Yazar: Çağla Göksel Çakır

ANA

Arkadaşları Melih Cevdet ve Oktay Rifat ile birlikte yenilikçi ‘Garip’ akımının kurucusudur Orhan Veli. Türk şiirindeki eski yapıyı temelinden sarsarak, sokaktaki insanın söyleyişini şiir diline taşır usta şair. Yalın bir anlatımı benimseyerek şiir dilini konuşma diline yaklaştırır. Garip, hem yıkıcı hem de yapıcı özelliği ile Cumhuriyet dönemi şiirinde büyük etki bırakır ve mihenk taşı kabul edilir. Orhan Veli Kanık, henüz 36 yaşındayken 14 Kasım 1950’de yaşama veda eder. İstanbullu şair kısacık ömrüne şiirlerinin yanı sıra hikâye, deneme, makale ve çeviri alanında birçok eser, en önemlisi bir şiir akımı sığdırır. Eski üsluptan uzak durarak, hece ve aruz ölçülerini kullanmaya karşı çıkar.…

Devamını Oku
ANA

Çağla Göksel Çakır Yaşamımızın son 20 yılı birçoğumuz için ‘ah’lar, acılar, mücadeleler, haksızlıklar ve pişmanlıklarla dolu. Huzur ve güven dış dünyamızdan ayrılalı hayli vakit geçti. İç evrenimiz öyle bir dargınlık ve yılgınlık sürecine girdi ki umuda bile kapılarını kapattı. ‘Asla’ içimize sindiremediğimiz bir döngünün, çaresizce çırpınan nesneleri olduk. Aynı gemide karanlık bir geleceğe doğru sürükleniyoruz hep birlikte. Oysa duyarlı ve omurgalı olanlarımız huzurlu bir liman düşlüyordu bir zamanlar… ‘Ah’ yakın mazi… Tam da günümüz hüznüne denk düşüyor Didem Madak’ın maddi ve manevi hayatı ve dahi dizeleri. Öyleyse bu yazımızda Madak şiirine doğru yelken açalım bir nebze olsun ruhumuzu teskin edebilmek…

Devamını Oku
ANA

Kış Yorumu Karanlık kış günü akşam üstü Bırak kendini sokaklara, Git bakalım gittiğin kadar! Freni bozuk kamyonlar gibi. Sevda mı umut mu arkadaş mı Anılar mı? Nerde… Ölüm mü? Doğduğun günden beri Ardından gezer caddelerde. Karanlık kış günü akşam üstü Bir gülüş mü? Sıcak Dükkanların ışığı mı? Tramvaylar mı? Geçen kıvılcımlar saçarak. Bütün trenleri kaçırdın, Acıklı bir roman gibisin şimdi. İşte milyon insanda milyon yürek Senin için çarpar mı biri? Karanlık kış günü akşam üstü Dost diye sokaklarda kendini ara, Sevdalı kimsesiz sarhoşlar gibi Sarıl gizlice ağaçlara. Cahit Külebi —————————————————— Bir kış masalı ve Külebi Tesadüf olamazdı. Tam da Külebi’yi…

Devamını Oku
ANA

Yalnızlık şairin sarmalı. Dönüp dolaşıp çıktığı yol, belki de çıkmaz sokağı… Çok yoğun bir iş yaşamı da olsa, evli, çocuklu ve onlarca arkadaş arasında da olsa, bir yolunu bulup yalnızlık büyüsüne kapılabiliyor şiir ehli. Hatta bazıları kalabalıklar arasında dahi kendini yalnız hissetmeyi başarabiliyor. Çevresinde onca nefes olmasına rağmen bir türlü onlarla aynı havayı soluyamıyor, onlarla aynı düşünemiyor, onlarla gülemiyor ya da ağlayamıyor… Çıkar okyanusunda bencillik girdabına düşenler, öyle gamsız, sorumsuz ve faydasız geliyor ki şairlere, “Dünyaya geliş gayeleri bu olamaz, olmamalı!” siteminde bulunuyorlar beyhude… Çağımızın kalemi güçlü toplumcu şairlerinin başında geliyor Şükrü Erbaş. Sanatçının şiirlerinde hakim olan temalar; yalnızlık, kadın,…

Devamını Oku
ANA

Pandemi huzursuzluğu sebebiyle pek çoklarımız zamana tutunamaz olduk. Araftan yazan bir kalem olarak ben de kurguladığım masal şehrine kapandım iyice. Kalabalıklardan soyutlanmak zorunda kaldığımız bu dönemde en vefalı dostum şiire sarıldım. Masal, mitoloji, efsane, hüzün, ayrılık, annelik, çocukluk ve yalnızlık temalarını yüklendim sırtıma… Masal şehrimde gezinirken sık sık mutlu çocukluğumla karşılaştım: Bitmeyen günler biriktirirdik kumbaralarımızda, bağdaş kurup gün batımını izlerdik, kuş dilini öğrenirken dallarda/ cıvıltılar dolardı içimize, birbirimizi güldürmeden edemezdik. Naftalin kokardı annemin çarşafları, azıcık da lavanta- kokularına sarılı köy fotoğraflarına bakarken unuturduk koyun saymayı, huzurla dalardık uykuya, umudun peşinden koşardık rüyamızda kardeşimle. Göğün merdivenine tırmanırdık rüyamızda, hayallerimizi asardık yıldızlara,…

Devamını Oku

Yaşamaya Dair Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani o derecede, öylesine ki, mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut kocaman gözlüklerin, beyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin, hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, hem de en güzel en gerçek şeyin yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın…

Devamını Oku

Ahlâklı, kültürlü ve görgülü insan; nazik ve zariftir. Zarafet en çok kadına yakışır handiyse. Onda daha hoş bir surete büründüğü düşünülür. Keşke zarafet ve nezaket kelimeleri daha çok erkekle örtüşseydi de dünyamız bu kadar kaba ve küstah olmasaydı. Sadece gelişmiş Batı’da değil tüm dünyada kadın cinsine eşit miktarda yaşama şansı tanınabilseydi. Belki o zaman sadece kadınların değil ezilen erkeklerin de gününü kutlardık. Pozitif ayrımcılık terimine el açmamıza da gerek kalmazdı muhakkak. Dini bahane ederek kadınların kapalı odalarda kalması gerektiğini düşünen sapık zihniyet tezahür edemezdi bu kadar. Bizi çağın yüzlerce yıl gerisine sürüklemeye çalışan ‘eril dil’e inat güzel gelişmeler oluyor ülkemizde.…

Devamını Oku

Çocuk istismarları, kadın cinayetleri, işkenceler, savaşlar, hayvan ve çevre katliamları, insanın vahşette sınır tanımayan yüzünü gözler önüne sererken biz duyarlı azınlığı dehşete düşürüyor. Özellikle istismar, işkence, cinayet ve sefalet karşısında çaresiz kalmak çok acı verici. Kimi zaman kolu kanadı kırılmış bir kuş misali bitkin ve yalnız hissediyorum kendimi. Elemli başımı alıp hiçbir kötülüğün olmadığı ‘Masal Şehrime’ kaçmak ya da Araf’a ışınlanmayı hayal ediyorum. Hasbelkader yazımı okuyanlarınızın hislerine tercüman oluyorumdur belki de. ‘Geleceğe Dönüş’ ve ‘Harry Potter’ serisini tekrar tekrar izlemem ya da fantastik film/dizileri tercih etmemin sebebi, gerçek dünyayla bağımı kesme arzusu muhakkak. Yaşım kemale erdiğinde küçük bir kıyı kasabasında…

Devamını Oku

BİR YAZ GÜNÜ İÇİN ŞİİR nerde o sarısabır, safran ve sarı sesi akşamın? duymak sanki bir gülün yolculuğu gibidir bahçeden sana doğru; gelsin, bilsin ve sensin, yağdığın o yağmuru alıp gidensin işte, daha ergin bir yaza… bahçemde yer kalmadı, her taraf tıka basa yaşlı yazlarla dolu… orda elbet o çölün ortasında yabansı, ürkek ve sanki garip bir şeyler duyuyorum… sesler, şeyler? ölünün son gördüğü o gülü çağrıştıran, -nedense… ben yine bahçemleyim, bu belki kendimleyim- mi demek? Zaman ten’dir, eğer yazlar bedense… Hilmi Yavuz Şiirin Büyüsü ‘Yaz’ ÇAĞLA GÖKSEL ÇAKIR Temmuz doğumlu olmak kimilerine göre ayrıcalıktır. Haksız da sayılmazlar. Güzelim yaz…

Devamını Oku

Bir masal şehri var tahayyülümde… Belki de hayal ettiğim ‘minyatür bir cennet’. Mevsimi ilkbahar… Güneşi yakut… Denizi firuze… Seması eleğimsağma… Kuşu zümrüdüanka… Musıkîsi saba… Esintisi rayiha… Çiçekleri gül, leylak, papatya… Ağaçları erguvan, palamut, göknar… Haneleri bahtiyar… Sakinleri şen… Çocukları gülşen… Kâinatta masal tadı alabileceğiniz yegâne şehirlerden biridir İstanbul. Onunla şerefyâb olanlar bunun farkındadır. Bu güzide kent, iki yakasıyla büyüler insanı. Bir tarafta Üsküdar, Beylerbeyi, Çengelköy, Kandilli, Kanlıca, Beykoz; diğer yanda Karaköy, Beşiktaş, Ortaköy, Emirgân, İstinye, Sarıyer; ortada Adalar… Şehirde adım başı ilham pınarı fışkırır adeta şairler için… Kimi kendini Kız Kulesi’ne gönüllü hapseder, kimi Mihrimah Sultan Camii’nde Mimar Sinan’ı yâd…

Devamını Oku

Yalnızlık bence kesinkes şairin sarmalı. Dönüp dolaşıp çıktığımız yol, belki de çıkmaz sokağımız yalnızlık. Çok yoğun bir iş yaşamımız da olsa, evli, çocuklu ve onlarca arkadaş arasında da olsak, bir yolunu bulup yalnızlık girdabına girebiliyoruz. Bazılarımız kalabalıklar arasında dahi kendini yalnız hissetmeyi başarıyor. Çoğu zaman ben de öyle hissediyorum. Çevremde onca insan olmasına rağmen bir türlü onlarla aynı havayı soluyamıyorum, onlarla aynı düşünemiyorum, onlarla gülemiyor ya da ağlayamıyorum… Birçokları bana öyle gamsız, sorumsuz, vefasız ve faydasız geliyor ki… “Dünyaya geliş gayeleri bu olamaz, olmamalı!” diyorum içimden sitem ederek. Sokakta gördüğümüz mendil satan çocuğa acıyamıyorsak, sakatlık taklidi de yapsa insan olarak…

Devamını Oku

Dünya İnancı ayla aramızda bu görünen deniz kısa dağlar yok başka bir uzaklık var onun aysarlığında var maddeye dönüşmüş yanıma dek gelen engebeye bak kuş uçumu dedikleri uzaklığa bak- eğer kıvrımlardan çatlamadıysa başımın altındaki yastık ay ışığından kurumadıysa gitarım kabımdaki sütü içmediyse aslan kalbim her renkte çizgiyle almıştır bu gece kanıma ay ışığını burada düş görmediğime inan aslan seni bekledi- bir güneş dönüyor sana senin bir düşün olsun, bunu al- Sami Baydar ÖTELERİ RESMEDEN AYSAR: SAMİ BAYDAR ÇAĞLA GÖKSEL ÇAKIR Mısralarıyla bir anlamda duyguları(nı) resmeder şair. Bazen sevdasının coşkusuyla şelale gibi çağlar, bazen öfkesinin hiddetiyle aslan gibi kükrer, bazen…

Devamını Oku

ESKİ CÜMLE BAHÇESİ Cümlesi eski söylenir Çocuktur şehirden bile O gül açılsın diyedir Çocuklar ki böyle bahçe   Onun bahçesi miydi ne Başkalarının yokluğu Başkalarınındı hayal Kırılınca onun olurdu   Gülün nice acelesi olurdu Kırışan bir dünyada Yeni bahçelere çağrıldığında Zaman cümlede uzun dururdu   Suya yürüdüğünde gül yine Aşk: bisiklet duygusu Pamuk tarlası böyle bulundu Eski okuma parçalarında   Kırları dolaşsaydın Ateşli semtler yerine: Yoktur rüyadan başka randevu Uzakta uyuyabilirsen eğer Kalbinin gürültüsünden…   Cümlesi çocuktan bahçe Bir gül için bunca çocuk Neden koparılmasın   Cümlesi çocuk kalsın ki gül Hepsinden bir bahçe kopardı Ruhu tenden, beni benden…  …

Devamını Oku