Burçin MAYA ÇANKAYA
Sabahattin Ali Cumhuriyet dönemi öykücülüğümüzün kendisinden sonra gelen öykücülere ilham olmuş iki büyük isminden biridir. Eleştiri türünün önemli temsilcilerinden biri olan Hülya Soyşekerci, bu iki ismin yani Sait Faik Abasıyanık ile Sabahattin Ali’nin “yazınsal açıdan buluştukları en önemli orta noktanın; eserlerinde insanı merkeze almaları, insan hallerinin çelişkili gerçekliğini öykü estetiğine dönüştürerek metinler halinde işlemeleri, ‘insan’ ve ‘insanlık’ kavramlarını yüceltmeleridir.”[1] der. İnsanı tanımak ve insanlık kavramını yüceltmek üzerine düşünerek, bunu metinlerin özüne yerleştirmek noktasında farklılık göstermiş iki öncünün açtıkları yoldan ilerleyen öykücülerin varlığı, onların etkiliklerinin kanıtı olarak görülebilir.
Sabahattin Ali’nin yayımlanan ilk öykü kitabı olan Değirmen, yazarlık yolculuğunun başlangıç noktasını göstermesi bakımından ayrı bir değer taşır. Kitap üç kısımdan oluşmuş, 16 öykü içermektedir. Sabahattin Ali bu kitabına yazdığı önsözünde kitabın içerdiği bu ilk hikâyelerinin yazmaktan utanabileceği eserler olduklarını dile getirir ancak bu durumu şöyle açıklar:
“Bunların, benim san‘at hayatımın gelişmesini göstermesi bakımından, sadece kendim için bir ehemmiyeti vardır ki, bu da onları başkalarına okutmak için bir sebep olamaz. (…) Bir kere okuyucuyu önüne sermiş olduğum taraflarımı sonradan örtbas etmeye hakkım olmadığı kanaatindeyim: ama böylece belki de eski bir hatayı devem ettirmekten başka bir şey yapmıyorum. İyiden kötüden ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim.”[2]
Gençliğin insanın hayatındaki coşkun duyguların etkilerinin en yoğun hissedildiği çağ olduğunu varsayarsak, Sabahattin Ali’nin şiirle başladığı edebiyat yolculuğunda ilk öykülerindeki karakterlerinin duygularının hükmü altında davranışlar içermesini beklemek olağandır. Sabahattin Ali’nin öykülerinde yaşadığı dönemin yansımasını görmek mümkündür. Özellikle dönemin sosyal ve siyasi hayatına dair izler taşıyan öykülerde aşk, fedakârlık, özlem, tutkular gibi duygular öykü kahramanlarının durumlarını ayrıntılı biçimde veren tasvirler yoluyla anlatılmıştır. Daha önce belirttiğim gibi ondaki bu duygu yoğunluğunun izlerini edebiyat dünyasına şiirle başlamasında bulabiliriz ve diyebiliriz ki ilk öyküleri romantizmin izlerini taşımaktadır.
Kitaptaki öyküleri romantizmin etkileri açısından genel olarak değerlendirecek olursak;
Öykülerdeki kahramanlar toplumun değişik kesimlerinden insanlardır. Genç bir yazar, seyyahlar, çingeneler, köylüler, delikanlılar, sokak kadınları, jandarmaları bunlara örnek verebiliriz. Kişi kadrosu kalabalık değildir. Kadın karakterlerin kimileri eşlerine bağlı, fedakâr ve çalışkan kimileri ise erkekleri kolayca etkisi altına alabilen etkileyici ve çekici kadınlardır. Erkek kahramanlar ise sevdikleri zaman fedakâr davranışlar gösterebilen bazen de güçsüzü ezen, sistemin çarklarını işleten, tutkularının esiri olan, güçsüz, maddi durumu iyi olmayan karakterlerdir.
Örneklersek; “Kurtarılamayan Şaheser” adlı öyküde şair, âşık olduğu kadının kalbini kazanmak için onun istediklerini yapmaya çalışır. Duyguları, şairi tutkularının esiri yapar. “Kırlangıçlar” adlı öyküde ise kahramanlar kuşlardır. Bunlar birbirlerine vurgun iki insanı sembolize ederler.
Öykülerin konuları romantizm akımındaki örnekleri gibi, aşk, tabiat ve ölüm konularıdır. “Viyolonsel, Birdenbire Sönen Kandilin Hikâyesi” öyküleri ölümün etkisini hissettiren öyküler olarak değerlendirilebilir. Ayrıca insanın en temel duygularından olan korkunun “Birdenbire Sönen Kandilin Hikâyesinde işlendiğini görürüz.
Öykülerin geçtiği yerlere bakarsak köyler, hapishaneler, gemiler, uzak diyarlar gibi çeşitlidir. “Bir Gemici Hikâyesi” öyküsü Kızıldeniz’e yolculuk yapan bir gemide geçmektedir. “Bir Cinayetin Sebebi” öyküsü karşılık bulmayan bir aşk ilişkisinin anlatıldığı mahkeme salonunda geçer.
Sabahattin Ali’nin dili sadedir. Mehmet Kaplan, “Sabahattin Ali, anlatımında ifadesini süslemeye değil, tabiat ve insanların özelliklerini sade bir dil ile belirtmeye önem verir. Kuvvetini kelime oyunlarından değil, gerçeğin ayrıntılarına dikkat etmekten alır.”[3] demiştir. Betimlemeler, öyküde önemli unsurlardır. “Kurtarılamayan Şaheser” adlı öyküde çiçeklerin özellikleri dikkat çekici sözcüklerle ifade edilmiştir. “…bahçedeki güllerin, kan rengi karanfillerin, bıçak gibi keskin kokulu sardunyaların, yaşmaklı bir kadına benzeyen zambakların, ince sapları üzerinde alevli bir meşaleyi hatırlatan lalelerin ve renkli maskeleriyle eski Yunan aktörlerini andıran hercai menekşelerin üstüne konuyorlardı.”
“Viyolonsel” adlı öyküde arasözler ile anlatıcının aşk hakkındaki düşünceleri ifade edilmiştir. Buna örnek olarak “Ve aşk ne kadar ateşlidir.” ve “Aşk ne hodbindir.” cümlelerini verebiliriz.
Öykülerde geçen bazı eski sözcükler vardır ancak yazıldığı dönemde bu sözcükler günlük konuşma dilinde yaşadığı için dilin sadeliği konusunda bir sorun teşkil etmemektedir.
Sabahattin Ali öykülerinin okurların gönüllerinde ve edebiyat tarihinin sayfalarında daima kendine yer bulacağına ve asla unutulmayacağına inanıyorum.
KAYNAKÇA
1.Değirmen, Sabahattin Ali, YKY, İstanbul, 2024
- Hayaller ve Harfler, Hülya Soyşekerci, Komşu Yayınları, İstanbul,2016
3.Hikâye Tahlilleri, Mehmet Kaplan, Dergâh Yayınları,2004,İstanbul
[1]Soyşekerci, Hülya. Hayaller ve Harfler, s.64,65, Komşu Yayınları, İstanbul,2016
[2] Sabahattin Ali, Değirmen Yazarın Ön sözü ,YKY, İstanbul, 2024 s.9
[3]Kaplan, Mehmet. Hikaye Tahlilleri,s.138,Dergah Yayınları,2004,İstanbul