Close Menu
AksisanatAksisanat
  • ANASAYFA
  • HABERLER
    • Edebiyat Haberleri
    • Sinema Haberleri
    • Tiyatro Haberleri
    • Müzik Haberleri
    • Güzel Sanatlar Haberleri
    • Televizyon Haberleri
  • YAZI
    • Edebiyat Yazıları
    • Kitap Yazıları
    • Sinema Yazıları
    • Tiyatro Yazıları
    • Müzik Yazıları
    • Güzel Sanatlar Yazıları
    • Televizyon Yazıları
  • SÖYLEŞİ
    • Edebiyat Söyleşi
    • Sinema Söyleşi
    • Tiyatro Söyleşi
    • Müzik Söyleşi
    • Güzel Sanatlar Söyleşi
    • Televizyon Söyleşi
  • ETKİNLİK
    • Edebiyat Etkinlikleri
    • Sinema Etkinlikleri
    • Tiyatro Etkinlikleri
    • Müzik Etkinlikleri
    • Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    • Televizyon Etkinlikleri
  • ÖDÜLLER
    • Edebiyat Ödülleri
    • Sinema Ödülleri
    • Tiyatro Ödülleri
    • Müzik Ödülleri
    • Güzel Sanatlar Ödülleri
    • Televizyon Ödülleri
  • YAYINLAR
    • Kitap
    • Dergi
  • AKSİSANAT TV
  • BİLGİ BANKASI
  • SORUŞTURMA
    • Satır Başı
    • Öykü Zamanlığı
  • DOSYA
  • EDEBİYAT
    • Edebiyat Haberleri
    • Edebiyat Söyleşi
    • Edebiyat Yazıları
    • Edebiyat Etkinlikleri
    • Edebiyat Ödülleri
  • SİNEMA
    • Sinema Haberleri
    • Sinema Söyleşi
    • Sinema Yazıları
    • Sinema Etkinlikleri
    • Sinema Önerileri
    • Sinema Ödülleri
  • TİYATRO
    • Tiyatro Haberleri
    • Tiyatro Söyleşi
    • Tiyatro Yazıları
    • Tiyatro Etkinlikleri
    • Tiyatro Önerileri
    • Tiyatro Ödülleri
  • MÜZİK
    • Müzik Haberleri
    • Müzik Söyleşi
    • Müzik Yazıları
    • Müzik Etkinlikleri
    • Müzik Ödülleri
  • GÜZEL SANATLAR
    • Güzel Sanatlar Haberleri
    • Güzel Sanatlar Söyleşi
    • Güzel Sanatlar Yazıları
    • Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    • Güzel Sanatlar Ödülleri
  • TELEVİZYON
    • Televizyon Haberleri
    • Televizyon Söyleşi
    • Televizyon Yazıları
    • Tv Önerileri
    • Televizyon Ödülleri
    • Televizyon Etkinlikleri
  • ÖNERİLER
    • Okuma Önerileri
    • Tv Önerileri
    • Sinema Önerileri
    • Tiyatro Önerileri
    • Sergi Önerileri
  • POPÜLER KÜLTÜR
  • ÇEVİRİ
    • Şiir Küre
  • YAZARLAR
  • PERFORMANS
    • Hanım-Efendiler
    • Matris Şiir
    • Dada Günlükleri
    • Şairler Sözlüğü
  • İLETİŞİM
  • KÜNYE
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
Facebook X (Twitter) YouTube Instagram WhatsApp
AksisanatAksisanat
YAZARLAR Giriş
  • ANASAYFA
  • HABERLER
    1. Edebiyat Haberleri
    2. Sinema Haberleri
    3. Tiyatro Haberleri
    4. Müzik Haberleri
    5. Güzel Sanatlar Haberleri
    6. Televizyon Haberleri
    7. View All

    Çıngıraklı Sokak, üç yaşına doğduğu sokakta bastı…

    28 Ocak 2025

    “Sinema Endüstrisi ve Akademi” Başlıklı Çalıştay başlıyor…

    30 Kasım 2024

    ÇINGIRAKLI SOKAK, “HEYBELİADA SANATORYUMU HALKINDIR!” DEDİ

    26 Kasım 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Ümit Yaşar Oğuzcan Durağı

    5 Kasım 2024

    Antakya Film Festivali’nden Depremzedelere Moral: Yaz Sineması Etkinliği…

    31 Mayıs 2025

    Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

    19 Mayıs 2025

    Bergen En Çok İzlenen Film Oldu…

    9 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    BURAK ERTAN “ALABORA” İLE KALPLERE DOKUNACAK

    13 Temmuz 2025

    Özgür Akdemir, “Zalım Seni” adlı çalışmasını, sevenlerinin beğenisine sundu!

    8 Nisan 2024

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    “Sessiz Kalmıyoruz Dünya İçin Konuşuyoruz!”

    19 Ekim 2025

    Aylık Şiir Gazetesi Çıngıraklı Sokak Yeni Sayısıyla Okurunu Selamlıyor…

    10 Ağustos 2025

    BURAK ERTAN “ALABORA” İLE KALPLERE DOKUNACAK

    13 Temmuz 2025

    Antakya Film Festivali’nden Depremzedelere Moral: Yaz Sineması Etkinliği…

    31 Mayıs 2025
  • YAZI
    1. Edebiyat Yazıları
    2. Kitap Yazıları
    3. Sinema Yazıları
    4. Tiyatro Yazıları
    5. Müzik Yazıları
    6. Güzel Sanatlar Yazıları
    7. Televizyon Yazıları
    8. View All

    Hüseyin Kalyan Yazdı: Şerif Fatih, Hakikat Yolunda Bir Münzevi

    7 Ağustos 2022

    Gezi – Demet Kurt Güngör: Kurdun Kirpikleri

    29 Haziran 2020

    Şiir Taşı: Toprağın Bağrındaki Nişan

    22 Haziran 2020

    Ertan Mısırlı’dan Bir “Baba” Anı

    20 Haziran 2020

    İÇİ HİKÂYELERLE DOLU KISACIK BİR KİTAP: KALPTEN GELEN ARMAĞAN ve YENİ TOHUMLAR, YENİ HAYAT

    19 Mayıs 2025

    Hüseyin Kalyan Yazdı: Şerif Fatih, Hakikat Yolunda Bir Münzevi

    7 Ağustos 2022

    Erinç Büyükaşık Kitapları Liman Yayınevi’nde…

    3 Şubat 2022

    Burası Henüz Hiçbir Yer – Ferit Sürmeli

    19 Şubat 2021

    Ev Köpekleri ve Çakallar

    12 Temmuz 2025

    FLEISHMEN IS IN TROUBLE

    13 Nisan 2023

    Malcolm & Marie

    20 Şubat 2021

    İlknur Atalkın Yazdı: The Queen’s Gambit

    29 Aralık 2020

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Makamların Efendisi…

    17 Ocak 2022

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    CEREN AVŞAR’IN ZİHİN İPLERİ’NE DOLANAN ŞİİRLERİ ÜZERİNE

    21 Ekim 2025

    KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

    12 Ekim 2025

    “Yaralı Zarafet”: Kırılganlığın Poetik Haritası

    12 Ekim 2025

    Saf Şiirin İmkânsızlığı ile Büyülü Kürede Yolculuk: Brecht ve Dilek Değerli Arasında Bir Karşı-Okuma

    23 Eylül 2025
  • SÖYLEŞİ
    1. Edebiyat Söyleşi
    2. Sinema Söyleşi
    3. Tiyatro Söyleşi
    4. Müzik Söyleşi
    5. Güzel Sanatlar Söyleşi
    6. Televizyon Söyleşi
    7. View All

    Faruk Bal’dan Betül Tarıman Söyleşisi

    7 Eylül 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN CEREN AVŞAR SÖYLEŞİSİ

    25 Haziran 2025

    Koray  Feyiz’den  Onur Köybaşı Söyleşisi…

    31 Mayıs 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN MEHMET SAİT İMRET İLE “CAMIN CİĞERE GİTTİĞİ” ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ…

    29 Nisan 2025

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    İsmet Yazıcı’dan Özcan Özcan Söyleşisi…

    1 Mayıs 2024

    Fotoğraf Sanatçısı Özlem Dikel Aksisanat’ın Sorularını Yanıtladı…

    1 Mayıs 2024

    Rabia Çelik Çadırcı Ressam Orçun Çadırcı İle Konuştu…

    31 Mart 2024

    İSMET YAZICI’DAN SETENAY ÖZBEK SÖYLEŞİSİ…

    5 Ağustos 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Faruk Bal’dan Betül Tarıman Söyleşisi

    7 Eylül 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN CEREN AVŞAR SÖYLEŞİSİ

    25 Haziran 2025

    Koray  Feyiz’den  Onur Köybaşı Söyleşisi…

    31 Mayıs 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN MEHMET SAİT İMRET İLE “CAMIN CİĞERE GİTTİĞİ” ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ…

    29 Nisan 2025
  • ETKİNLİK
    1. Edebiyat Etkinlikleri
    2. Sinema Etkinlikleri
    3. Tiyatro Etkinlikleri
    4. Müzik Etkinlikleri
    5. Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    6. Televizyon Etkinlikleri
    7. View All

    Şair Çağla Göksel Çakır ve “Ah Mabel” öğrencilerle buluştu

    8 Mayıs 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Turgut Uyar Durağı

    22 Nisan 2024

    Nilüfer Altunkaya’dan Bibliyoterapi Okumaları Atölyesi…

    17 Nisan 2024

    “ŞİİR SUARE”nin konuk şairi ve ressamı Belçika’dan

    28 Mart 2024

    Camille Geri Sayıyor

    14 Mayıs 2018

    Ara Güler’in filmi !f İstanbul’da…

    6 Şubat 2018

    Çağrılmadan Gelen, Garibaldi Sahnesinde…

    19 Ocak 2024

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…

    31 Ekim 2025

    Şair Çağla Göksel Çakır ve “Ah Mabel” öğrencilerle buluştu

    8 Mayıs 2024

    ‘Yaralarımızı Sarıyoruz’ Etkinliği ‘Amanos Çiçekleri’ Adıyla Kitaplaştı…

    8 Mayıs 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Turgut Uyar Durağı

    22 Nisan 2024
  • YAYINLAR
    1. Kitap
    2. Dergi
    3. View All

    AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

    2 Kasım 2025

    “Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

    2 Kasım 2025

    Güneşli Bir Düş Okuruyla Buluştu…

    21 Ekim 2025

    “Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

    13 Ekim 2025

    “ŞİİR VE BARIŞ, KARTALIN KANADINDAKİ GÜNEŞ”

    12 Ekim 2025

    Varlık’ta Bu Ay

    12 Ekim 2025

    Varlık’ta Bu Ay

    10 Ağustos 2025

    Varlık’ta Bu Ay…

    29 Nisan 2025

    Burası Henüz Hiçbir Yer – Ferit Sürmeli

    19 Şubat 2021
  • AKSİSANAT TV
    1. Haberler
    2. Söyleşi
    3. Kitap
    4. Şiir
    5. Programlar
    6. Öneriler
    7. Öykü
    8. View All

    İki Taşın Arası, Duvar’da Yayında…

    6 Şubat 2024

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Anlatamıyorum…

    7 Nisan 2023

    Mavi Gözlü Dev

    7 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Murat Batmankaya’dan Okuma Önerileri…

    30 Ekim 2019

    Özgür Çırak’tan Okuma Önerileri…

    27 Ekim 2019

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

    2 Kasım 2025

    AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

    2 Kasım 2025

    “Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

    2 Kasım 2025

    Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…

    31 Ekim 2025
  • BİLGİ BANKASI

    Gülten Doğruyol İncesu

    11 Ekim 2023

    Burçin Maya Çankaya

    25 Mayıs 2023

    BİR ZAMAN YOLCUSU: AHMET HAMDİ TANPINAR

    14 Nisan 2023

    Derya Balcı

    4 Mart 2023

    Abdülkadir Budak

    29 Ocak 2023
AksisanatAksisanat
Home»ANA»Neslihan Yalman Yazdı: YAŞAMINIZ ÖLÜM’DÜR

Neslihan Yalman Yazdı: YAŞAMINIZ ÖLÜM’DÜR

adminBy admin27 Şubat 202316 yorum10 Mins Read1 Views
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
2N2JB09 Emergency teams search for people in the rubble of a destroyed building in Adana, southern Turkey, Tuesday, Feb. 7, 2023. A powerful earthquake hit southeast Turkey and Syria early Monday, toppling hundreds of buildings and killing and injuring thousands of people. (AP Photo/Hussein Malla)
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

Neslihan Yalman

2N2JB09 Emergency teams search for people in the rubble of a destroyed building in Adana, southern Turkey, Tuesday, Feb. 7, 2023. A powerful earthquake hit southeast Turkey and Syria early Monday, toppling hundreds of buildings and killing and injuring thousands of people. (AP Photo/Hussein Malla)

Kendimce etrafımdaki gelişmelerin farkında olduğum andan itibaren, kimi olayları doğrudan ya da dolaylı tecrübe ettiğimde, kafamın birçok açıdan yarıldığını gördüm. Hele ki, günümüzde hem sosyal medyanın, hem bilimin, hem de gündelik yaşamın geldiği noktaları takipte kalmaya çalıştıkça, duygularımın ve düşüncelerimin inişli çıkışlı yoruculuğunu üstlenemediğimin de farkına vardım. Bir yerlerde yine ‘dur’ tuşuna basarak, bunları tek odakta toparlamam gerektiğini düşündüm. Dalgalanmayı ara ara düze çıkarabilmeliydim.

Keza; Gezi Direnişi, Ankara’daki patlama, pandemi vb. gibi beklenmedik durumlar olduğunda, birden fazla gerçeklik o anlarda birbiriyle çarpıştığında, bir yerde geriye çekilerek, tüm bu gelişmelerin bendeki yansımasını yazıya dökmenin daha faydalı geldiğini keşfettim. Nitekim, 6 Şubat 2023 günü Türkiye’nin 10 ilini etkileyen deprem sonrasında da kafamı toparlamak bağlamında tüm hissettiklerimi, biriken tespitlerimi belli bir düzen üstünden anlatmak istediğimi gördüm.

Ben de İzmir’de depreme yakalanan biri olarak, yaşanılan korkunun boyutunu tahmin edebiliyorum. Öyle ki; Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman gibi yerler çok daha mislini deneyimlediler. Mevcut gelişmeler aslında bastırılan birçok durumun da su yüzüne çıkmasına sebebiyet verdi. Aslında, ülkedeki çoğu insanın psikolojisi iyi değildi. Pandemi sürecini görüp, ardından böylesi bir felaketle karşılaşmak, içimize gömdüğümüz birçok gerginliği, acıyı, hüznü de ortaya çıkardı. Bütün bunların temeli ise, ölüm korkusuyla bağlantılıydı. Ölümü unuta unuta, bastıra bastıra, kendimize güvenli alanlar kurduğumuzu zannederken; geyiklere varacak şakalar yapıp, mal mülk biriktirip, bedenimizi tüketim çarkının içine bodoslama atarken, birden onun bizi öğüten bir yapı olduğunu keşfettik. Günden güne eriyerek…

Bir deprem sadece bir deprem değildi. Hislerimizi, düşüncelerimizi de enkaz altında bıraktı. Başımıza gelen onca sıkıntıya rağmen, gerçek anlamda çağdaş, genel politik duruşu sağlam, kalite standartları yüksek bir ülke olmadığımızı; aksine, körlemesine-gelişine yaşadığımızı gördük. Üstümüze birikmiş bir donukluk çöktü. Sevdiklerini kaybetmiş ya da kaybetme tehlikesi yaşayan insanların; güya öfkesi biriken bir halkın sokaklara taşamamasını bir kez daha teyit ettik. O öfkeler her zamanki gibi içe, alakasız yerlere, yakınlarımızdaki tanıdıklara, olmadık spekülasyonlarla yaratılan öteki’lere patladı. Whatsapp gruplarından çıktık, birbirimize engel attık. Siyasiler parmaklarını doğru düzgün oynatmadan, iktidardaki hükümet harekete geçmeden, günlerce beklenildi afet bölgesinde. Enkazın altında nefes nefese… Ardından, kimi ünlülerden ve iş adamlarından oluşan bir sirkin içinde, sermayeyi sadaka zihniyetiyle, dayanışma adı altında döndürüp önümüze sundukları şovu izledik. Bizler, sadece sessizce sosyal medya üstünden bütün bu tezat gelişmeleri izledik o kadar. Yorum yazmakla, evimizde korkularımızla kalakalmakla yetindik. Bu da, bizim sokaklara taşıp, kitlesel düzlemde örgütlenemediğimizi gösterdi. Anlık sıkıntılarda bir araya gelip, bir süre sonra geriye çekildiğimizi… Her seferinde başa sarmayı hak ettiğimizi… En önemlisi, vatandaşlık paydası altında hakkını arayan bilinçli bir toplum olmadığımızı… Her yerde söylenen, laf ebeliği yapan; birikmişliğini büyük iktidarsal mercilere ve sermaye yapılarına değil de, çevresindekilere yansıtan bir dolu insan gördük. Ben zaten Türkiye’nin koca bir çeneden ibaret olduğunu da yazmıştım. İcraat geliştirmeyen bir çene…

Bu süreci bir iç savaş gibi okuyorum. Sadece Türkiye’de değil, dünyada da birçok şey aşırılığa gidiyor. Bu sebeple, 2019 yılında çekilen ve hakkında yazı yazdığım ‘Joker’ filmini önemli bulduğumu bir kez daha belirteyim. Artık, iki temel ayrım var; ezen-ezilen, tepedeki-alttaki, zengin-yoksul… Onun ötesinde, şu vatansever, şu bölücü, şu yardımsever, şu despot vd. öyle karşıtlı bir çoğulluk kalmadı. Bakacaksınız, kimin yaşadığı hayat, kazandığı para, gerçekten dünya görüşüyle paralel, o kişi sizin için samimiyet testini geçmiş olacak. Engin Geçtan’ın belirttiği üzere ‘‘yaşantıya dönüşmemiş bir bilgi gerçek bilgi değildir.’’

Şüphesiz ki, hepimizin eksik tarafları var. İnsan kusurun da kendisidir. Ama, bunun bir orantısının bulunması gerektiği fikrindeyim. Mesela; kendimden örnek verirsem, yaklaşık 20 sene evvel hangi görüşü savunuyorsam, bugün hâlâ onun peşindeyim. Tabii ki, fire verdiğim zamanlar oldu, beklenmedik şeyler başıma/başımıza geldi.  Görüşlerimi dönüştürdüm. Aynı nokta saymadım. Lakin, fikirlerimin temelini katiyen sarsmadım. Asla entelektüel çıtamı; takipçi kazanayım, kitabım satsın, şiirlerim çevrilsin, oyunlarım oynansın diye düşürmedim. Devlet sektöründe bir iş peşinde olmadım, belediyelere yüksek düzeyde popo dayamadım, akademide kendime yer edineyim diye karı, koca, kardeş, bacı, hoca ilişkilerine girişmedim. Oysa, birçok kişi çıtasını düşürdü. Bundan sonra daha da düşürecek. Herkese büyüteç tutun. Parodi tipler her alanda gani gani türedi. Siyasal İslamcı tipler ne kadar parodilerse, onların karşısındaki tipler de parodileştiler; sol düşünceyi ayağa düşürdüler. Çünkü, burada koltuk ve sermaye kapmaca oynanıyordu.  O sebeple, Gazete Oksjien’de gördüğünüz ve deprem fotoğraflarına sıcağı sıcağına ajitatif cümleler yazma gafletine düşen o yazarları unutmamalısınız. Nitekim, en düşünmeleri gereken anda düşünemeyen bu zihin putlarını beraberce siz yarattınız. Türkiye’nin en önemli, olmazsa olmaz düşünürleriymiş gibi pazarladığınız o tüccar yazarları, o gözler önü sanatçılarını sizler dergi kapaklarınıza ellerinizle taşıdınız. Tersinden, enkazdan çıkan ölülerin ceset torbalarına durmaksızın taşınmaları misali… Keşke, Cumhuriyet kitap eklerinde bunların ellerine birer depremzede çocuk da verip, boydan fotoğraflarını yayımlasaydınız. Kitaplarını değerlerinin de üstünde, aşırı şekilde yağlayıp ballasaydınız. Alternatif seslere, gerçeği yazanlara ama kulak tıkasaydınız. Sizin bu sahteliklerin üstüne inşa ettiğiniz balon sanat ortamınız da enkaz altında kaldı. O da yetmedi; işlevsiz İstanbul bienallerinizin artıkları kullan-at kafalarınızla, altlarında daha kanları kurumayan çocuk ölülerinin bulunduğu binaların üstüne suratlarınıza benzeyen balonlar diktiniz. Diktirdiniz. Sizin bu taklitçi, üç kuruşluk, entel görünümlü köylü zihniyetiniz veya beyaz burjuva soytarılığınız, ülkede kaliteli sanat alılmayıcısı yetiştiremedi, oluşturamadı. Ajitasyon her yana sirayet etti. Okur değil, köle şekillendirdiniz. Apolitik bir ortam yarattığınız gibi, çarpık politik algılarla sanatın üstüne de mum diktiniz. Bunları da iyi niyet diye gösterdiniz. Daha doğrusu niyet pazarladınız. Sanat sizin için açık bir pazardı.

Bizim inancımızda, kırkı çıkmak diye bir deyim vardır. Ama, çoğunuz kendi ilksel mitolojilerinizden bihaber olduğunuzdan, dünya mitolojisi diye okullarınızda da ısrarla Yunan mitolojisi okutmaya devam edersiniz. Sizin alık tutulmalarınızı akıl zannedip, biz de alık alık yutuyoruz çünkü. Bugün olanlar sizin de sorumluluğunuzdadır! Yetmez ama da diyemezsiniz artık. Yetti. Yeter. Yeteli de çok oldu. Eğitim sisteminiz zaten göçüktü, üstüne uzaktan eğitimle tüy diktiler. Demem o ki, sadece binalar çökmedi. Eğitim, sanat, bilim hepsi çöktü. Her biriniz günübirlik, küçük çevrenize yaranarak, anı kurtararak yaşadığınız için, yıllardır söylemekten bıkmadığımız vatandaşlık haklarına, sınıf süreçlerine, ekonomiye bir türlü gelemediniz. Sizlerin de derdi para, ün, tanınma, taraftarlık yapma, sınıf atlama üzerineydi. Herkes ülkede kendi çevresini palazladı.

O sebeple, bu deprem birçoklarının gerçek yüzünü de ortaya çıkardı. Kimin ciddiyetle hangi dava için yaşadığı, kimin dünyayı büyük resimden bakarak algıladığı, kimin insan doğasını, doğanın kendiliğini, tarihselliği hazmedebildiği görüldü. Siz hep ayrıştırmalar, ötekileştirmeler, nemalanmalar, küçük küçük dertlerle uğraşırken biz; deprem geldi, dünya bir bilimkurgu filmi gibi dedik durduk. Korku-gerilim filmi gibi…

Herkes şu an korkularını bastırıyor. İnsanların taşıyamadığı sorunları, travmaları, narsistik kişilik bozuklukları, panik atakları, anksiyeteleri var. Herkes kendi grubunu, güruhunu ‘like’ desteğine boğuyor, herkes kendi video’sundan, kendi kürsüsünden kendine yalakalığa teşne arkadaşlarıyla konuşuyor. Biz ‘Katil Apartmanları’ diye şiir yazarken, depremin de sanata yansıması; bu travmaların, bu akıl tutulmalarının, politik sanatla da âşikar edilmesi gerekir derken, siz bilmem kimin ismine ithaf yaparak, bilmem hangi hüzne batıp milleti sele boğarak, bilmem hangi ilgisiz deneysel harf yığınlarınızla, o güzel ve yağlı götlerinizi ülkeye dönüp, kendi kendinizi oyalıyordunuz. Şimdi mi, rahat yataklarınızda yatıp, kahvenizi yudumlarken boğazınızdan geçmiyor? İnandırıcı gelmiyorsunuz. Bu ‘kitsch’ ve samimiyetsiz ifadelerinizle…

Ülke ne yas tutabilmeyi, ne duygularını asilce yansıtabilmeyi, ne geniş perspektiften düşünebilmeyi, ne öfkesini doğru yerlere aktarabilmeyi biliyor. Gelişine topa vuruluyor işte; ya gol olursa…

O yüzden, bu kadar çoksesliliğin, karmaşanın, bölünmenin yer aldığı noktada, sizi bir araya getirecek kollardan biri dayanışma ise, diğeri direniştir. Mücadeledir. İnsan çocuğunu kaybedip, bunun hesabını yanından geçen gıcır paltolu siyasiye soramıyorsa, o anca kendini hasta eder. Ömrü boyunca da post travmatik sendromlar içinde debelenir durur. Psikolog Deniz Pala’nın 12 Şubat 2023 tarihinde ‘twitter’ üstünden belirttiği şu ifadeler bu anlamda da büyük önem taşımaktadır:

‘‘bizi yaşadığımız uyumlanmaya davet eden instagram psikologları ne derse desin, sorun kişisel değil toplumsal reflekslerimizde. Bir psikolog olarak şu anda gözlemlediğim tek anormal şey herkesin isyan edip sokaklara fırlamamış olması’’

‘‘köşeye sıkıştırılmış bir kedi can havliyle ondan çok daha güçlü de olsa kendisine saldırana saldırır, çünkü çaresiz kalmıştır. Biz şu an hayatımız söz konusuyken iktidarın bulunduğu her alana saldırmıyorsak bu çok anormal bir durum’’

Dolayısıyla, uzun bir süredir içimizde birikenler, iktidara ya da onun paydaşlarına gideceğine; yön değiştirdi, tekrar birbirimize yöneldi. Oysa, artık din, dil, ırk üstünden bir parçalanma yaratmanın modası geçti. Artık zaten dünya, şirketler tarafından yönetilen bir sürece girdi. Senelerdir meselenin iş, barınma, güvence, eğitim, sağlık, karnını doyurma olduğunu belirtsek de; hâlâ fi tarihinden kalma kavgalar, acı yarıştırmalar, içi boş sözlü tarih çalışmaları, siyasal İslamcılık, aşırı milliyetçilik, etnik bölücülük, zırcahillik yahut çokbilmişlik, ülkeyi yedi de bitirdi yedi yedi bitiremedi. Parti programlarında asıl konuşulması gerekenler konuşulamadı. Türkiye ekonomisi nasıl kalkındırılır? Neden bir Afet Bakanlığı yok? Neden deprem hakkında ciddi eğitimler yok? Deprem uzmanları milyarlarca yıldır bu topraklarda böylesi bir gerçekliğin bulunduğunu belirtirken, neden hiçbirimizin deprem çantası hazır değil? Halk da, iktidar da, aydınlar da, toptan şaşkın bir ülke… Ortadoğu soslu, Amerikan taklidi, tam kapitalist olamayan, Avrupalılaşamayan ama Avrupa’ya bakan, sol/komünizm/anarşizm gibi fraksiyonları zayıf, sağı sola solu sağa kayan, herhangi bir kültürel öğesini ne gençliğe aşılayabilmiş, ne dünyaya gösterebilmiş bir kara parçası… Afrika diyelim ya da Latin Amerika… Toprakları talan edilen, salgın hastalıklarla, yoksullukla yüzyıllardır uğraşan ülkelerin bulunduğu kıtalar… Oralardan bile dans kültürü çıkabiliyor. Tüm acılarına rağmen -kölelik, sömürgeleşme-; salsa, bachata, kizomba, tango deyince saygıyla onlara selam duruyorsunuz. Bir Nelson Mandela, bir Che Guevara, bir devrim izdüşümü… En azından insanı hayata dair biraz daha umutlu kılıyor.

Lakin, Türkiye’deki temel sıkıntı, buradaki insanların gerçekten mutlu olmayı bilmemeleri… Şimdide umudu büyütmeyi, insan doğasına dair kadın-erkek etkileşimini, dansı, çevreyle ilişkilenmeyi becerememeleri… Ritmi bozuk bir toprak üstündeyiz, cızırtılı. Yaratıcı bir çizgisi yok. Tabii ki, saydığımız yerlerde de büyük problemler mevcut… Dünya savaşları, depremler, seller; böylesi ağır acılar yaşayan o toplumlar, topluluklar da ölülerini gömüyorlar. Ama onları daha asil yaslar içinde uğurluyorlar. Bizde ise, hep aynı dilden, Allah rahmet eylesin, Allah-u Ekber, Allah… Başka bir tek kelime, yaşama dair tek bir vecize, tek bir bilgelik bulunmuyor. Ülkenin okumuşu, cahili, topu birbirine benziyor. Bu çok daha kötü bir tecrübe… Ölümüzü uğurlamayı beceremiyoruz. Duygularımızı ifade etmeyi beceremiyoruz. Öfkemizi haklı gerekçeler ekseninde, gerekli yerlere örgütlüce aktarmayı bilemiyoruz. Ama, Amerika’da Ferguson olaylarında bir zenci, polis tarafından usulsüz şekilde tutuklanıp, öldürülünce karakollar ateşe verilebiliyor. Şili’de öğrenciler kilise yakabiliyorlar. Yunanistan’da kampüsleri işgal edebiliyorlar. Meksika’da kadınlar, boğazı kesilen bir kadın için anayasa mahkemesini basabiliyor. Velhasıl, dünyadaki birçok yoksul ya da çıkmazda olan ülke de kendisine göre öcünü gerekli yerlerden alıyor. Avrupa’da da; Fransa’da, Belçika’da, Hollanda’da vd. sokak hareketleri artıyor. Türkiye’de ise herkes evde, kafede, iş yerinde, rakı masasında; nedir bu ülkenin hali diye senelerdir aynı ifadeleri durmaksızın birbirine kuruyor. Bu maalesef, korkak bir toplum oluşluğun, ancak canımız tehlikeye girdiğinde destekleşebileceğimizin, normal addedilen zamanlardaysa birbirimize kösteklik yaptığımızın delilidir. Nitekim, İzmir de dahil; birçok belediye daha işçisinin maaşını doğru dürüst veremezken, yapılı şirketler çalışanlardan yemek ücreti kesip, depreme yardım diye şov yaparken; olay yine hayatını zorlukla idame ettirenlerin başında patlar. Belediye başkanı karısını belediyeye sokar, ihale alır, bakın depremzedelere nasıl destek veriyoruz diye böbürlenir. Sarayı hesaptan çıkaralı hayli geçti zaten. Halk yalnızlaştırılıp, temel haklarından yoksun bırakılarak, dayanışma adı altında durmadan yardımlaşmaya alıştırılır. Bu durum yine iktidarların işini görür. Dayanışma direnişle gelmediği sürece, boşluğu geçici süre doldurur.

Ne yazık ki, Türkiye’de asıl sorumlulardan hesap sorulmadıkça; ruh hastalarının günden güne arttığı, herkesin kendini bir bok zannettiği, giderek çöküşe hazırlanan, maddi manevi yıpranan ölüsevici, ölü anıcı, arabesk bir toplum haline gelirsiniz. Durmadan sanal siyah kurdelelerle, söylene söylene, ağlaya sızlaya, kendi yakınlarınızın ölümünü histerikçe beklemeye koyulursunuz. Ölülerinizi ellerinizle torbalara tıkıştırıp, aceleyle gömüverirsiniz. Size yakıştırılan yürüyen-ölümü taşıma sinikliğine de alıştığınızdan, enerjinizi nasıl yükselteceğinizin yollarını bulamazsınız. Hastalanarak ve çevrenizdekileri de hasta ederek ömür çürütür gidersiniz.

Muhtemelen, kurnaz değilseniz, aşırı milliyetçi, aşırı dinci, aşırı ayrılıkçı, aşırı batı yalakası… O vakit de bir işe yaramayan onurunuzla, aslında sizi erken öldüreceklerin ülkesinde öylece düşüncelere gark olarak, donmuş bir şekilde beklersiniz. Deprem enkazının altında, soğukta belki de kendinizin kaldığını varsayarak… Hiçlik soğukluğuyla… Yaşamınız bile ucuz bir taklit, sahte bir boşluktur. Yaşamınız Ölüm’dür.

Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
admin
admin

Related Posts

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

2 Kasım 202527 Views

AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

2 Kasım 202526 Views

“Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

2 Kasım 20257 Views
Leave A Reply

Aksisanat Reklam
SOSYAL MEDYADA BİZ
  • Twitter
  • YouTube
EN ÇOK OKUNANLAR
ANA

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

By admin2 Kasım 2025

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması başlıyor. Bu yılın teması Yanılsama(lar) … Basın Bülteninden: Hayat, bir…

AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

2 Kasım 2025

“Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

2 Kasım 2025

Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…

31 Ekim 2025

Güncellemelere Abone Ol

Sanat, haber, söyleşi, tv ve edebiyat dünyası hakkında en son yaratıcı haberleri alın.

Blog Authors
avatar for
Aydın Şimşek
Ayşe Özgür Aydoğan
Berna Olgaç
Burak Tokcan
Çağla Göksel Çakır
Derya Balcı
Engin Turgut
Esra Sağlık
Gönül Ak
Hasan Öztürk
İbrahim Ekrem Keleşoğlu
İsmail Cem Doğru
Koray Feyiz
Mahir Karayazı
Mustafa Ergin Kılıç
Neslihan Yalman
Nil Dilan Karaca
Özge Doğar
Özlem Tezcan Dertsiz
Şerif Fatih
Vildan Çetin
Zerrin Saral
EN SON HABERLER

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

2 Kasım 2025

AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

2 Kasım 2025

“Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

2 Kasım 2025
AKSİSANAT
AKSİSANAT

Kültür, Sanat, Edebiyat, Sinema, Şiir, Müzik ve Daha Fazlası Aksisanat.com 'da...

İletişim:
Email: info@aksisanat.com
WhatsApp: +90 545 545 84 00

Son Yazılar
  • Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…
  • AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”
  • “Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda
  • Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…
  • CEREN AVŞAR’IN ZİHİN İPLERİ’NE DOLANAN ŞİİRLERİ ÜZERİNE
  • Güneşli Bir Düş Okuruyla Buluştu…
SON YORUMLAR
  • 2016 Jan Michalski Edebiyat Ödülü Gospodinov’un için JasonTunda
  • Zeytin Akademi’den Yeni Dosya: Halikarnas Balıkçısı… için ScottAbith
  • Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk için Myles Barr
  • Ankara’nın Delileri / Ali Hikmet Eren için Matthewineno
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
  • HABERLER
  • AKSİSANAT TV
  • GÜZEL SANATLAR
  • EDEBİYAT
  • SİNEMA
  • MÜZİK
  • ÖDÜLLER
  • ÖNERİLER
  • ETKİNLİK
  • PERFORMANS
  • POPÜLER KÜLTÜR
  • DOSYA
  • ÇEVİRİ
  • SORUŞTURMA
  • SÖYLEŞİ
  • TELEVİZYON
  • TİYATRO
  • YAYINLAR
  • YAZI
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
© 2025 aksisanat.com. Designed by GF MEDYA

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

Sign In or Register

Welcome Back!

Login to your account below.

Robot olmadığınızı kanıtlayın


Lost password?