Close Menu
AksisanatAksisanat
  • ANASAYFA
  • HABERLER
    • Edebiyat Haberleri
    • Sinema Haberleri
    • Tiyatro Haberleri
    • Müzik Haberleri
    • Güzel Sanatlar Haberleri
    • Televizyon Haberleri
  • YAZI
    • Edebiyat Yazıları
    • Kitap Yazıları
    • Sinema Yazıları
    • Tiyatro Yazıları
    • Müzik Yazıları
    • Güzel Sanatlar Yazıları
    • Televizyon Yazıları
  • SÖYLEŞİ
    • Edebiyat Söyleşi
    • Sinema Söyleşi
    • Tiyatro Söyleşi
    • Müzik Söyleşi
    • Güzel Sanatlar Söyleşi
    • Televizyon Söyleşi
  • ETKİNLİK
    • Edebiyat Etkinlikleri
    • Sinema Etkinlikleri
    • Tiyatro Etkinlikleri
    • Müzik Etkinlikleri
    • Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    • Televizyon Etkinlikleri
  • ÖDÜLLER
    • Edebiyat Ödülleri
    • Sinema Ödülleri
    • Tiyatro Ödülleri
    • Müzik Ödülleri
    • Güzel Sanatlar Ödülleri
    • Televizyon Ödülleri
  • YAYINLAR
    • Kitap
    • Dergi
  • AKSİSANAT TV
  • BİLGİ BANKASI
  • SORUŞTURMA
    • Satır Başı
    • Öykü Zamanlığı
  • DOSYA
  • EDEBİYAT
    • Edebiyat Haberleri
    • Edebiyat Söyleşi
    • Edebiyat Yazıları
    • Edebiyat Etkinlikleri
    • Edebiyat Ödülleri
  • SİNEMA
    • Sinema Haberleri
    • Sinema Söyleşi
    • Sinema Yazıları
    • Sinema Etkinlikleri
    • Sinema Önerileri
    • Sinema Ödülleri
  • TİYATRO
    • Tiyatro Haberleri
    • Tiyatro Söyleşi
    • Tiyatro Yazıları
    • Tiyatro Etkinlikleri
    • Tiyatro Önerileri
    • Tiyatro Ödülleri
  • MÜZİK
    • Müzik Haberleri
    • Müzik Söyleşi
    • Müzik Yazıları
    • Müzik Etkinlikleri
    • Müzik Ödülleri
  • GÜZEL SANATLAR
    • Güzel Sanatlar Haberleri
    • Güzel Sanatlar Söyleşi
    • Güzel Sanatlar Yazıları
    • Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    • Güzel Sanatlar Ödülleri
  • TELEVİZYON
    • Televizyon Haberleri
    • Televizyon Söyleşi
    • Televizyon Yazıları
    • Tv Önerileri
    • Televizyon Ödülleri
    • Televizyon Etkinlikleri
  • ÖNERİLER
    • Okuma Önerileri
    • Tv Önerileri
    • Sinema Önerileri
    • Tiyatro Önerileri
    • Sergi Önerileri
  • POPÜLER KÜLTÜR
  • ÇEVİRİ
    • Şiir Küre
  • YAZARLAR
  • PERFORMANS
    • Hanım-Efendiler
    • Matris Şiir
    • Dada Günlükleri
    • Şairler Sözlüğü
  • İLETİŞİM
  • KÜNYE
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
Facebook X (Twitter) YouTube Instagram WhatsApp
AksisanatAksisanat
YAZARLAR Giriş
  • ANASAYFA
  • HABERLER
    1. Edebiyat Haberleri
    2. Sinema Haberleri
    3. Tiyatro Haberleri
    4. Müzik Haberleri
    5. Güzel Sanatlar Haberleri
    6. Televizyon Haberleri
    7. View All

    Çıngıraklı Sokak, üç yaşına doğduğu sokakta bastı…

    28 Ocak 2025

    “Sinema Endüstrisi ve Akademi” Başlıklı Çalıştay başlıyor…

    30 Kasım 2024

    ÇINGIRAKLI SOKAK, “HEYBELİADA SANATORYUMU HALKINDIR!” DEDİ

    26 Kasım 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Ümit Yaşar Oğuzcan Durağı

    5 Kasım 2024

    Antakya Film Festivali’nden Depremzedelere Moral: Yaz Sineması Etkinliği…

    31 Mayıs 2025

    Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

    19 Mayıs 2025

    Bergen En Çok İzlenen Film Oldu…

    9 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    BURAK ERTAN “ALABORA” İLE KALPLERE DOKUNACAK

    13 Temmuz 2025

    Özgür Akdemir, “Zalım Seni” adlı çalışmasını, sevenlerinin beğenisine sundu!

    8 Nisan 2024

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aylık Şiir Gazetesi Çıngıraklı Sokak Yeni Sayısıyla Okurunu Selamlıyor…

    10 Ağustos 2025

    BURAK ERTAN “ALABORA” İLE KALPLERE DOKUNACAK

    13 Temmuz 2025

    Antakya Film Festivali’nden Depremzedelere Moral: Yaz Sineması Etkinliği…

    31 Mayıs 2025

    Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

    19 Mayıs 2025
  • YAZI
    1. Edebiyat Yazıları
    2. Kitap Yazıları
    3. Sinema Yazıları
    4. Tiyatro Yazıları
    5. Müzik Yazıları
    6. Güzel Sanatlar Yazıları
    7. Televizyon Yazıları
    8. View All

    Hüseyin Kalyan Yazdı: Şerif Fatih, Hakikat Yolunda Bir Münzevi

    7 Ağustos 2022

    Gezi – Demet Kurt Güngör: Kurdun Kirpikleri

    29 Haziran 2020

    Şiir Taşı: Toprağın Bağrındaki Nişan

    22 Haziran 2020

    Ertan Mısırlı’dan Bir “Baba” Anı

    20 Haziran 2020

    İÇİ HİKÂYELERLE DOLU KISACIK BİR KİTAP: KALPTEN GELEN ARMAĞAN ve YENİ TOHUMLAR, YENİ HAYAT

    19 Mayıs 2025

    Hüseyin Kalyan Yazdı: Şerif Fatih, Hakikat Yolunda Bir Münzevi

    7 Ağustos 2022

    Erinç Büyükaşık Kitapları Liman Yayınevi’nde…

    3 Şubat 2022

    Burası Henüz Hiçbir Yer – Ferit Sürmeli

    19 Şubat 2021

    Ev Köpekleri ve Çakallar

    12 Temmuz 2025

    FLEISHMEN IS IN TROUBLE

    13 Nisan 2023

    Malcolm & Marie

    20 Şubat 2021

    İlknur Atalkın Yazdı: The Queen’s Gambit

    29 Aralık 2020

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Makamların Efendisi…

    17 Ocak 2022

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

    12 Ekim 2025

    “Yaralı Zarafet”: Kırılganlığın Poetik Haritası

    12 Ekim 2025

    Saf Şiirin İmkânsızlığı ile Büyülü Kürede Yolculuk: Brecht ve Dilek Değerli Arasında Bir Karşı-Okuma

    23 Eylül 2025

    “Kalbimde Bir Lunapark Taklası”

    25 Haziran 2025
  • SÖYLEŞİ
    1. Edebiyat Söyleşi
    2. Sinema Söyleşi
    3. Tiyatro Söyleşi
    4. Müzik Söyleşi
    5. Güzel Sanatlar Söyleşi
    6. Televizyon Söyleşi
    7. View All

    Faruk Bal’dan Betül Tarıman Söyleşisi

    7 Eylül 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN CEREN AVŞAR SÖYLEŞİSİ

    25 Haziran 2025

    Koray  Feyiz’den  Onur Köybaşı Söyleşisi…

    31 Mayıs 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN MEHMET SAİT İMRET İLE “CAMIN CİĞERE GİTTİĞİ” ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ…

    29 Nisan 2025

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    İsmet Yazıcı’dan Özcan Özcan Söyleşisi…

    1 Mayıs 2024

    Fotoğraf Sanatçısı Özlem Dikel Aksisanat’ın Sorularını Yanıtladı…

    1 Mayıs 2024

    Rabia Çelik Çadırcı Ressam Orçun Çadırcı İle Konuştu…

    31 Mart 2024

    İSMET YAZICI’DAN SETENAY ÖZBEK SÖYLEŞİSİ…

    5 Ağustos 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Faruk Bal’dan Betül Tarıman Söyleşisi

    7 Eylül 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN CEREN AVŞAR SÖYLEŞİSİ

    25 Haziran 2025

    Koray  Feyiz’den  Onur Köybaşı Söyleşisi…

    31 Mayıs 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN MEHMET SAİT İMRET İLE “CAMIN CİĞERE GİTTİĞİ” ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ…

    29 Nisan 2025
  • ETKİNLİK
    1. Edebiyat Etkinlikleri
    2. Sinema Etkinlikleri
    3. Tiyatro Etkinlikleri
    4. Müzik Etkinlikleri
    5. Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    6. Televizyon Etkinlikleri
    7. View All

    Şair Çağla Göksel Çakır ve “Ah Mabel” öğrencilerle buluştu

    8 Mayıs 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Turgut Uyar Durağı

    22 Nisan 2024

    Nilüfer Altunkaya’dan Bibliyoterapi Okumaları Atölyesi…

    17 Nisan 2024

    “ŞİİR SUARE”nin konuk şairi ve ressamı Belçika’dan

    28 Mart 2024

    Camille Geri Sayıyor

    14 Mayıs 2018

    Ara Güler’in filmi !f İstanbul’da…

    6 Şubat 2018

    Çağrılmadan Gelen, Garibaldi Sahnesinde…

    19 Ocak 2024

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Şair Çağla Göksel Çakır ve “Ah Mabel” öğrencilerle buluştu

    8 Mayıs 2024

    ‘Yaralarımızı Sarıyoruz’ Etkinliği ‘Amanos Çiçekleri’ Adıyla Kitaplaştı…

    8 Mayıs 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Turgut Uyar Durağı

    22 Nisan 2024

    Nilüfer Altunkaya’dan Bibliyoterapi Okumaları Atölyesi…

    17 Nisan 2024
  • YAYINLAR
    1. Kitap
    2. Dergi
    3. View All

    “Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

    13 Ekim 2025

    Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk

    12 Ekim 2025

    Sessizliklerin Çığlığına Kulak Vermek: Sessizlikler Adına…

    12 Ekim 2025

    23 Eylül 2025

    “ŞİİR VE BARIŞ, KARTALIN KANADINDAKİ GÜNEŞ”

    12 Ekim 2025

    Varlık’ta Bu Ay

    12 Ekim 2025

    Varlık’ta Bu Ay

    10 Ağustos 2025

    Varlık’ta Bu Ay…

    29 Nisan 2025

    Burası Henüz Hiçbir Yer – Ferit Sürmeli

    19 Şubat 2021
  • AKSİSANAT TV
    1. Haberler
    2. Söyleşi
    3. Kitap
    4. Şiir
    5. Programlar
    6. Öneriler
    7. Öykü
    8. View All

    İki Taşın Arası, Duvar’da Yayında…

    6 Şubat 2024

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Anlatamıyorum…

    7 Nisan 2023

    Mavi Gözlü Dev

    7 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Murat Batmankaya’dan Okuma Önerileri…

    30 Ekim 2019

    Özgür Çırak’tan Okuma Önerileri…

    27 Ekim 2019

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    “Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

    13 Ekim 2025

    Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk

    12 Ekim 2025

    KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

    12 Ekim 2025

    Sessizliklerin Çığlığına Kulak Vermek: Sessizlikler Adına…

    12 Ekim 2025
  • BİLGİ BANKASI

    Gülten Doğruyol İncesu

    11 Ekim 2023

    Burçin Maya Çankaya

    25 Mayıs 2023

    BİR ZAMAN YOLCUSU: AHMET HAMDİ TANPINAR

    14 Nisan 2023

    Derya Balcı

    4 Mart 2023

    Abdülkadir Budak

    29 Ocak 2023
AksisanatAksisanat
Home»ANA»SES: SABAHATTİN ALİ

SES: SABAHATTİN ALİ

adminBy admin30 Aralık 2024Yorum yapılmamış11 Mins Read58 Views
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

 Burçin LAÇİN ALTAY

Sabahattin Ali, Cumhuriyetimizin kuruluşuna tanıklık eden, o zamanın korkusuz aydınlarının başında gelen, zamanının doğrularını bulan ve yol gösteren, dilinin inceliği, ruhunun cesurluğuyla edebiyatı en güzel haliyle yaşatmış, toplumcu gerçekçi bir yazarımızdır. Her kesimden insanın, en azından bestelenen bir şiiriyle tanışmamış olması imkânsızdır ve mutlaka sözcükleri yüreklerde az ya da çok bir yer sahibi olmuştur. Sabahattin Ali’nin eserleri, roman, öykü, mektup, şiir gibi birçok türde ülkemizde kazanılmış bir zenginliktir. Yaşamını da eserlerinde hissetmemek mümkün değildir. Sabahattin Ali, genellikle kendinden izleri yazılarının içine serpiştirmiştir. Bu yüzden de yazılarını okuduğumuzda onu tanımış hatta anlamış oluruz. Haksız konuma düşürülen halkın daima yanında olduğu için yazıları daha çok toplumsal gerçekçilikle yüz yüze getirir okuyucuyu ve bu gaye ile çok zor bir yaşamı olsa da dimdik duruşundan taviz vermez. Tam anlamıyla düşüncelerinin özgürlüğünü sonuna kadar savunan örnek bir insan, adalet ve eşitlik arayışını yazılarıyla duyuran imrenilen bir yazardır.

“Ses” öyküleri de halktan, insandan, gerçekten ayrı değil içre yapıdadır. Çaresizlik, çıkışsızlıktır genel olarak hissettirdiği ve öykülerin ortak özelliği de bu çaresizlik içinde mutsuzluğun hüznünü yaşatmasıdır. Konya ili de genel olarak öykülerin geçtiği ya da yolunun kesiştiği bir yerdir. Türk Edebiyatı Klasikleri, 41. kitap olarak 1937 yılında çıkan “Ses” Sabahattin Ali’nin üçüncü öykü kitabıdır ve beş öyküden oluşur. Çok farklı kurgularla karşımıza çıksa da hissettirdiği çaresiz hüzünle sanki sesteş bir özellikte olan bu öykülerin geçmiş sandığımız ancak hep var olan o sesini duymaya çalışalım.

SES

“Döndüm daldan kopan kuru yaprağa

Seher yeli, dağıt beni, kır beni;

Götür tozlarımı buradan uzağa

Yârin çıplak ayağına sür beni…”

Türküsü çalınır uzaklarda bir yol kenarında ve bu ses öykünün sesi olur. Sabahattin Ali’nin kaleminden çıkan yıllar sonra da dilden dile dolaşacak olan “Leylim ley” şiiridir bu türkü ve Sivaslı Ali’dir bu türküyü cayır cayır yakan. Öykünün içinde söylenir durur ki söyleyen yanık sesin Konya Ovası’nı dolduran tınısı, kırsalın o mahcup duygusunu hissettirir. Bir rastlantıdır bu, yolda kalan kamyonun tamirini beklerken ileride birkaç ameleden birinin sazıyla evreni susturmasına tanık olur, herkesi kendine hayran bırakan bu harikulade sesle adeta sarhoş olurlar. Ben diliyle anlatılan öykü, “Ben ve arkadaşım” diyerek ikisinin bir yaşantıya, Ali’nin yaşantısına dokunmasıyla; umudu, hayal kırıklığını, sevinci ve hüsranı bir arada hissettirdiği ancak çaresizlikten vazgeçmeyen yaşamın yanık sesini duyurur türküyle birlikle… “Ayın şavkı vurur sazım üstüne” derken tam da ay ışığının yansımasıyla bu büyülü an yaşanırken, “Sekiz yıldır uğramadım yurduma” dizesiyle başlayan bölüm türkünün sonunu da getiriyor. Bizim bildiğimiz türkü de yedi yıldır söylemi burada ilk başta sekiz olarak yansımış öykü ki, bu bilinçli değişim Sivaslı Ali’nin memleketine sekiz yıldır gitmediğini anlatır gibidir.

İki bölümden oluşan öykünün ilk bölümü tanışma, sesi duyma, ikinci bölümü yine aynı sesi bulma üzerinedir. Operet sanatçısı olması için, anlatıcının arkadaşının uğraşısı, sesini arayan ve kırsaldan başka yerde bulamayan Ali;“Ben o odada bir türlü sesimi bulamadım!” sözüyle o taşralı halinin en bilge cümlesini ediyor.  Şahitlikten fazlasını yapmaya çalışan ancak gözlemden başka bir şey yapamayan anlatıcı karakterinin şu sözleri öykünün en derin halini özetler niteliktedir; “Genç adamın bütün yeisi, bütün inkisarı, bütün kırılan ümitleri bu ufak ayak hareketlerinde kendini gösteriyordu. Vücudunun her tarafına hâkim olan, yüzünün en ufak bir ürpermesiyle bile içindekileri dışarı vurmayan, gözleri sonsuz bir derinlik ve sükûnet içinde yumuşak bir ışıkla parlayan bu adam, farkında olmadan kendini sağ ayağının bu minimini ve sinirli kımıldamasıyla boşaltıyordu. Ömrümde hiçbir insan yüzü, hiçbir ağlayış bana bu kadar acı, bu kadar manalı görünmemişti.” öykünün bu kasvetli havasıyla kurulan, sonunda hevessiz bir yaşamın başlangıcı olur.

Her sözcüğün, her cümlenin derin anlamıyla fazlasız bir öyküdür ve kısacık bu öykü yaşamın uzun yolculuğunu anlatır. Yolda olmak da bir metafor olarak gözükse de istenilen yere varılamaması da ince bir çizgiyi sezdirir. Konya’da tesadüf eden rastlaşmanın iyi niyetle bir sonuca vardırılmak istenmesi olsa da umudun, insan yaşamına etkisini sunarken okuyucunun içindeki umudu da canlandırır. Şansın ve talihin de etkilediği yaşamı, hayal kırıklığının büyük vazgeçişlere neden olduğunu gösteriyor ki çaresizlik burada apaçık gözlenir. Aslında bir çıkışsızlık, nafile hevesler ve hapsolunan coğrafyanın yoksulluğundan bir adım öteye gidememe, çabaladıkça daha da geriye gitme hali büsbütün bir umutsuzluk duygusu serper ve bunun en büyük sebebi de insanın köhne özelliklerinden; bencillik, empatiden yoksunluk ve kötülük için ince bir eleştirisi olarak düşünebiliriz.

Yeis: Üzüntü, keder.

İnkisar: Gücenme.

KÖPEK

“Çok sıcak bir yaz günüydü.” cümlesiyle başlayan öyküde, her şeyi ince ayrıntısına kadar açıklayıp tanıtırken anlatımın muhteşem nüansları, oldukça nahif ve huzurlu bir zamanı sunar. İlk başta havanın sıcak ve durgunluğu, rüzgâr bekleyişi ancak esmemesi, yaşamdan beklenen umudun çürüyeceğinin sinyallerini veriyor. Sonra sırayla bahsediyor öykü karakterlerinin özelliklerinden; bozkırın kuru otlarına bıkkınlıkla uzanan keçilerin olağanlığından, keçileri koruyan iki çoban köpeğinin yorgunluğundan ve Ankara – Konya yolundaki tekerlek izlerini gözleriyle takip eden çobanın dalgınlığından… Hepsi aynı kürenin içine hapsolan, kırsalın kuru havasında nefesini tutarakyoksulluğu yenmeye çalışan sıkışmışlık ve çaresizlik içinde öylece bekleyen karakterler… Karın tokluğuna çalışan çoban, şehre gidip çalışanların da haini gördüğü için yerinden kımıldamaya cesaret etmeden ağasının ona bir gün parasını vermesinin hayallerini kurar sakince. Yavaş yavaş bu sakinlik, suskun ve sıkıntılı bir hal alırken olay örgüsü de engebeli yoluyla adeta takılıp düşürür okuyucuyu. Çoban ve köpek arasındaki bağın nasıl derinden olduğunu şu paragraftan daha güçlü anlatılmazdı: “Çoban ve köpeği hiç ses çıkarmadan birbirlerinin gözüne bakıyorlardı. Ta içlerine, en derin yerlerine kadar anlaştıkları ve birbirlerine en iptidai, en köklü bir sevgi ile bağlı oldukları görülüyordu. Çobanın ileri fırlak beyaz dişlerinin arasından çıkan müsterih bir nefes, hayvanın yüzüne yayılıyor ve onun pembe dili bu nefesi emiyormuş gibi titriyordu.”Karşılıksız sevmenin en nahif hali, hayvan sevgisinin katıksız içtenliğiyle, insani ders verir nitelikte olan bu cümle kalbe dokunur ve duyguları dalgalandırır niteliktedir. Bunca sevdiği bir şeyi kaybetmenin insanı ne denli derinden yaraladığını yüceltmek amacıyla yazıldığını düşündüğüm bu paragraf çatışmayı en üst seviyeye taşır ve bir o kadar da okuyucuyu yaralar.

Ankara yolundan gelen bir otomobilde köylü olmayan şehirli bir grup mevkii sahibi ailenin çobanla konuşmak istemesi üzerine kurulur öykü. Şehirden gelen insanlar, aynı ülkede değilmiş, aynı dili konuşmuyormuş gibi çobanla anlaşamazlar. Bunun sonucunda yazar, öfkenin anlık olarak insanı dönüştürdüğü canavarın ne kadar tehlikeli olduğunu gösterir. Bu aynı şekilde eline güç ve mevki verilen bir insanın nasıl olursa olsun iyilik ve kötülük için de ayırt etmeksizin bunu kullanacağını bildirir. Aslında insanın kötülüğünün sınırsızlığını, empati yoksunluğunu ve güçsüz, parasız yoksul ve köylü insanın hep ezildiği hep üzüldüğü hep zaten kuramadığı hayatını, tek elinde olan topyekûn darmadağın edilerek bozulmasını tanıtır. Yine bir kaybetme söz konusudur. Doğuştan kaybetmiş olan öykü kahramanlarının kaybedişlerini kurgusal açıdan sağlam bir ölçekte daha somut hale gelmesini gösterir.

SICAK SU

Öykünün ismini okuduktan sonra öyküye dair nasıl bir ipucu verdiğini düşündürüyor ancak sonunda öyle bir yerden yakalıyor ki bu “Sıcak Su” okuyucuyu adeta yakıyor. “İki candarma alacakaranlıkta yürüyerek” gezerken öyküde köyün sonundaki bir evde bir kaçağı yakalamaya çalışması üzerinden yine haksızlıkların ve çaresizliklerin başkenti olan kırsalda köylünün zavallılığını, kimsesizliğini, ezilmişliğini gözler önüne serer. Tabii ki öykü diyaloglarla göstermek, resmetmek üzerinden yapar bunu Sabahattin Ali. “Köyün sokaklarında kimse yoktu.” diye başlayan paragrafta bu yalnızlık ve sakinlik ilkin korkutsa da “Rüzgâr söğüt ağaçlarının dallarında hafif mırıltılarla dolaşıyordu. Köyün batı tarafındaki sırtları kaplayan orman, oraya çökmüş bir bulut yığını gibi kımıldıyordu.”cümlesi dünyanın hala döndüğünü ancak bir güzelliğinin kalmadığını yansıtmak ister gibidir.

Emine ve İsmail’in öyküsü bu; evli olan bu iki insanı ayıran bir olay meydana gelir. İsmail ağanın çocuğunu vurur ve kaçar. İsmail’in kaçaklığında jandarma durmadan evini arar ancak bulamaz. Bir gün İsmail’in evine, Emine’ye geri döndüğü ihbarıyla eve gelen jandarma yine İsmail’i bulamaz, Emine yalnızdır. Evde İsmail’den iz ararken bulduğu “Sıcak Su” ile her şeyi açığa çıkarmasını anlatır. Bu esnada evi, azlığı, yokluğu, yoksulluğu da betimlemelerle aktarır ki bu sayede çaresizliğin boyutunu gösterir. “Bak gençliğin var. Kendine yazık etme…” öğüdüyle Emine’den İsmail’in yerini öğrenmek isteyen jandarmanın yine elindeki gücü kötüye kullandığı ve insanın en rezil, en kötü haline dönüşmesini anlatırken diğer taraftan insanın gurur ve onurunun varlığını hatırlatarak bağlılığın gücüyle sessizliği, sükûneti anlamlı kılar. Neden Sıcak Su, sorusunun cevabı aşkta, kavuşmakta gizlidir. İsmail’in yakalanmasa da hayatının bittiğini, Emine’nin de sevdiğiuğruna kendinden vazgeçtiğini okuyucunun boğazına takılan koskoca bir düğümle anlamasını sağlar. Hiçbir zaman kazanamayacakları belli olan öykü kahramanları birbirlerinden habersizce kaybetmenin en kötü halini çaresizce yaşarlar.

MEHTAPLI BİR GECE

Öykünün ismi çok başka bir huzur verse de anlatılan hikâyenin dramatize boyutu ilk başında sezdirir kendini. Anlattığı karaktere, gördüğü ve beğendiği manzaraya karşı; “Buracıkta ölebilirim!” diye düşündürür yazar ilkin ve karakterin yoksul yaşamından, hastalıklarından, kabullenişinden bahsederken ölümün sinsi sinsi yaklaştığını öykü boyunca hissettirir.

“Üç günden beri tamamen açtı ve belki üç aydır doyuncaya kadar yemek yememişti.”cümlesinden sonra adeta sahipsiz ve kimsesizliğin kemikleri sızlar. Yine bir taşra, kırsal hikâyesini de geçmişinde barındıran öyküde karakter çalışıp para kazanmak için geldiği şehirde iş ve hastalığı; “Bir küçük fabrikada motörcü yamaklığı yapıyordu, hastalığı oradayken başladı.Dahadoğrusu küçükten beri zaman zaman kendisini yoklayannefes darlığı, bu fabrikanın havasız, küçük motor dairesindeboğucu bir illet haline geldi.” şeklinde tarif edilir.Sonunda yataklara düşecek kadar hastalanınca işinden de olur ama ne eksik ailesi,akrabaları ne de başka bir kişi ya da kurum, hiç kimse sahip çıkmaz. Bütün bu olanlardan sonra bu durumun ve yaşamının en güzel tanımını “Hayatında yalnızlıktan başka bir şey görmediği için, müthiş yalnızlığının farkında bile değildi.” cümlesiyle yapar. Sokaklarda insanların gözü önünde rezil bir halde ölmemek için tenha bir yer ararken harikulade bir deniz kıyısı ve mehtaplı bir gece onu karşılar.“Ölüm ona hiçbir zaman fevkalade bir şey gibi görünmemişti.” Yine düşündüren cümlelerin başındadır ve oracıkta uzanıp ölmeyi beklerken bir kadın gelir yanına… Ay ışığının aydınlattığı kadının yüzünü; “Bu esmer ve yağlı çehrede çiçek belki en korkunç tahribatını yapmıştı. Derin çukurlar yer yer birleşmişler ve geniş sahaları kaplamışlardı.” diyerek öyle güzel betimler ki çirkinliğin ya da adaletin sorgusu zihinlerde yankılanır. Dış görünüşün de anlamsızlığını, kadının adamı doyurup kurtarmaya çalışmasından, kederinden yola çıkarak kalplerin hassaslığının belirtilmesi adına önemli bir çatışma oluşturur. Çaresizliğin elinde kıvranan bir öykü daha sunar burada Sabahattin Ali, ancak güçsüzlük ve yoksulluğun yaşadığımız coğrafyada halkın kaderi olduğunu bir kez daha gözler önüne serer.

KÖSTENCE GÜZELLİK KRALİÇESİ

Bu öykü kitaptaki diğer öykülere göre biraz daha farklı olarak kırsaldan,şehirden hatta ülkeden çıkıp Berlin’e kadar uzanan bir hikâyeyi anlatır. “Dört seneden beri görmediğim Berlin’e yeni gelmiştim.” cümlesiyle başlayan öykü, ben diliyle anlatılır bu kez. Ancak ben diliyle kendi hislerini, gözlemlerini anlatan karakter bambaşka bir yaşamın talihsizliğiyle tesadüf ederek bunu anlatır. Burada diğer bütün öykülerdeki çaresizliklerden başka aşkın, sevdanın ve gururun iç içe geçtiği bir çaresizlik vardır. Karakter Berlin’de sokaklarda gezerken güzel bir müzik sesinin geldiği mekâna girer ve yanına gelip oturan bir adamın hikâyesini adamdan dinler. Öykünün anlatıcısı baştaki karakterden yanında oturan adama geçince karakter değiştirilerek yine ben diliyle anlatılma devam eder. Adam sekiz sene evvel Bükreş’te okurken yine tesadüf eseri tanıştığı Köstence Güzellik Kraliçesi, Maria ile olan tutku dolu aşkını anlatmaya başlar ve sonuncundaki hezeyanını da ağrılı acılı gözyaşları içinde yavaş yavaş açıklar. Okul bitip memleketine dönerken Maria ona hislerini ve korkusunu çizen şu cümleleri söyler;“’Sakın beni bırakma… Ben sonra çok fena olurum Gravila!’ dedi.Ben bu ihtarın dehşetini hiç düşünmedim.”Yine de karakter büyük bir umursamazlık içinde git gide Maria dan uzaklaşır ve mektuplar azaldıkça kendini teselli etme yöntemi olarak şu cümlelerle haksızlığını savunur; “Ona evlenmeyi vaat etmiştim, fakat bunu ailemeaçmama ihtimal yoktu. Bir mağazada satıcı olan ve sonra güzellik kraliçeliği gibi, burjuva muhitlerinin aforozuna kâfi bir sıfatı üzerinde taşıyan bir kızın lafını evde ağzıma almak bile tehlikeli olurdu.” Uzun bir süre geri dönmez ancak dayanamaz ve bir gün merakedip Bükreş’e dönünce onu arar ilkin bulamaz ama sonra“Bir müzikhole gitmiştik. Onu orada, birkaç sarhoş talebenin masasında gördüm. Göğsü bağrı açık ve fitil gibi sarhoştu.”cümleleriyle pişmanlığın çirkin adımları üstüne yürür. Sonuçta Maria’nın onu beklerken geçirdiği kötü zamanları ve düştüğü durumları öğrenir ve kadının gururlu ve onurlu cümlesi bütün öyküye yön verir; “Ben bütün geçen günleri unuttum. Hiçbir şey hatırlamıyorum!” der. Ne kadar uğraşsa da bu adam, kadın onu affetmez ve adam yine de yanında kalmaya devam eder. Kadının bunca yıkılan umutlarından sonra bu tavrını adam şu harika betimleme anlatır; “Sanki etten, kemikten ve sinirden yapılmış bir mahlûk değildi. Sanki bir mermer, bir kaya yahut bir ölüydü. Ne ağlamalarım ne kendimi mahvedercesine geçmişi tamire çalışışım fayda vermedi.” Öykü, bu hazin hikâyeyi dinleyen ana karaktere döndüğünde; ana karakter şehrin karmaşık sokaklarına kendini atıp olan biteni sindirmek istercesine yürümeye başlar ve son cümlesinde “Fakat bir insan kalbi bu şehirdendaha karmakarışık, daha uçsuz bucaksız değil miydi?” sorusuyla yaşamın sırrını kendince çözer. İnsanın gözünün zaman zaman kör olması, kıymet bilmemesinin nasıl büyük kayıplara neden olacağını yansıtır. Elinde, kalbinde tuttuğu muhteşem sevginin elinden kayıp gittiğinin farkına varamayan ve farkına vardığında affetmenin yaşamak kadar zor olduğu bir durumu yaşayan karakterin pişmanlık duygusuyla savrulduğunu gözler önüne serer. Bu öykü 1937 yılında çıkan kitaptadır ve muhtemeldir ki Sabahattin Ali, bu öyküye ve bu karakterlere doyamamıştır ki 1943 yılında basılan Kürk Mantolu Madonna kitabında Maria karakteri yine Berlin’de yine tutkulu bir aşkla, bir imkânsızlıkla var olur.

 

Sabahattin Ali, Ses, Türkiye İş Bankası Yayınları, (1. Basım Yeni Kitapçı, 1937), 1. Basım, Nisan 2020, İstanbul.

Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
admin
admin

Related Posts

“Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

13 Ekim 202526 Views

Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk

12 Ekim 20259 Views

KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

12 Ekim 202519 Views
Leave A Reply

Aksisanat Reklam
SOSYAL MEDYADA BİZ
  • Twitter
  • YouTube
EN ÇOK OKUNANLAR
ANA

“Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

By admin13 Ekim 2025

Ali Rıza Gelirli’nin yeni kitabı “Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”, Şiirden Yayıncılık etiketiyle çıktı. Merak…

Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk

12 Ekim 2025

KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

12 Ekim 2025

Sessizliklerin Çığlığına Kulak Vermek: Sessizlikler Adına…

12 Ekim 2025

Güncellemelere Abone Ol

Sanat, haber, söyleşi, tv ve edebiyat dünyası hakkında en son yaratıcı haberleri alın.

Blog Authors
avatar for
Aydın Şimşek
Ayşe Özgür Aydoğan
Berna Olgaç
Burak Tokcan
Çağla Göksel Çakır
Derya Balcı
Engin Turgut
Esra Sağlık
Gönül Ak
Hasan Öztürk
İbrahim Ekrem Keleşoğlu
İsmail Cem Doğru
Koray Feyiz
Mahir Karayazı
Mustafa Ergin Kılıç
Neslihan Yalman
Nil Dilan Karaca
Özge Doğar
Özlem Tezcan Dertsiz
Şerif Fatih
Vildan Çetin
Zerrin Saral
EN SON HABERLER

“Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

13 Ekim 2025

Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk

12 Ekim 2025

KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

12 Ekim 2025
AKSİSANAT
AKSİSANAT

Kültür, Sanat, Edebiyat, Sinema, Şiir, Müzik ve Daha Fazlası Aksisanat.com 'da...

İletişim:
Email: info@aksisanat.com
WhatsApp: +90 545 545 84 00

Son Yazılar
  • “Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”
  • Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk
  • KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ
  • Sessizliklerin Çığlığına Kulak Vermek: Sessizlikler Adına…
  • “ŞİİR VE BARIŞ, KARTALIN KANADINDAKİ GÜNEŞ”
  • Varlık’ta Bu Ay
SON YORUMLAR
  • Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk için Myles Barr
  • Ankara’nın Delileri / Ali Hikmet Eren için Matthewineno
  • Tuğçe Yerdelen’den Onurhan Çallar Söyleşisi… için Akun Binance
  • Ali Rıza ERTAN Şiir Ödülü Başvuruları Başladı için Registrera dig
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
  • HABERLER
  • AKSİSANAT TV
  • GÜZEL SANATLAR
  • EDEBİYAT
  • SİNEMA
  • MÜZİK
  • ÖDÜLLER
  • ÖNERİLER
  • ETKİNLİK
  • PERFORMANS
  • POPÜLER KÜLTÜR
  • DOSYA
  • ÇEVİRİ
  • SORUŞTURMA
  • SÖYLEŞİ
  • TELEVİZYON
  • TİYATRO
  • YAYINLAR
  • YAZI
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
© 2025 aksisanat.com. Designed by GF MEDYA

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

Sign In or Register

Welcome Back!

Login to your account below.

Robot olmadığınızı kanıtlayın


Lost password?