Yazar: Şerif Fatih

Şerif Fatih

Şair / Felsefeci

ANA

Son dönemde şiir üzerine yapılan tartışmaları izlemeye çalışıyorum. Geldiğimiz nokta ilginç bir seviye. Daha çok sosyal medya üzerinden yapılan tartışmalar dergilere pek yansımıyor. Dijital yayıncılığın giderek güçlenmesi, basılı dergilerin takip edilmesinin zorlaşması bu duruma geçilmesini hızlandırdı. Bu durumun başka sebepleri de var elbette. Ama şimdilik sosyolojik bir tartışmaya girmeden meselelere bir göz atmak istiyorum. Ödüllerle İlgili Gevezelik Şairlere verilen ödüller son dönemde daha da tartışılır oldu. Nedeni ise ödüllerin verildiği şairlerin veya şair sayılanların konumu, ilişkileri ve yeterlilikleri. Ben ödül almayı hiç yadırgamadım. Mesele yazdıklarınızla mı yoksa aldığınız ödüllerle mi var olduğunuzdur. Yazdıklarına hiçbir kıymet verilmeyen isimlerin, hatırı sayılır…

Devamını Oku
ANA

Şair Hüseyin Kalyan’ın Exodus adlı şiir kitabı Klaros Yayınları Dip serisinden çıktı. Şairin Boşluğun Kapıları ve Tiratlar adlı iki şiir kitabı daha bulunuyor. Hüseyin Kalyan’ın şiiri; popüler kültürün tek tip evrensel bir birey oluşturma amacından ayrılan; modern ve özerk bir dil oluşturma gayesiyle farklılaşmayı, özgünleşmeyi önerir. Hüseyin Kalyan şiirinde, düz yazının metonimik özelliklerini şiirine taşısa da lirizmle birleşen metaforik dilden uzaklaşmaz. Çoğu zaman yinelenen sözcüklerle kurulan bu dil; günceli takip eder ve gündelik dili de içine alır. Geniş bir kelime haznesine sahip olan şairin bu tutumu şiirde; iddialı, sert ve özerk bir dil önerir. Söyledikleriyle, söylemediklerini imleyen; bir şey söylemek…

Devamını Oku
ANA

Onur Şahin’in ilk şiir kitabı Gamdan Kale’den sonra beklenen ikinci kitabı Bun adıyla Mühür Kitaplığı’ndan çıktı. Bun Devri, Ölüm Resitali, Koygun Trio, Karantina bölümlerinden oluşan kitapta otuz iki şiir bulunuyor.   Yeni nesil; etrafındaki insanların paylaşmadıklarını, başkalarını düşünmediklerini sadece ben dediğini görerek, bireysel duyarlılıklarla büyüyor. Bugün yeni neslin toplumsallaşması giderek daha birey merkezli olmaktan geçiyor. Yani toplumsallaşmanın karşılığı daha çok ben olmak. Bu durum elbette bireysel çıkarların toplumsal çıkarlardan önemli olmasının ana nedeni. Her birey kendi başına bir toplum olmuş durumda. Böyle büyüyen bir nesilden başkalarının yaşadıklarını anlaması beklenemez. Özellikle sosyal medyayı yoğun kullanan kentli-modern birey; buhran, yalnızlık, umutsuzluk, kopukluk,…

Devamını Oku
ANA

Son dönem Türk şiirinin, özellikle 2000 sonrasının önemli şairlerinden, Mühür Kitaplığı’nın yayın yönetmeni Mustafa Fırat’ın Derin Uyku adlı romanı okurun karşısına çıktı. Derin Uyku romanıyla ilgili değerlendirmelerime geçmeden önce Mustafa Fırat’ın şiiriyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum. Divan ve halk şiiriyle beslediği şiirinin okuyucudaki karşılığı, şiirlerini yazarken yapmak istediğini aşacak türden. O şiiri geren, heyecanlandıran bir yapıdan ziyade sakinleştiren bir şair olarak karşımıza çıkıyor. Şiirin, duygudan ziyade düşünceye daha yakın olduğunu savunan şairler olmuştur. Şiirin duygudan, yaşamdan kopup bilgiye yaklaştığı oranda okuyucudan koptuğu bilinir. Şiirin herhangi bir ideolojinin söylevi olmadığı da açıktır. Şiirin düşünceden yoksun olması gerektiğini söylemiyorum. Şairin,…

Devamını Oku
ANA

Serkan Türk’ün Ausgang adlı romanını okuyunca aklıma ilk olarak Kant’ın ünlü Was İst Aufklärung? yani Aydınlanma Nedir? adlı makalesi geldi. Ausgang çok yönlü bir kavram. Türkçeye kurtuluş olarak da çevrilen Ausgang aynı zamanda çıkış anlamına gelir. Kant, aydınlanma için “insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan çıkışıdır.” der. Ergin olama durumunu kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışı olarak açıklayan Kant, insanın bu ergin olamayış durumuna kendi aklını kullanma cesareti gösterememesinden düştüğünü söyler. Peki Serkan Türk Ausgang romanında bize nasıl bir çıkışı gösteriyor? Kuşkusuz her şeyi metalaştırıp çok çabuk tüketen, yeni olanı hemen yarın eskiten, çağın ruhu…

Devamını Oku
ANA

Modernizmin; bilimin, teknolojinin, özgürlüğün, bireyselleşmenin önemsendiği ve aklın ön plana çıkartıldığı bir dönem olduğu bilinen bir gerçektir. Modernizmde insandan; kendi davranışları ve özüyle, nesneler arasındaki ilişkiyi akılla kurması istenir. Peki, akla bu kadar güvenmek doğru mudur? Aklı ön plana çıkarma çabasıyla öznenin daha özgür olmasını amaçlayan modernizm; insanı yani özneyi süreçlerin sonunda nesneleştirmiş, onun etik yönünü zayıflatmış, bilgiye doyurmuş ama inancının yerini bilgiyle doyurma amacını gerçekleştiremeyerek insanı bunalıma ve melankolik bir psikolojiye sürüklemiştir. Bu melankoli ve bunalım toplumsallaşamayan, ötekine karşı mesafeli olan sanatçıları da travmatik bir yaşama sokar. Nilay Özer’in Korkuluklara Giysi Yardımı1 adlı son kitabındaki şiirlerde bu melankoli ve…

Devamını Oku