum.’ anlamına gelen kanguru demek. “Epepe” mi? O da…
Erciyas, Betül Dünder Betül Dünder’in yeni şiir kitabı Erciyas, Orlando Poetry Art etiketiyle yayımlandı. senin yerine hatırlamak için geçtiğim tüm yolları dönüp yeniden yürüyorum Orlando Poetry Art’ın “16” adlı serisinin on dördüncü (14) eseri olan Erciyas, yalnızca 72 adet basıldı ve her bir nüshası numaralandırıldı. Orlando Poetry Art ve 16 Serisi Orlando Poetry Art 2019 yılında “deneysel ve yenilikçi” şiirler yayımlamak üzere Nilgün Emre ve f. Rüzgâr tarafından kurulan Orlando dergisinin bünyesinde yer alan, “small press” yayıncılığı benimsemiş bağımsız bir oluşumdur. Kısaca OPA diyebileceğimiz oluşum, şu sıralarda “16” adlı bir seri oluşturma hedefiyle yola çıkmıştır. Bu seri, hem hacim hem…
“Sanat eserleri, yaratıcısının vizyonunu, duygularını ve düşüncelerini yansıtır. Bu nedenle, her sanat eseri benzersiz ve biriciktir. Tamlık veya mükemmeliyet arayışı yerine, sanat eserlerinin özgünlüğüne ve yaratıcılığına odaklanmak daha anlamlı olabilir.” İSMET YAZICI: Sinema, edebiyat, resim alanlarında ürün vermiş çok yönlü bir sanatçı olarak Setenay Özbek’i tanıdım; ama resim, tüm bunların içinde en başat üretim alanın diye düşünüyorum. “Resim yapmak benim için bir tür arınma.” diyorsun. Çok kıymetli bir davet bu; kendini bilip – bulmak için yola çıkmışların, en aşikâr sırlarından biri “arınma”; başlangıcın masumiyetinde uyanıp, dirilmek için “kıldan ince kılıçtan keskin” o yolun, en önemli “sır’at”ı; zahmetli ama bir o…