Neslihan Yalman

Kendimce etrafımdaki gelişmelerin farkında olduğum andan itibaren, kimi olayları doğrudan ya da dolaylı tecrübe ettiğimde, kafamın birçok açıdan yarıldığını gördüm. Hele ki, günümüzde hem sosyal medyanın, hem bilimin, hem de gündelik yaşamın geldiği noktaları takipte kalmaya çalıştıkça, duygularımın ve düşüncelerimin inişli çıkışlı yoruculuğunu üstlenemediğimin de farkına vardım. Bir yerlerde yine ‘dur’ tuşuna basarak, bunları tek odakta toparlamam gerektiğini düşündüm. Dalgalanmayı ara ara düze çıkarabilmeliydim.
Keza; Gezi Direnişi, Ankara’daki patlama, pandemi vb. gibi beklenmedik durumlar olduğunda, birden fazla gerçeklik o anlarda birbiriyle çarpıştığında, bir yerde geriye çekilerek, tüm bu gelişmelerin bendeki yansımasını yazıya dökmenin daha faydalı geldiğini keşfettim. Nitekim, 6 Şubat 2023 günü Türkiye’nin 10 ilini etkileyen deprem sonrasında da kafamı toparlamak bağlamında tüm hissettiklerimi, biriken tespitlerimi belli bir düzen üstünden anlatmak istediğimi gördüm.
Ben de İzmir’de depreme yakalanan biri olarak, yaşanılan korkunun boyutunu tahmin edebiliyorum. Öyle ki; Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman gibi yerler çok daha mislini deneyimlediler. Mevcut gelişmeler aslında bastırılan birçok durumun da su yüzüne çıkmasına sebebiyet verdi. Aslında, ülkedeki çoğu insanın psikolojisi iyi değildi. Pandemi sürecini görüp, ardından böylesi bir felaketle karşılaşmak, içimize gömdüğümüz birçok gerginliği, acıyı, hüznü de ortaya çıkardı. Bütün bunların temeli ise, ölüm korkusuyla bağlantılıydı. Ölümü unuta unuta, bastıra bastıra, kendimize güvenli alanlar kurduğumuzu zannederken; geyiklere varacak şakalar yapıp, mal mülk biriktirip, bedenimizi tüketim çarkının içine bodoslama atarken, birden onun bizi öğüten bir yapı olduğunu keşfettik. Günden güne eriyerek…
Bir deprem sadece bir deprem değildi. Hislerimizi, düşüncelerimizi de enkaz altında bıraktı. Başımıza gelen onca sıkıntıya rağmen, gerçek anlamda çağdaş, genel politik duruşu sağlam, kalite standartları yüksek bir ülke olmadığımızı; aksine, körlemesine-gelişine yaşadığımızı gördük. Üstümüze birikmiş bir donukluk çöktü. Sevdiklerini kaybetmiş ya da kaybetme tehlikesi yaşayan insanların; güya öfkesi biriken bir halkın sokaklara taşamamasını bir kez daha teyit ettik. O öfkeler her zamanki gibi içe, alakasız yerlere, yakınlarımızdaki tanıdıklara, olmadık spekülasyonlarla yaratılan öteki’lere patladı. Whatsapp gruplarından çıktık, birbirimize engel attık. Siyasiler parmaklarını doğru düzgün oynatmadan, iktidardaki hükümet harekete geçmeden, günlerce beklenildi afet bölgesinde. Enkazın altında nefes nefese… Ardından, kimi ünlülerden ve iş adamlarından oluşan bir sirkin içinde, sermayeyi sadaka zihniyetiyle, dayanışma adı altında döndürüp önümüze sundukları şovu izledik. Bizler, sadece sessizce sosyal medya üstünden bütün bu tezat gelişmeleri izledik o kadar. Yorum yazmakla, evimizde korkularımızla kalakalmakla yetindik. Bu da, bizim sokaklara taşıp, kitlesel düzlemde örgütlenemediğimizi gösterdi. Anlık sıkıntılarda bir araya gelip, bir süre sonra geriye çekildiğimizi… Her seferinde başa sarmayı hak ettiğimizi… En önemlisi, vatandaşlık paydası altında hakkını arayan bilinçli bir toplum olmadığımızı… Her yerde söylenen, laf ebeliği yapan; birikmişliğini büyük iktidarsal mercilere ve sermaye yapılarına değil de, çevresindekilere yansıtan bir dolu insan gördük. Ben zaten Türkiye’nin koca bir çeneden ibaret olduğunu da yazmıştım. İcraat geliştirmeyen bir çene…
Bu süreci bir iç savaş gibi okuyorum. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da birçok şey aşırılığa gidiyor. Bu sebeple, 2019 yılında çekilen ve hakkında yazı yazdığım ‘Joker’ filmini önemli bulduğumu bir kez daha belirteyim. Artık, iki temel ayrım var; ezen-ezilen, tepedeki-alttaki, zengin-yoksul… Onun ötesinde, şu vatansever, şu bölücü, şu yardımsever, şu despot vd. öyle karşıtlı bir çoğulluk kalmadı. Bakacaksınız, kimin yaşadığı hayat, kazandığı para, gerçekten dünya görüşüyle paralel, o kişi sizin için samimiyet testini geçmiş olacak. Engin Geçtan’ın belirttiği üzere ‘‘yaşantıya dönüşmemiş bir bilgi gerçek bilgi değildir.’’
Şüphesiz ki, hepimizin eksik tarafları var. İnsan kusurun da kendisidir. Ama, bunun bir orantısının bulunması gerektiği fikrindeyim. Mesela; kendimden örnek verirsem, yaklaşık 20 sene evvel hangi görüşü savunuyorsam, bugün hâlâ onun peşindeyim. Tabii ki, fire verdiğim zamanlar oldu, beklenmedik şeyler başıma/başımıza geldi. Görüşlerimi dönüştürdüm. Aynı nokta saymadım. Lakin, fikirlerimin temelini katiyen sarsmadım. Asla entelektüel çıtamı; takipçi kazanayım, kitabım satsın, şiirlerim çevrilsin, oyunlarım oynansın diye düşürmedim. Devlet sektöründe bir iş peşinde olmadım, belediyelere yüksek düzeyde popo dayamadım, akademide kendime yer edineyim diye karı, koca, kardeş, bacı, hoca ilişkilerine girişmedim. Oysa, birçok kişi çıtasını düşürdü. Bundan sonra daha da düşürecek. Herkese büyüteç tutun. Parodi tipler her alanda gani gani türedi. Siyasal İslamcı tipler ne kadar parodilerse, onların karşısındaki tipler de parodileştiler; sol düşünceyi ayağa düşürdüler. Çünkü, burada koltuk ve sermaye kapmaca oynanıyordu. O sebeple, Gazete Oksjien’de gördüğünüz ve deprem fotoğraflarına sıcağı sıcağına ajitatif cümleler yazma gafletine düşen o yazarları unutmamalısınız. Nitekim, en düşünmeleri gereken anda düşünemeyen bu zihin putlarını beraberce siz yarattınız. Türkiye’nin en önemli, olmazsa olmaz düşünürleriymiş gibi pazarladığınız o tüccar yazarları, o gözler önü sanatçılarını sizler dergi kapaklarınıza ellerinizle taşıdınız. Tersinden, enkazdan çıkan ölülerin ceset torbalarına durmaksızın taşınmaları misali… Keşke, Cumhuriyet kitap eklerinde bunların ellerine birer depremzede çocuk da verip, boydan fotoğraflarını yayımlasaydınız. Kitaplarını değerlerinin de üstünde, aşırı şekilde yağlayıp ballasaydınız. Alternatif seslere, gerçeği yazanlara ama kulak tıkasaydınız. Sizin bu sahteliklerin üstüne inşa ettiğiniz balon sanat ortamınız da enkaz altında kaldı. O da yetmedi; işlevsiz İstanbul bienallerinizin artıkları kullan-at kafalarınızla, altlarında daha kanları kurumayan çocuk ölülerinin bulunduğu binaların üstüne suratlarınıza benzeyen balonlar diktiniz. Diktirdiniz. Sizin bu taklitçi, üç kuruşluk, entel görünümlü köylü zihniyetiniz veya beyaz burjuva soytarılığınız, ülkede kaliteli sanat alılmayıcısı yetiştiremedi, oluşturamadı. Ajitasyon her yana sirayet etti. Okur değil, köle şekillendirdiniz. Apolitik bir ortam yarattığınız gibi, çarpık politik algılarla sanatın üstüne de mum diktiniz. Bunları da iyi niyet diye gösterdiniz. Daha doğrusu niyet pazarladınız. Sanat sizin için açık bir pazardı.
Bizim inancımızda, kırkı çıkmak diye bir deyim vardır. Ama, çoğunuz kendi ilksel mitolojilerinizden bihaber olduğunuzdan, dünya mitolojisi diye okullarınızda da ısrarla Yunan mitolojisi okutmaya devam edersiniz. Sizin alık tutulmalarınızı akıl zannedip, biz de alık alık yutuyoruz çünkü. Bugün olanlar sizin de sorumluluğunuzdadır! Yetmez ama da diyemezsiniz artık. Yetti. Yeter. Yeteli de çok oldu. Eğitim sisteminiz zaten göçüktü, üstüne uzaktan eğitimle tüy diktiler. Demem o ki, sadece binalar çökmedi. Eğitim, sanat, bilim hepsi çöktü. Her biriniz günübirlik, küçük çevrenize yaranarak, anı kurtararak yaşadığınız için, yıllardır söylemekten bıkmadığımız vatandaşlık haklarına, sınıf süreçlerine, ekonomiye bir türlü gelemediniz. Sizlerin de derdi para, ün, tanınma, taraftarlık yapma, sınıf atlama üzerineydi. Herkes ülkede kendi çevresini palazladı.
O sebeple, bu deprem birçoklarının gerçek yüzünü de ortaya çıkardı. Kimin ciddiyetle hangi dava için yaşadığı, kimin dünyayı büyük resimden bakarak algıladığı, kimin insan doğasını, doğanın kendiliğini, tarihselliği hazmedebildiği görüldü. Siz hep ayrıştırmalar, ötekileştirmeler, nemalanmalar, küçük küçük dertlerle uğraşırken biz; deprem geldi, dünya bir bilimkurgu filmi gibi dedik durduk. Korku-gerilim filmi gibi…
Herkes şu an korkularını bastırıyor. İnsanların taşıyamadığı sorunları, travmaları, narsistik kişilik bozuklukları, panik atakları, anksiyeteleri var. Herkes kendi grubunu, güruhunu ‘like’ desteğine boğuyor, herkes kendi video’sundan, kendi kürsüsünden kendine yalakalığa teşne arkadaşlarıyla konuşuyor. Biz ‘Katil Apartmanları’ diye şiir yazarken, depremin de sanata yansıması; bu travmaların, bu akıl tutulmalarının, politik sanatla da âşikar edilmesi gerekir derken, siz bilmem kimin ismine ithaf yaparak, bilmem hangi hüzne batıp milleti sele boğarak, bilmem hangi ilgisiz deneysel harf yığınlarınızla, o güzel ve yağlı götlerinizi ülkeye dönüp, kendi kendinizi oyalıyordunuz. Şimdi mi, rahat yataklarınızda yatıp, kahvenizi yudumlarken boğazınızdan geçmiyor? İnandırıcı gelmiyorsunuz. Bu ‘kitsch’ ve samimiyetsiz ifadelerinizle…
Ülke ne yas tutabilmeyi, ne duygularını asilce yansıtabilmeyi, ne geniş perspektiften düşünebilmeyi, ne öfkesini doğru yerlere aktarabilmeyi biliyor. Gelişine topa vuruluyor işte; ya gol olursa…
O yüzden, bu kadar çoksesliliğin, karmaşanın, bölünmenin yer aldığı noktada, sizi bir araya getirecek kollardan biri dayanışma ise, diğeri direniştir. Mücadeledir. İnsan çocuğunu kaybedip, bunun hesabını yanından geçen gıcır paltolu siyasiye soramıyorsa, o anca kendini hasta eder. Ömrü boyunca da post travmatik sendromlar içinde debelenir durur. Psikolog Deniz Pala’nın 12 Şubat 2023 tarihinde ‘twitter’ üstünden belirttiği şu ifadeler bu anlamda da büyük önem taşımaktadır:
‘‘bizi yaşadığımız uyumlanmaya davet eden instagram psikologları ne derse desin, sorun kişisel değil toplumsal reflekslerimizde. Bir psikolog olarak şu anda gözlemlediğim tek anormal şey herkesin isyan edip sokaklara fırlamamış olması’’
‘‘köşeye sıkıştırılmış bir kedi can havliyle ondan çok daha güçlü de olsa kendisine saldırana saldırır, çünkü çaresiz kalmıştır. Biz şu an hayatımız söz konusuyken iktidarın bulunduğu her alana saldırmıyorsak bu çok anormal bir durum’’
Dolayısıyla, uzun bir süredir içimizde birikenler, iktidara ya da onun paydaşlarına gideceğine; yön değiştirdi, tekrar birbirimize yöneldi. Oysa, artık din, dil, ırk üstünden bir parçalanma yaratmanın modası geçti. Artık zaten dünya, şirketler tarafından yönetilen bir sürece girdi. Senelerdir meselenin iş, barınma, güvence, eğitim, sağlık, karnını doyurma olduğunu belirtsek de; hâlâ fi tarihinden kalma kavgalar, acı yarıştırmalar, içi boş sözlü tarih çalışmaları, siyasal İslamcılık, aşırı milliyetçilik, etnik bölücülük, zırcahillik yahut çokbilmişlik, ülkeyi yedi de bitirdi yedi yedi bitiremedi. Parti programlarında asıl konuşulması gerekenler konuşulamadı. Türkiye ekonomisi nasıl kalkındırılır? Neden bir Afet Bakanlığı yok? Neden deprem hakkında ciddi eğitimler yok? Deprem uzmanları milyarlarca yıldır bu topraklarda böylesi bir gerçekliğin bulunduğunu belirtirken, neden hiçbirimizin deprem çantası hazır değil? Halk da, iktidar da, aydınlar da, toptan şaşkın bir ülke… Ortadoğu soslu, Amerikan taklidi, tam kapitalist olamayan, Avrupalılaşamayan ama Avrupa’ya bakan, sol/komünizm/anarşizm gibi fraksiyonları zayıf, sağı sola solu sağa kayan, herhangi bir kültürel öğesini ne gençliğe aşılayabilmiş, ne dünyaya gösterebilmiş bir kara parçası… Afrika diyelim ya da Latin Amerika… Toprakları talan edilen, salgın hastalıklarla, yoksullukla yüzyıllardır uğraşan ülkelerin bulunduğu kıtalar… Oralardan bile dans kültürü çıkabiliyor. Tüm acılarına rağmen -kölelik, sömürgeleşme-; salsa, bachata, kizomba, tango deyince saygıyla onlara selam duruyorsunuz. Bir Nelson Mandela, bir Che Guevara, bir devrim izdüşümü… En azından insanı hayata dair biraz daha umutlu kılıyor.
Lakin, Türkiye’deki temel sıkıntı, buradaki insanların gerçekten mutlu olmayı bilmemeleri… Şimdide umudu büyütmeyi, insan doğasına dair kadın-erkek etkileşimini, dansı, çevreyle ilişkilenmeyi becerememeleri… Ritmi bozuk bir toprak üstündeyiz, cızırtılı. Yaratıcı bir çizgisi yok. Tabii ki, saydığımız yerlerde de büyük problemler mevcut… Dünya savaşları, depremler, seller; böylesi ağır acılar yaşayan o toplumlar, topluluklar da ölülerini gömüyorlar. Ama onları daha asil yaslar içinde uğurluyorlar. Bizde ise, hep aynı dilden, Allah rahmet eylesin, Allah-u Ekber, Allah… Başka bir tek kelime, yaşama dair tek bir vecize, tek bir bilgelik bulunmuyor. Ülkenin okumuşu, cahili, topu birbirine benziyor. Bu çok daha kötü bir tecrübe… Ölümüzü uğurlamayı beceremiyoruz. Duygularımızı ifade etmeyi beceremiyoruz. Öfkemizi haklı gerekçeler ekseninde, gerekli yerlere örgütlüce aktarmayı bilemiyoruz. Ama, Amerika’da Ferguson olaylarında bir zenci, polis tarafından usulsüz şekilde tutuklanıp, öldürülünce karakollar ateşe verilebiliyor. Şili’de öğrenciler kilise yakabiliyorlar. Yunanistan’da kampüsleri işgal edebiliyorlar. Meksika’da kadınlar, boğazı kesilen bir kadın için anayasa mahkemesini basabiliyor. Velhasıl, dünyadaki birçok yoksul ya da çıkmazda olan ülke de kendisine göre öcünü gerekli yerlerden alıyor. Avrupa’da da; Fransa’da, Belçika’da, Hollanda’da vd. sokak hareketleri artıyor. Türkiye’de ise herkes evde, kafede, iş yerinde, rakı masasında; nedir bu ülkenin hali diye senelerdir aynı ifadeleri durmaksızın birbirine kuruyor. Bu maalesef, korkak bir toplum oluşluğun, ancak canımız tehlikeye girdiğinde destekleşebileceğimizin, normal addedilen zamanlardaysa birbirimize kösteklik yaptığımızın delilidir. Nitekim, İzmir de dahil; birçok belediye daha işçisinin maaşını doğru dürüst veremezken, yapılı şirketler çalışanlardan yemek ücreti kesip, depreme yardım diye şov yaparken; olay yine hayatını zorlukla idame ettirenlerin başında patlar. Belediye başkanı karısını belediyeye sokar, ihale alır, bakın depremzedelere nasıl destek veriyoruz diye böbürlenir. Sarayı hesaptan çıkaralı hayli geçti zaten. Halk yalnızlaştırılıp, temel haklarından yoksun bırakılarak, dayanışma adı altında durmadan yardımlaşmaya alıştırılır. Bu durum yine iktidarların işini görür. Dayanışma direnişle gelmediği sürece, boşluğu geçici süre doldurur.
Ne yazık ki, Türkiye’de asıl sorumlulardan hesap sorulmadıkça; ruh hastalarının günden güne arttığı, herkesin kendini bir bok zannettiği, giderek çöküşe hazırlanan, maddi manevi yıpranan ölüsevici, ölü anıcı, arabesk bir toplum haline gelirsiniz. Durmadan sanal siyah kurdelelerle, söylene söylene, ağlaya sızlaya, kendi yakınlarınızın ölümünü histerikçe beklemeye koyulursunuz. Ölülerinizi ellerinizle torbalara tıkıştırıp, aceleyle gömüverirsiniz. Size yakıştırılan yürüyen-ölümü taşıma sinikliğine de alıştığınızdan, enerjinizi nasıl yükselteceğinizin yollarını bulamazsınız. Hastalanarak ve çevrenizdekileri de hasta ederek ömür çürütür gidersiniz.
Muhtemelen, kurnaz değilseniz, aşırı milliyetçi, aşırı dinci, aşırı ayrılıkçı, aşırı batı yalakası… O vakit de bir işe yaramayan onurunuzla, aslında sizi erken öldüreceklerin ülkesinde öylece düşüncelere gark olarak, donmuş bir şekilde beklersiniz. Deprem enkazının altında, soğukta belki de kendinizin kaldığını varsayarak… Hiçlik soğukluğuyla… Yaşamınız bile ucuz bir taklit, sahte bir boşluktur. Yaşamınız Ölüm’dür.

27 yorum
Hey! I’m at work surfing around your blog from my new iphone!
Just wanted to say I love reading your blog and look forward to all your posts!
Keep up the excellent work!
I believe this is among the so much significant info for me.
And i’m happy reading your article. But wanna observation on some general things, The site
style is perfect, the articles is actually nice :
D. Good activity, cheers
Feel free to visit my webpage: بک لینک ارزان
Fantastic post! I found your insights about this topic extremely interesting.
Have you any posts that you would recommend
taking a look at?
Here is my blog top 10 Online casinos
I fully agree to everything you have said in this article.
Have you been through any personal experiences that relate to this
subject?
my blog … best online casinos South africa
Fastidious answer back in return of this issue with real arguments and describing all concerning
that.
Check out my homepage: modern kitchen cabinets
I every time used to study piece of writing in news
papers but now as I am a user of web therefore from now I am using net for content, thanks to web.
Feel free to visit my blog – office renovation Contractor
This is nicely put! !
Here is my web blog … https://classifieds.lt/index.php?page=user&action=pub_profile&id=10203718
Appreciate it. Quite a lot of posts.
My blog post: https://www.podsliving.sg/forums/topic/the-top-10-nations-that-have-an-impact-on-the-design-of-interiors/
I’ve learn several excellent stuff here. Certainly price bookmarking for revisiting.
I wonder how a lot attempt you set to make such a wonderful informative website.
This is a topic that’s close to my heart… Cheers!
Where are your contact details though?
Hey! This is my 1st comment here so I just wanted to give
a quick shout out and tell you I genuinely enjoy reading
your blog posts. Can you suggest any other blogs/websites/forums that cover the same topics?
Appreciate it!
[url=https://zavaristika.ru/catalog/shu-puer-chernyj]шу пуэр элитный[/url] или [url=https://zavaristika.ru/catalog/chernyj-chaj]купить красный чай[/url]
https://zavaristika.ru/catalog/ulun
Vstupní bonus až 6 000 Kč + 300 Kč za registraci zdarma Herní plánObchodní podmínky Získané bonusové prostředky můžete využít na jakékoli Kajot automaty z nabídky. To v případě českých online casin znamená výběr z cca třicítky automatů. Pokud se v nabídce Kajot Games automatů neorientujete, tak vám třeba pomohou zkušenosti ostatních hráčů. Online sázková kancelář Fortuna, jedna z největších u nás, si pro své nově zaregistrované sázkaře připravila hromadu promo akcí, mezi kterými nechybí ani Fortuna bonus bez vkladu. Pokud vás zajímá, jak této nabídky využít, jste tu správně. V tuto chvíli je casino známé pod názvem Sazka Hry již velmi dobře zaběhnuté. V jeho nabídce hráči najdou stovky zajímavých her, nechybí ani pestrá paleta bonusů nebo největší nabídka casinových jackpotů.
https://educationspaceconsultancy.com/forums/users/3380ccclxiii461/
Toto české online casino je relativně novou tváří v českém světě hazardu. Přesto si přichystalo pro hráče zajímavý vstupní bonus bez vkladu. Po registraci skočí na vaše konto 100 Kč. A za plné dokončení registrace k těmto penězům zdarma přibude 400 Kč. Recenze pro Vás také zjistila, že mnoho kasin nabízí bonusy za registraci bez vkladu v podobě volných roztočení. Casino online recenze uvedla mnoho kasin, které nabízí volné roztočení svým zákazníkům, kteří se zaregistrují a bez vkladu si mohou vyzkoušet určité hry, které Vám online casino chce představit. Nabídka volných roztočení se může časem měnit, a to kvůli neustálému vývoji automatů v kasinech. Volnými roztočeními si můžete zahrát některé z her, a tak pocítit, zdali právě Vámi zvolené casino Vám vyhovuje nabídkou a zpracováním.
This info is invaluable. When can I find out more? https://drive.google.com/drive/folders/1sKevrdMogUTdorgnrOj6PI-AzH8roS3t
You reported it effectively!
Here is my webpage :: https://www.interiordesign.net.my/service/kitchen-cabinet-design/
телефон кредит европа банка
а дома строительная компания
This is my first time pay a visit at here and i am in fact pleassant to
read all at single place.
Wow that was unusual. I just wrote an very long comment but after I clicked submit my comment didn’t appear.
Grrrr… well I’m not writing all that over again.
Anyway, just wanted to say wonderful blog!
Oh my goodness! Incredible article dude! Thanks, However I am having issues with your RSS.
I don’t understand why I can’t join it. Is there anybody
else getting similar RSS issues? Anybody who knows
the answer will you kindly respond? Thanks!!
bookmarked!!, I really like your website!
Nicely put, Thanks!
Thanks for your personal marvelous posting! I genuinely enjoyed reading it, you will be a great author.I will be sure to bookmark
your blog and may come back at some point. I want to encourage that you continue your great writing,
have a nice day!
no prescription pharmacies
Hello would you mind letting me know which web host you’re utilizing?
I’ve loaded your blog in 3 different web browsers
and I must say this blog loads a lot quicker then most.
Can you suggest a good internet hosting provider at a honest price?
Thanks, I appreciate it!
Hey There. I found your blog using msn. This is a really well written article.
I’ll be sure to bookmark it and return to read more of your
useful information. Thanks for the post. I
will certainly comeback.
http://interpharm.pro/# non prescription online pharmacy india
online pharmacy mexico – internationalpharmacy.icu Their health and beauty section is fantastic.