23 Nisan 1952’de Sivas’ın Hafik ilçesinde doğdu. Ankara’ya yerleşildi. İlk ve Ortaokulu burada okudu. Sincan Lisesi me-zunu. İlk şiiri 1970 yılında Defne dergisinde çıkan Budak, devlet memuru olarak hayata atıldı. Kayseri ve Malatya’da uzun yıllar görev yaptıktan sonra 1994 yılında emekli olup Ankara’ya yerleşti.

Görevi gereği Kayseri’de bulunduğu sıralarda şair arkadaşlarıyla birlikte Ozanca ve Hakimiyet Sanat dergilerini çıkardı. Dergicilik serüvenine uzunca bir aradan sonra 2000 yılı başında 12 sayı çıkan Şiir Odası da ek-lendi. İlk sayısı Eylül 2007 tarihinde çıkan Sincan İstasyonu dergisini yö-netiyor. Şiirlerini, şiire ilişkin yazılarını Varlık, Yazko Edebiyat, Türk Dili, Yusufçuk, Adam Sanat, Defter, Şiir Odası, Yasakmeyve, Kitap-lık, Sincan İstasyonu başta olmak üzere çeşitli dergilerde yayımladı.
Şiir kitapları:
Geçti İlkyaz Denemesi (1978) * Şimdi Yaz (1980); Gömleğim Leylâ De-senli (1981) * Sevdanın Son Kerem’i (1985) * İmzası Gül (1993; 1994 Ceyhun Atuf Kansu ve Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülleri) * Yanlış An-ka Destanı (1994) * Aşk Beni Geçer (1997; 1998 Halil Kocagöz Şiir Ödü-lü) * Endişeli Fesleğen (1999) * Ahşap Anahtar (2000) * Ev Zamanı (2002) * Sana Bakmak (2004) * İşaretler (Seçmeler, 2006) * Dalgın Rüzgâr /Toplu Şiirler -1 (2007) * Mesafe (2011; aynı adı taşıyan dosya ile 2008 Yunus Nadi Şiir Ödülü’ne değer görülmüştü) * Okyanus Görmüş Gemi (2013, Ahmet Necdet Şiir Ödülü) * Kapalı Bir Açılım (2015), İş-tahlı Makas /Toplu Şiirler 2 (2020).
Çocuk Edebiyatı:
Bir Gül Çocuk (1981; 1982 Türk Dil Kurumu Çocuk Yazını Ödülü) * Kuşların Alfabesi (1997; 1988 Sıtkı Dost Çocuk Edebiyatı Ödülü –dosya ile-) * Uykusu Gelen Çiçek (2010)
Düzyazı:
Ayna Sandım Şiiri (1998) * Ya Şiir Olmasaydı (2010) * Şiirin Rayları (2012)
YÜKSEK LİSANS DOKTORA TEZLERİ:
Figen Bulut ABDÜLKADİR BUDAK’IN HAYATI, SANATI VE
ŞİİRLERİNİN TEMATİK AÇIDAN İNCELENMESİ
Yunus Kırmızı ABDÜLKADİR BUDAK ŞİİRLERİNDE İMGE
*************
NE DEDİLER?
“Abdülkadir Budak’ın Geçti İlkyaz adlı denemesi, hem içerik, hem biçime verdiği önemle dikkatleri üzerine çekti. Bu şairimiz bundan sonra da adını unutturmayacağa benziyor.”
Behçet Necatigil (Aydınlık, Ocak 1978)
****
“… Abdülkadir Budak (Gömleği Leylâ desenli olan Budak)…”
Ece Ayhan (Cumhuriyet, 13.02.1982)
***
“1970’li yıllarda adını duyuran şairlerden Abdülkadir Budak’ın genellikle kısa dizeli şiirlerinde Necatigil okulunda kazanılmış bir işçiliğin izleri görülüyordu. A. Budak son yıllarda yayınladığı ürün-lerde ulaştığı lirik yoğunluk, düşünsel dünyasındaki özgünlükler, mecaz ve imge zenginlikleriyle günümüz şiirinin önde gelen şairleri arasında yer aldı.”
Ataol Behramoğlu (Büyük Türk Şiiri Antolojisi, 1987)
***
“Budak’ın şiirleri bana sevinç veriyor. İyi şiir sevinç verir.”
Melih Cevdet Anday (Cumhuriyet, 23.12.1994)
***
“Gül dedim de, İmzası Gül olan bir şair artık Abdülkadir Budak.”
Gültekin Emre (Cumhuriyet Kitap eki, 11.05.1995)
***
“İki düğüm imgesi vardır Abdülkadir Budak’ın; Leyla’sı ve gömleği. Bu düğümlere varan şiirler nereden gelirse gelsinler, hangi izleri sürerlerse sürsünler sonunda aşka varırlardı. Şairin Leyla ile aşkına. Ve şair Leyla’ya Mecnun değil Kerem olmayı deniyordu.”
Metin Celal (Varlık, 1997)
***
“İlk ürünleri 1970’den sonra gün yüzüne çıkan kuşağın kişiliği be-lirmiş şairlerinden biri olarak göründü. Dönemin acılarından kay-naklanan şiirlerinde, kendine özgü sesi, ince, özgün buluşlarıyla dikkati çekti.”
Şükran Kurdakul (Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, 1999)
***
“Abdülkadir Budak’ın günümüz şiirinde adından söz ettiren bir şair olduğunu söylemeliyim. İzlenen ve izlenmesi gereken bir şair o.”
Metin Cengiz (Cumhuriyet Kitap eki, 08..02.2001)
***
“Abdülkadir Budak şiiri, her biri bir başka zenginliğe işaret eden anlayışlardan biri olarak kendi yatağında akıp önce Türkçe şiirin, sonra dünyanın ana şiir ırmağına karışıyor.”
Fikret Demirağ (Cumhuriyet Kitap eki, 10.05.2001)
***
“Abdülkadir Budak şiiri deyince artık, yeni zamanlara özgü bir ‘klasik’ geliyor aklımıza: Sözdizimiyle, dize yapısıyla, şiir kurgusuyla ve elbette bütün bunların içinde beliren kederiyle.”
Haydar Ergülen (Radikal Kitap, 27.08.2004)
***
“Sade insan gerçeğini, günlük yaşamın yüzeye vuran küçük olay-larını kimi zaman küçük başkaldırışlarla, kimi zaman boyun eğe-rek, sevgiyle, ama yalana kaçmadan işledi şiirlerinde.”
Mehmet H. Doğan (Milliyet Kitap eki, Temmuz 2007)
***
“Mayıs 1970’te Defne dergisinde yayımladığı ilk şiirinden bu ya-na Budak Türkiye’deki “edebiyat cumhuriyeti”nin etkin bir yurt-taşıdır. Şiirle nefes alıp veren bir bireydir artık.”
Mahmut Temizyürek (Gölgesi İnsan Bedeni Doğa, 2011)
***
“… Gömleğim Leyla Desenli, Endişeli Fesleğen ve Ev Zamanı başta olmak üzere çok sayıda şiir kitabıyla edebiyatta ‘yer’i olan bir şair.”
Necmiye Alpay (Milliyet Kitap eki, 12.05.2012)
***
“Abdülkadir Budak; Necatigil ve Gülten Akın’da incelik ve kırgın-lık, Ergin Günçe ve Metin Altıok’taysa kırgınlık, incelik ve sık sık da zorla bastırılmış bir kızgınlık biçiminde beliren kasıtlı bir zara-fet tavrının sürdürücüsüdür. (… ) Son yılları önemli şiirlerinden biri Ahşap Anahtar. Sadece yol açtığı sezişlerle değil, çoğu zaman ro-manda daha iyi yapılan bir iç tartışmayı şiirin kalıbına dökme çabasıyla da önemli..”
Orhan Koçak (Kopuk Zincir, Metis Y., 2012)
****
“Abdülkadir Budak, şiirini kendi kanıyla ısıtacak denli yetkin bir şair.”
Adnan Binyazar (Cumhuriyet Kitap, 29.05.2014)
“İlginç bir şiiri var Abdülkadir Budak’ın; gülümser ama acıtır, en sevecen olduğu yerde birden acı bir ironi baş gösterir; daha baştan çelişkiler üzerine kurulmuştur, bu da şairin şiirine iç diyalog kazan-dıran bir özelliktir.”
Aydın Afacan (Folklor/Edebiyat, 2016, sayı: 88)
ABDÜLKADİR BUDAK’IN POETİKASI
‘’ Dışımdaki dünya, toplumsal sorunlar, öteki insanların acıları, kaygıları etkiledi elbette beni, ama ben daha çok kendimden hareketle yazdım, kendi med-cezirime, inişli-çıkışlı ruh hallerime, kişisel acılarıma tuttum şiirimin ışıldağını, onları göstermek istedim. Onları göstermek ve bu yolla acılarımı bastırmak istedim. Tepelerimi dağ, gölümü okyanus sandım hep. Benim içimdeki en küçük titreşim bile ötekilerin depreminden daha büyük yer ve yürek sarsıntılarına yol açmadı mı? Bunun şiirini yazmam bencilliğimden, kendimi herkesten, her şeyden önde görmemden değildi; içtenliğimdi, sahiciliğimdi. En çok duyduğumu en iyi yazabileceğime olan inancımdı. Duymadığım, gerçekten hissetmediğim şeylerin şiirini yazmaktan sakındım olabildiğince. Yapaylığa düşeceğimden, plastik çiçekler üreteceğimden korktum hep. Zaman zaman şiirsel ortamın da dayattığı, popüler temalara eğildiğim olmadı değil, ama o şiirleri o kadar da sevemedim, yapaylık, zorlama buldum onlarda. Süte su katılmış gibi geldi bana. Toplumsal bir varlıktım elbette, şurada akıp giden kana kayıtsız kalamazdım, ama bireydim de öte yandan, ya kendi iç kanamalarım ne olacaktı? Nasıl önlenecekti o kanama? Şiirim en başta kendi yaramı saramıyorsa, ötekilerin yaralarını nasıl sarabilecekti? Bunu düşündüm. Karakteristik özellikler taşısın istedim şiirim. Onun içindir ki kendi küçük hayatımdaki küçücük ayrıntılar, öteki büyük yaşamaların albenisine kapılmaktan korudu beni ve ben kılmaya çalıştı. Çünkü, ancak kendinden yola çıkabilirdi şair ve gidebileceği en uzak yer yine kendisi olabilirdi. Şair başkalarının sözcüsü değil en başta kendinin gözcüsü olabilmeliydi. Bu düşünceyle olsa gerek, öngören didaktik söylemden çok, yanıtlar veren şiirden çok, sorular soran, dünyaya merakla bakan şiir anlayışını, tarzını sevdim. Kendini bile tanımakta zorluk çekiyorsa, tam anlamıyla başarılı olamıyorsa insan, ötekileri tanıdığını, çözümlediğini nasıl savlayabilirdi ki? Şiir en başta şairin kendini sorgulaması, kendini tanıma çabasıdır. Kendini bir yere oturtmaya çalışır şair, bu dünyadaki yerini merak eder ve şiiri de bu meraklı serüveninin ışıldağı olabilir, olabilirse. Şuna iyice inandım ki, şiir şairin kendine bakma yolu, kendini arındırma, sakınma yoludur en başta. “Kendisini bir yana itip başka yaşamalara açılması, hayal ya da gözlem yoluyla bunları vermeye kalkması halinde ortaya çıkan eser, doğal olmaktan çok zihni olacaktır” diyen Behçet Necatigil’i bu yüzden yakın buldum kendime.’’
ŞİİRLER * ABDÜLKADİR BUDAK
GÖRÜCÜLER GELECEK
Kaldır yapma çiçekleri
Güller getirdim çarşıdan yerine onları koy
Dantelleri ser divana, gecikme
Yardımcı ol ne olur bu telaş öldürecek
Silinmek üzereyken ellerimin kınası
Ah güzel anneciğim görücüler gelecek
Allığımı bulamadım ya rimelim nerede
Sabah baktım çekmecenin üstteki gözündeydi
Heyecandan nerdeyse düşüp bayılacağım
Hadi sallanma anne, düzelt tülü, perdeyi
Pembe mumlar da aldım, ışıklar sönebilir
Yeniden sildim camını duvardaki resmimin
Saydım çay bardaklarını yeter de artar bile
Terzi Nihal’in diktiği giysimin yakasına
Bu kez de mavi taşlı broşumu takacağım
Kuş sesleri karışacak küflenen ağıtıma
Üstünde mermer tabla, içinde ayna bulunan
Konsola çekidüzen verdiğim yetmez mi ki
Ev gitmemi istiyor, kızın solgun bir çiçek
Kristal kül tablasını şuraya koy istersen
Elini tez tut anne, görücüler gelecek
ÇAĞCIL AĞIT
Yüzüne kepenk kapanmış dükkân camı gibiyim
Gittikçe azalıyor çarşıda ayak sesleri
Son kekliğin kanadını kim kırdı
Sorusuna yanıt arar biriyim
Yüzümü sorgularken bir ağustos güneşi
Ağlamaklı geceler geçmiyor mu düşümden
“gülün ölüm yüzyılında doğdum” ben
Bahçeler ufacıktı, bahçıvanlar bıçaklı
Derin nefes almaları özledim
Düşleriyle avunup serin dağ yellerinin
Son kekliğin kanadını kıranın şiirini
Yazmaya yargılıyım, bunu herkes biliyor
Kim çekti sorusuna karşılık bulamadan
Ay ışığı desenli bir yorganı üstümden
“gülün ölüm yüzyılında doğdum” ben
Ne bir havuz ne bir kuğu ne sevda
Külhanbeyi yürüyüşlü kentlerin ortasında
Ne yazdıysam boştu, biraz da yalan
Öksüz sevinçleriyle en ahşap konaklarda
Ancak acının diliyle konuşup da anlaşan
Beton yığınlarına benzeyen adam mıyım
Çiçek tozları bile çıkmıyor ceplerimden
“gülün ölüm yüzyılında doğdum” ben
ABLAM ABLAM
Ablamla aramda birkaç güz vardı
Trenlerin tehirli geldiği saatlerde
Annemdi ikimizi birleştiren uçurum
Asma köprü kimliğinde
Yaz’dı unutulmuş şenliğin adı
Güz okulu mezunu iki kardeştik
Annemizi anımsadık istasyonlarda
Tehirsiz bir tren düşünemedik
En iyi öğretmenimizdi yaprak ölüsü
Hüzün dersi boş geçmedi okulda
Çağ atladık tren yine tehirli
Aramızda birkaç güz var ablamla