“Öfkesini tutkusuna tutturmasına, yeteneğini çalışkanlıkla şahlandırmasına hayran olduğum Beth!” diye not aldım son sahne karardığında.
Zihnime kazınan bakışlarını da aktarabileceğim bir cümle bulamadım.
Eleştirme, inceleme, analiz etme konusunda bilirkişi olmamak ayrı bir özgürlük veriyor. İzlediğim filmler, diziler, okuduğum kitaplardaki karakterler üzerinden düşünce ve duygularımı ifade etme ihtiyacı duyuyorsam onlarla özdeşlik kurmuş en az onlar kadar da dönüşmüş hissediyorum sonuna geldiğimde bazen…
Bak işte ben de bir Beth’im gibi oldu bu giriş..Yok öyle değil! “Ne kadar çok Beth var bir çoğumuzun içinde, karşılaştıkça nasıl da heyecanlanıyoruz” olsun meâli…
Netflix dizisi The Queen’s Gambit’in başrolündeki Elizabeth Harmon’dan ( Anya Taylor) bahsediyorum.
Mini dizi gerçek bir hikaye değil tam olarak, bir uyarlama. Walter Tevis’in 1983 tarihli aynı adlı romanından.
Hikayenin bazı kısımları Tevis’in satranç oynadığı gerçek hayat deneyimlerinden çok hayal gücüne dayanıyor. Yazar The New York Times’a verdiği röportajda, 80’lerde ilk santranç oynamaya başladığı zamanlarda, kendi kız kardeşi ve mahallesindeki kız arkadaşlarına karşı başarısız bir oyuncu olarak derecelendirildiğini anlatıyor.
Beth karakterini roman için yarattığını ama asıl fikrin geçmişte birçok kadının- bunlara kendi kızı Julie ve teyzesi de dahil- – zekasını, yeteneğini saklamak zorunda kaldığını ve nihayet günümüzde böyle olmadığından bahsediyor.
Bu bahsine koşulsuz inanmak istiyor insan, hangi ülkede yaşayan kadın olursa olsun…
60’lı yıllarda Kentucky’de bir yetimhanede büyüyen küçük bir kızın nasıl dünyaca ünlü bir satranç efsanesine dönüştüğü merkezinde ilerleyen dizi, satranç ile uzaktan yakından ilgisi olmayanların bile soluksuz izleyeceği türden sahnelerle dolu.
Dokuz yaşına kadar babasız büyüyen ki babası tarafından istenmediğini anlamlandırması zaman alan Beth, annesini de kaybedince yetimhaneye yerleştiriliyor.
Yetimhanenin ona kazandırdığı iki en önemli karakter, kendisine satrancı öğreten hademe Bay Shaibel ve devletin verdiği sakinleştiricileri geceleri almasını öneren siyahi arkadaşı Jolene ( Moses Ingram).
Baştan yenik başladığı hayatı ve yetimhanede başlayan madde bağımlılığı, sonunda dönüşeceği insan olmasında en belirleyici sınayıcılar aslında..
Öfkesini hayatla savaşacak bir silaha dönüştürüyor Beth satranç yeteneği sayesinde. Bu yeteneği çalışkanlıkla şahlandırıyor. Erkek egemen bir toplumda hem kendi babası hem de evlat edinildiği babası tarafından yok sayılmasının, dışlanmasının en fenası sevilmemesinin acısını, bu alanda en iyi olan erkeklerin elinden birinciliği söke söke alarak çıkarıyor.
“Sadece 64 kareden oluşan bir dünya. Orada kendimi güvende hissediyorum. Zarar görürsem tek suçlusu benim.” dese de, vardığı noktada güvenli alanından çıkmayı, tahtlarını sarstığı erkeklerle en yakın arkadaş hatta sevgili olmayı da başarıyor güzel gözlü Beth.
Dizi boyunca kendi annesine dönüp neler olduğunu anlamaya çalışırken, genç kızlığa adım attığında kendisini evlat edinen Alma ( Marielle Heller) kendi ayakları üzerinde durmaya başlamasında en büyük destekçisi. Zamanın cinsiyetçi yaklaşımlarının yarattığı tipik ev kadını profili Alma, sürekli iş seyahatlerini bahane ederek ve sonunda tamamen evden uzaklaşan kocasının ardından Beth’in satranç tutkusuna manevi destek veriyor. Beth kendi kariyerini zirveye taşırken, Alma da hayal edebildiğinden fazlasını buluyor onun yanında. Evi terk eden kocasının sırf oyalansın diye aldığı piyanonuyu çalmasını bir kez bile dinlemediği Alma, Beth ile gittiği otellerde sahne korkusunu yenip geçiyor piyanonun başına.
Kadınların arasındaki dayanışmayı hayatına yıllar sonra tekrar giren, kendi yarattığı aileden kendine kalan son kişi Jolene ile tekrar görüyoruz. Siyahi arkadaşı Jolene, yine zamanın ırkçı yaklaşımlarından payını almış kendince bir çıkış yolu bulmuştur. Yetimhanedeyken verilen sakinleştirici ilaçların Beth’in hayatına madde bağımlılığı olarak girmesinde kendisini suçlu eden Jolene, hem bu engelden kurtulmasında hem de tökezlediği son maddi engelde yanında olarak bu suçluluğu telafi etmiştir sanki..
Kariyeri tırmanmaya devam ederken, Beth’in parayı bir amaç değil araç olarak kullanmasını, hayatının merkezine koymamasını da eklemek gerek. Elindeki tüm imkanları seferber ederek Alma ile yaşadığı evi üvey babasından satın alması, kendisine sponsor olan Hıristiyan derneğinin hazırladığı basın açıklamasını kendi değerlerine uymadığı için okumayı redderek tüm parayı iade etmesi gibi.
İçeriğinin doluluğu bir yana etkileyici sinematografisi, 60’ların zarif giysileri, Beth’in kocaman anlamlı gözleri için bile izlenir bence. Yıl sonuna çok yakışır derim yeni yıla umutla girmek için…
The Queen’s Gambit
Mini Dizi : 7 bölüm / Netflix
Yaratıcılar: Scott Frank-Allan Scott
Oyuncular: Beth Harmon – Anya Taylor – Alice Harmon – Chloe Pirrie – Mr. Shaibel – Bill Camp – Vasily Borgov – Marcin Dorocinski – Alma Wheatley- Marielle Heller – Jolene – Moses Ingram