Koray Feyiz Öz Bertolt Brecht’in edebiyat estetiğinde merkezi bir tez olan “Saf şiir yoktur” önermesi, şiirin toplumsal ve tarihsel bağlamdan koparılamayacağını ileri sürer. Brecht, şiirin salt estetik bir oyun alanı değil, gerçekliği dönüştürmeye yönelik bir araç olduğunu vurgular. Bu makale, Brecht’in bu tezini çağdaş Türkçe şiirde Dilek Değerli’nin Büyülü Kürede Yolculuk adlı kitabı üzerinden güncelleyerek tartışmayı amaçlamaktadır. Kitap üç bölümden oluşur: “Mağara Kalp”, “Şiir Kristali”, “Sona Doğru”. Her bölüm, Brecht’in şiir anlayışının kavramlarıyla (yabancılaştırma, epik yapı, didaktik işlev, saf şiirin reddi) birlikte okunarak incelenecektir. Çalışmada, kitaptan seçilen şiirler ayrıntılı analiz edilip, şiirlerin hem bireysel hem toplumsal hem de kozmik düzlemde nasıl işlediği ortaya konacaktır. Sonuçta Değerli’nin poetikasının…
Yazar: Koray Feyiz
Koray Feyiz Öz Bu makale, Jean-Paul Sartre’ın Edebiyat Nedir? adlı eserinde geliştirdiği edebiyat anlayışını Baki Ayhan’ın Hasta Sevgili Kış (Vapur Yayınları, 2024) adlı şiir kitabı üzerinden tartışmaktadır. Sartre’ın bağlantı, biçem ve okur özgürlüğü kavramları, Ayhan’ın şiirlerindeki hasta beden, ilaç, şehir ve kış imgeleriyle ilişkilendirilmiştir. Çalışmada “soylu yenilikçi şiir” kavramı, hem etik hem de estetik yönelimleri içeren modern bir poetik kategori olarak yeniden tanımlanmaktadır. Sonuç olarak Ayhan’ın şiiri, Sartre’ın edebiyatın etik sorumluluğuna dair vurgularıyla örtüşmekte; modern Türkçe şiirde etik-estetik birlikteliğin güçlü bir örneği olarak değerlendirilmektedir. Anahtar Kelimeler Jean-Paul Sartre; Baki Ayhan; Hasta Sevgili Kış; Soylu Yenilikçi Şiir; Etik ve Estetik; Bağlantı; Modern Türkçe Şiir. Giriş…
“Ol nice rum şuârası ki Şark’ta, kaftanları mutantan, sözleri baştan / ayağa ihtişâm. Seyretmiştir kahkahayla, ‘sirk hayvanlarının kaçışması’nı şu dünya denen çadırdan.” (“The Tyger” – Köksaplar – Vural Bahadır Bayrıl) Deleuze ve Guattari’nin “Köksap” Kavramı Deleuze ve Guattari, Kapitalizm ve Şizofreni: Bin Yayla (1980) adlı eserlerinin giriş kısmında “köksap” (rhizome) kavramını, dikeylik yerine yatay bağlantı sistemlerini tanımlamak için kullanır. “Köksap”, yeraltında dallanarak yayılan, birden çok çıkış noktası ve başlatıcıya sahip yapılar gibi, düşünce sistemlerinin doğrusal olmayan, çoğulcu, rizomatik ağlar içerisinde gelişmesini sembolize eder. Onların düşüncesinde bu, majör (hiyerarşik, merkezileştirilmiş) dil veya düşünce sistemlerine karşı, minör (çok merkezli, dağıtılmış) edebiyat veya…
Koray Feyiz * Özet: Bu makale, İsmail Cem Doğru’nun şiiri, şiir bilimi ve birleştirme teorisi aracılığıyla sezgisel bir yaklaşımı vurgulayan şiirsel uygulamalarını ele almaktadır. Şair, dili kullanarak ve genel olarak dilin sınırlamalarına rağmen, hayat ve kendimiz hakkında zar zor anladığımız şeyleri söylemeye çalışarak, sezgisel olarak yazma eğilimindedir. Bu bazen bilinçaltına erişerek elde edilir; bu yöntem, analitik yetenekleri bir kenara bırakarak ve bireyin derinliklerinde olana teslim olmaya çalışarak karakterize edilir. Birleştirme, bilinçaltının sabit olmadığını ve süreç içinde inşa edildiğini savunur; bilinçaltı fikrinin bir gelişimi olan şizoanaliz, İsmail Cem Doğru’nun şiirleri benliğin çokluğunu ve belirsizliğini yansıtırken, çokluğu ve tanımlanamaz olanı vurgular. Birleştirme…
Koray Feyiz Kıbrıs’tan yetenekli bir Türk şairidir. Kendisinin deyimiyle bir “Kıbrıslıtürk”. Okuyucuların duygularını canlandırmak için yazınsal öğelerin kullanılmasında büyük bir görev üstleniyor. Yaşın, Mehmet Yaşın’ın şiir koleksiyonundan hem uzun hem de kısa şiirler ile güzel imgeler sunuyor. Şiirlerinin uzunluğundan bağımsız olarak ve tüm eserlerinde sıfatların karmaşık bir ağını örgütleyerek duyuları uyandıran çizgiler oluşturmayı başarıyor. Mehmet Yaşın, üzerine yazmayı seçtiği olayların spektrumu konusunda çok dinamiktir. Şiirleri tipik sevgiyle yazılmış olup rutin umutsuzluklarla ilgili değildir. Bunlar her yaşamın bir bileşimidir. Spektrum, savaştan doğaya, romantizmden komünizme uzanıyor. Mehmet Yaşın’ın şiirsel esnekliği, onu çok kutlanan ve saygı gören bir şair hâline getirdi. İki farklı…
Koray Feyiz Şiir söz konusu olduğunda, aklın ruhsal bilinçaltında, ruhun güçlerinin tek kökeninde, kavramlar ve soyut fikirler aracılığıyla, bilgi edinme eğiliminin dışında, var olduğunu kabul etmeliyiz. Ön-kavrayışa dayalı veya kavramsal olmayan ve yine de belirli bir entelektüel harekete geçirme durumunda olan bir şey: Bu nedenle, daha önceki bir yazımda bahsettiğim ‘etkilenen model’ gibi sadece kavrama giden bir yol değil, ancak başka bir tür mikrop olan ruhsal bilinçdışının gecesinde sarılmış olsa da, halihazırda entelektüel bir tarz ya da tam olarak belirlenmiş bir eylem olan bir kavrama yönelme eğiliminde değildir. [1] Başka bir deyişle, böyle bir şey fiilen bilgidir, ancak kavramsal olmayan…
Koray Feyiz Vural Bahadır Bayrıl, bir söyleşisinde şöyle diyor: “Şairlik bir ‘hâl’dir. Ne bir meslek, ne bir konum, ne bir endüstriye girdi sağlayıcı, ne bir kariyer hikâyesi… Şairin bu ‘hâl’e layık olması gerekir diye düşünürüm ve bu ‘hâl’e layık olmak arzular, ihtiraslar, baştan çıkarıcı davetkâr pozisyonlar, imkânlar çağında gerçekten çok ama çok zor. Çok dayanıklı olmak gerekiyor. Çok tetikte olmayı zorunlu kılıyor. Bir atasözü yazdım. Tekrarlıyorum ki yerleşsin: Şiir iyidir, şairler hariç! Şiiri seviyorum ama şairler konusunda hâlâ tereddütteyim.” Bir şekilde eline alıp okumayana anlatması zor bir kitaptır Arzuda Tenhâ. Uzaktan bir bakış, imge yapısı gelişmiş/gelişmekte olan herhangi bir Türk…
Koray Feyiz Bu makale, Günümüz Türk Şiirinin Romantizminde BenliğinSöylemsel Yapıları odağında, öznel kimliklerin nasıl oluşturulduğu ile ilgilidir. En iyi örneğim Gülseli İnal olacak ve sonra, 21. yüzyıla kadar söylemsel olarak öz düzenin belirli ve çok temel olan problemlerinin nasıl çözüleceğini göstereceğim ve örnek yine Gülseli İnal olacak! Sonunda benlik modellemede bu belirgin devamlılıktan yola çıkarak, neler yapabileceğimizi kısaca tartışacağım. Devam etmekte olan şey, şimdi Günümüz Türk Şiirinin Romantizmindeki öznel kimliklerin (=benliklerin) söylemsel yapıları, tamamlanmaya yaklaşan daha büyük bir projenin bir parçasını oluşturduğundan, başta ben-modelleme meselemize nasıl yaklaştığımın taslağını çizmek gerekiyor. Bu büyük projede, üç temel öncül üzerinde çalışıyorum: Benim ilk…
Koray Feyiz GENEL BAKIŞHümanist bir perspektiften bakıldığında anlaşılacaktır ki edebî teori; dilbilim, psikiyatri, göstergebilim, yapısalcılık, post-yapısalcılık ve sol görüş gibi benzeri politik düşüncelerden ödünç alınan unsurların kaotik bir birleşimi olarak görülmektedir. Edebî teorinin değişen boyutları söz konusu olduğunda ise aşağıda belirtilen şekilde açıklanmakta olan görevlerini ve işlevlerini yapacak ölçüde gücü olmadığı, güçsüz yönlerinden acı çekmekte olduğu görülecektir:1. Edebiyatın önemli yönleri (duyarlılık, cömert zevkler, geniş deneyimler) spekülatif model oluşturma eğilimi tarafından ortadan kaldırılmıştır. 2. Eleştirmenler, aldıkları disiplinlerde doğru eğitime sahip değildirler: kanıt bağlamdan çıkarılmış ve/veya yanlış anlaşılmıştır. 3. Çoğunlukla mantıksal değildir, edebî teori kanıtlamak için neyi kanıt olarak kullanır? 4. Edebî…
Koray Feyiz Ciddî bir şiirin belli birtakım tarihsel ve toplumsal durumlardan ötürü kimi zaman gecikerek bir düşünce modası hâline geldiği görülür. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı arasında Marksçılık için durum böyleydi ve bu durumun başlıca nedeni de Rus devrimiydi. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra aynı şey varoluşculuk için söz konusu oldu; varoluşculuk modası Avrupa’daki genellikle Nazi işgali yaşantısına bir tepki olarak başladı. Bir şiirin moda olmasından, bu şiirin yalnız üniversite çevrelerini değil, her türlü insanı etkisi altına almasını anlıyorum. Böyle durumda bu şiir, belli bir yer ve zaman içindeki kültürel atmosferin tümüne yayılmaya başlayacaktır. Örneğin savaş sonrası Paris’inde her yanda sürekli…
Koray Feyiz Ahmet Haşim’i ve dolayısıyla onun bağlı olduğu sembolizmi inceleyebilmek için özellikle 19. yüzyıldan itibaren edebiyatımıza büyük etkiler yapmış olan Fransız edebiyatını gözden geçirmek gerektir. Uzun zaman Arap ve Fars kültürüne bağlanmış, kendi kişisel olduğu kadar da ulusal duygu ve düşüncelerini, hatta dilini ihmal etmiş olan Osmanlı Türkleri, Batı uygarlığının çeşitli baskısı altında geleneksel kurumlarından birçoğunu yıkarken bunların yerine yenilerini ve başkalarını almaya zorunluydu. Tanzimat hareketi, kendi varlık ve uygarlığını inkâr eden bir devletin, yani yaşayabilmek için Fransız devriminin getirdiği demokratik kavram ve ilkeleri benimsemeye çalıştı. İmparatorluğa mensup olan diğer İslâm ve Hıristiyan kavimlere, ulusal bir bilinç verirken kendi…
Koray Feyiz Türk şiirinde postmodernist eleştiri yalnızca ‘anlamsız şiir’ ve ‘anlamı olan şiir’ karşıtlığı üzerinde odaklanmış görünüyor. Bu kavramların karşılık geldiği pratikleri belirleyen kültürel temeller (kültür endüstrisi), bu yüzyılın başından beri Batı’da yoğun olarak sorgulanmaktadır. Modernist bağlamda kültür endüstrisi, 19. yüzyılın burjuva kültürüyle diyalektik bir karşıtlığı ifade eder. Buna göre 19. yüzyılın burjuva kültürü hâkim sosyo-ekonomik yapının değerlerine başkaldıran bir kültürdür. Şiir de bu bağlamda burjuva liberalizminin öngördüğü ideolojik bir belirlenim içindedir. Başkaldırı, 19. yüzyıl boyunca şiirin aslî işlevi görünümündedir ve bu durum bireyin, kültürün etkin bir tüketicisi olduğu kadar etkin bir üreticisi de olabildiği koşulların varlığına sıkı sıkıya bağlıdır. 20.…

