Yazar: Berna Olgaç

ANA

Evrenin gücüne inandığınızda ve ona güven duyduğunuzda akışta kalırsınız. Sessizliğin sesine olan aşinalığınıza yaklaşır kalbinizi açarsınız.Hayat artık suskunluğuyla dalga geçmez sizinle. Şimdiye kadar gösterdiği işaretleri görememenizin hırsıyla, tosladığınız duvarların dilini çözebilmenin lütfuna eriştirir. Duyulmayan çığlığı, uzaklarda dinlerken bulursunuz kendinizi. İtiraf edilmeyenlerin kılavuzluğuna soyundukça sorgulamayı bırakır, yaşadığınız hislere odaklanırsınız. Yeniden başlamanın, yeni bir güne selamın hazzına doğru esen rüzgârın serinletici ya da yakıcı özelliğine aldırış etmeksizin ilerlersiniz beyaz kelebeklerin coşkusunda… Başka bir boyuttur yaz ve kış gecelerine düşen çocuk sesleri… Dünyayı deneyimlemeye gelmiş küçük bedenlerle büyüdüğünüz bir ruha sahipsinizdir artık. Kendinizden kaçarken kendinize kaçmanın hikâyesi başlar içinizde… Öyle hikâyeler yazılır ki hayatınızdaki fazlalıkları…

Devamını Oku
ANA

Bir kitabın uyandırma sevinciyle bakıyorum karşımda duran gökyüzüne. Düşünceli olan ben miyim eşikte bekleyen kedi mi? Geceye aldanan yarınlar çiziyorum. Gündüz hiç yok muş gibi. Oysa bıraksam uçup gidecek serçe sürüsüne karışan paslı dünyam. Düşündükçe içime çekilmeler, yeterince zehirli sular, ölü topraklar, yapraksız ağaçlar biriktirdim. Hayali bir sarmaşığa dönüşüyor ellerim. Sonra kızgın bir yumruğun dikenli ucuna… Zaman yavaşlıyor tüm gecikmişliklere. Anda yaşananlar buhar olup süzülüyor boşluklarından… Akşamı uzakta bekleyen bir çocuk duruyor. Yaralı oyunlar oynarken. Uykulardan uyandıran, prangalardan kurtaran masallar gibi başkaldırıyor. Bazen sihirli bir öpücük ile özgürleşen kurbağaya bazen Peter Pan gibi süzülerek hayata karışıyor. Bazen de korkulu tünelleri…

Devamını Oku
ANA

İzlediğim filmin repliğinde “kaybetmek yolculuğumun bir parçası” diyordu. Kaybetmek kazanmaktan daha mı değersizdi. İnsanın kaybettikleriyle edindiği kazanımlara olan minnettarlığını tüm yolculuğu boyunca yanında taşıması daha erdemli değil miydi? Hayatın oynayan rolüne kendimizi kaptırarak yaşadığımız şu evrende, insanı kendinden uzaklaştıran duyguların yakınlığını, bize hissettiren belki izlenen bir film, bir kitap, tanımadığınız birinden kendi masalınızı tarifleyen bir cümle olabiliyor belki de… Ama her nedense uzaklığa yüklediğimiz anlam hep daha değerli oluyor. Sanat, duygu ve düşüncenin en derininden yana olsa da yüzeysel yaşamların seline kapılarak, yitirilen zamanı sorgulayarak, ufkumuza ışık tutuyor. Hayatımıza değip geçen insanlarda mı saklıdır kazanımlarımız yoksa kapının zilini çalıp kaçan…

Devamını Oku
ANA

Bir çocuk yazarı yazdıklarıyla içine yaptığı yolculukta kendi olabilmeyi başarabildiği oranda okuruyla da bir yerlerde buluşabilecektir. Yani okurunu da bu istediği yolculuğa dâhil etmiş olacaktır. Birlikte aldıkları yol ve ruh hallerinin yazınsal alanda kesişmesi de diyebiliriz buna. Ancak kendine özgülüğü ile evrene bakış meselesi olan çocuklara yazma eylemine girişenlerin gücü yazdıkları metnin gücü kadardır. Okurun, bu yazı serüvenine ortak olma isteğini uyandıran etkin güç ise, hayal alemi yaratarak kendi iklimi, sınırları, koşulları, yeteneği ve çabası içinde olan yazarın, okurun soluduğu hayattan kesitler sunması çocuklara ait olduğuna inandığı bir coğrafyadan seslenerek onların gözündeki dünyaya ayna tutması ve yine çocukların dilinden yazmayı…

Devamını Oku
ANA

Çocukluğumda anket defterlerini doldurma gibi bir alışkanlığımız vardı arkadaşlar arasında. Tıpkı hatıra defteri tutma gibi. Bir nevi bu küçük defterler kişisel özelliklerimizin belirgin yanlarını da ön plana çıkarmaya vesile olur, arkadaşlarımız hakkında ipucu edinmemizi sağlardı. Bir gün arkadaşımın anket defterindeki fobiniz nedir? Sorusuna yanıt ararken buldum kendimi. Ve düşündüm bir an… Hindiyle beni bir odaya kapatsalar ya deliririm ya da ölürüm. Evet ölürüm. Kafamda canlanan bu görüntüyle fobiniz nedir, sorusunun yanıtı hindi fantezisiyle süslenmişti birdenbire. Ve hiç unutmuyorum anketi cevapladığım o gece rüyamda bir hindi, evin dört duvar arasında yorgun düşene kadar beni kovalamış ardından da kıstırdığı yerde sabaha kadar…

Devamını Oku
ANA

‘’BULUTLARIN İÇİNDE YÜZER ANNEM BİLİRİM BENİ NE ÇOK SEVER… ‘’ diye yazıp ben uyurken yatağımın başucuna kalplerle dolu bir kağıda not şeklinde bırakan altı yaşında Masal isminde bu hayattaki en büyük zenginliğim dediğim bir kız evladına sahibim. Bu dünyayı yazarak keşfetme yolculuğuna çıktığımdan beri edebiyatın eşittir samimiyet olduğunu anlamada gecikmedim. Ve de çocuğa eğilen edebiyatın önce içindeki çocuğu sevmekle başladığını… İnsan o çocuğu sevdikçe büyüyor, gelişiyor ve hayatını anlamlandıran her şeyi en saf haliyle gösterebilmenin bilgeliğiyle donanıyor. Sevmenin de sevilmenin de hakkını teslim edebiliyor hem kendine hem sevdiklerine… Yaşadıklarımdan süzüleni hayal gücümle birleştirdiğim, çocuk dünyasına ışınlandığım, maceradan maceraya koşarken, eğlendiğim,…

Devamını Oku
ANA

Bir çocuğun bebeklik döneminden itibaren kitapla tanışması, görmesi, dokunması, bir oyuncak gibi algılamasıyla başlayan uzun ve eğlenceli sürecin, zaman içinde gelişmesiyle oluşan okuma kültürü, ailelerin rehberliğinde öğrenme merakıyla ilerleyen bir edimdir. Dolayısıyla okul öncesinden itibaren çocuğun kitapla buluşmasına zemin hazırlamak, kitapla arkadaşlık ederek, kitapla bütünleşmesini, içinde kendini hissetmesini ve kahramanlarıyla sevinip, heyecanlanıp, keyif alabilmesini sağlamak çok önemlidir. Kitaplardan alınan mutluluğu pekiştirmek ve aynı etkide devamlılığını sağlamak için kitapların çocukların hayatına sokulması, okuma eylemine büyük katkıda bulunacaktır. Bu sayede çocuklarımız kendi fiziksel özelliklerini tanıma ve keşfetme, çeşitli bilgilerle hem zihinsel olarak hem de dilinin gelişmesine fırsat yaratmış olacaktır. Ayrıca kitapta yer…

Devamını Oku
ANA

Doğrudan doğruya çocuklara seslenen, kendine özgü edebiyatın niteliği onların duygu ve düşüncelerine, hayal dünyalarına uygun düşen eserlerin kaleme alınması, çocuklar üzerine değil de çocuklar için yazılmasının önemini günden güne arttırmıştır. Çocuk yazını alanına giren eserlerin hem nitelik hem de nicelik yönünden gelişme gösterdiği, dünyada olduğu kadar ülkemizde de özellikle son yirmi, yirmi beş yılda iyi bir ivme kazandığı aşikârdır. Çocuk kitaplarıyla, dergilerle, çocuk piyesleriyle varlığını sürdüren bu alan, büyüme çağı çocuklarının ruhsal ihtiyaçlarını gidermeye yöneliktir. Hayatla ilgili tüm gerçeklerin büyük gözlem gücüyle ele alındığı eserlerde çocuklar okumaktan zevk almayı, yaşamın zorlukları karşısında güçlü durabilmenin yollarını öğrenmeyi, okudukları, dinledikleri sözlü ve…

Devamını Oku
ANA

Çocuklar için yazmaya ilk adımı attıran sihirli kelime ne olabilir? Kimsenin davet etmediği sadece sizin seçtiğiniz, sizi esir alan harflerin büyüsüyle bir yolculuğa çıkarken çocuğa yakalanmak nasıl bir duygudur? Kendinizi dünya pisliklerinden arınma pratiği olarak gördüğünüz çocuk bakışını geliştirmek, ısrarla onlara yazmayı sürdürebilmek için çocuğa eğilmek neyle açıklanabilir? Sorular, soruları getiriyor işte… Çocuk dilinin sınırsızlığında üstelik bilinmeyene doğru yapılan yazma disiplini içinde bitmeyen bir serüvene dahil olmak… Bireysel yanıyla yaratıcı eyleme dönüşen yazma tutkusu birikim ve akılcı yöntemlerin eşliğinde çocuğun hayal evrenine ne kadar dokunabilir? Eğitmek, öğretmek ve tüm geleneksel değerlerin yol göstericisi olmak kesin kuralların olduğu bir çizgide yürümek…

Devamını Oku
ANA

İnsanoğluna yeni deneyimler kazandırmayı amaçlayan, dünyayı tanıma ve öğrenme merakını gideren, işlevine yöneldikçe bu alanda çalışmalarını takdir ettiğim Sedat Sever’in de dediği gibi “Sanatçı duyarlılığı ile kurgulanmış bir yaşam…” sunan edebiyatın tüm hayatımıza nasıl bir katkı sağladığını anlamak zor olmasa gerek. O nedenledir ki çocuk ve gençlerin nitelikli edebiyatla, sanatla buluşması büyük önem arz eder. Onlar için üretilen dil, kültür, eleştirel düşünme becerisini kazandıran ve düş güçlerine yetişebilen verimlerle okurunu ciddiye alan değerli Mustafa Ruhi Şirin’in “Çocuk edebiyatı önce edebiyattır. Edebiyat yönü ile edebiyatın içinde en incelikli yazarlık biçimidir.” Söylemi tıpkı yetişkin edebiyatı gibi ustalık gerektiren, aynı hazzı ve estetik…

Devamını Oku
ANA

  Çocuğun, ilk yazılı kültürle tanışması, edebi metinlerle yol arkadaşlığı yapabilmesi önce ailede başlıyor elbette. Çocuklarımızın ruh dünyalarında özdeşim kurabilecekleri kahramanlarıyla yeni deneyimlere yelken açabilmesi anne ve babaların öncülüğünde gelişiyor kuşkusuz. Sevgili çocuk yazarımız Behiç Ak’ın çocuk kitaplarına dair “Anne, baba ve çocuk arasında bir köprü oluşturan, aralarındaki ilk ve belki de son entelektüel ilişki olan okul öncesi kitaplardır” sözleri oldukça dikkat çekicidir. Çocuğun edebiyat zevki geliştikçe, farklı alanlarda da gözle görülür bedensel, dilsel, duygusal, toplumsal ve zihinsel beceri ve yetenekleri de sürece bağlı olarak gelişme gösterecektir. Bilinçli bir ebeveyn rehberliğinde çocuk kişiliğin temellerini, atacağı tutum ve davranışların etkili olduğu…

Devamını Oku
ANA

Sağlam bir dil kazandırma bilinciyle çocuk ve çocukluk gibi kavramların geleneksellikten modernliğe geçişle birlikte günümüze gelene değin çokça tartışıldığı sürecin de karşılığıdır bir anlamda çocuk yazını. Doğu ve batı kültürlerin farklı çocuk anlayışları ortaya koymaları yanında her iki çocuk bakışı açısından da özel bir çocuk kültürünün olmayışı ortak yön olarak karşımıza çıkar. O nedenle Orta Çağ’da sözlü ve yazılı bir edebiyat kültürü de oldukça sınırlıdır. Sosyal tarihçi Aries’e göre “Orta Çağ’da çocuğu yetişkinden ayıran bilincin eksik olması nedeni ile çocukluğa özgü bir eğitim fikri de yoktu.” Yine bir başka deyişiyle “çocuk yok bir dünya ” düşüncesinin XII. yüzyıla kadar sürdüğünü…

Devamını Oku
ANA

İnsanın sağlıklı bir birey olarak yaşam sürebilmesi ne kadar önemlidir değil mi? Öncelikle kendisine, ailesine, çevresine ve topluma karşı düşünce gücü gelişmiş, kişiyi benciliğe iten tüm olumsuz unsurların dal budak sardığı bir dünyanın ortasında kendini bilen insan olabilmek ne kadar önemlidir. Öfkeyi, nefreti, korkuyu, kini, isyanı her an ruhunda taşımaya açık kalplerin olduğunu bilmek fazlasıyla düşündürücüdür. Oysaki yüreğin sıcaklığa her durumda, her yaşta ihtiyacı var. Doğduğumuz andan itibaren gözlerimizi yumana dek bu hissiyatı yaşayabilmek için umut eder, hayal kurar, didinip dururuz. Kendimizi mutlu edebilmek, sevdiklerimizi mutlu görebilmek için sarf edilenlerin toplamından ibaret değilse nedir ki yaşamak? İçimizdeki iyilik tohumlarının serpilmeye…

Devamını Oku
ANA

Çok hızlı bir değişim içinde olduğunu fark etmede zorlanmadığımız çocuk edebiyatına dair naçizane küçük pencereler aralamak adına, çocuk gerçekliğindeki bu edebiyata gelin bir de yakından bakalım. Çok amaçlı ve katmanlı edebiyatın doğası gereği farklı işlevleri vardır. Bu alanda verilen eserlerin eğitici, öğretici rolü yanında estetik bir amaç gütmesi, hoşa giden, eğlendirici, yarar sağlamaya yönelik farklı unsurların bir araya gelmiş özgünlüğü içinde sunulması söz konusudur. Edebiyata dair her bir tanımlama aslında yeni bir çelişkiyi de beraberinde getirir. Edebiyat ve sanatın alanına giren, yeni dünyaların kapılarını aralayan insan ve hayat gerçekliğidir. Ve bunu sınırlanamaz bir şekilde, herkese seslenebilen özelliğiyle sunar okurlara… Bilgiden…

Devamını Oku