Kader Menteş Bolat
Yonca Tandoğan’ın “Hayat Çemberi” romanı Arte etiketiyle 2022’de raflarda yerini aldı. Bu kitap, yazarın ikinci romanı. Amerika’da başlayıp Türkiye’de biten olaylar zincirinin başlangıç noktasında okuru iki yakın arkadaş karşılıyor. İlk bakışta sorunsuz, güzel bir arkadaşlık gibi görünse de bu ikiliden Helen’in Desire’ye karşı konulamaz bir kıskançlık beslediği ortaya çıkıyor ilerleyen sayfalarda. “ En kötü yabancı çeşidi, bir zamanlar tanıdıklarının arasından çıkar.”* sözünü doğrulayan bir karakterdir Helen. Desire yani Arzu ise saf kalplilikle arkadaşına bağlı, onu hayatının her aşamasında destekleyen günümüzde nadir bulunan insanlardandır.
Meşhur Madam Konstanza ise kitabın ilk sayfalarında hayatımıza dâhil olur. Yeni bir yıla girerlerken iki genç kız falcının kapısını çalar. El falı bakan bu kadın, Helen’in içindeki kötülüğü ilk bakışta fark eder:
“ Kıskanıyorsun sen en yakınındakileri. Sevilmediğin için sevemiyorsun. Hep zirveye oynayacaksın ama sonunda en dipte olacaksın.” (s.11)
Helen Madam’ın söylediklerinden hiç memnun olmamıştır. Madam, Desire’nin içindeki iyiliği ise hemen fark etmiş, gözlerinden adeta içini okumuştu.
“ Fazla iyi niyet. Gereksiz alçak gönüllülük. Sen küçüğüm, sana yakında gelecek parayı hiç kullanamayacaksın.” (s.10)
Yazar, isimler üzerinden de çağrışımlar uyandırmayı başarmış. Başkahramanımız Desire, Türkçedeki karşılığı ile Arzu’nun aslen Türk asıllı olduğunu öğreniyoruz sonraki bölümlerde. Helen isminin kökeni net olmamakla birlikte Yunancaya dayandırılmakta ve Yunan mitojisine göre Truva savaşına neden olan dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak kabul edilmektedir. Bizim kahramanımız Helen de güzelliği için her şeyi yapan, entrikacı, çıkarcı, bencil ve en önemlisi de kötü kalpli bir karakterdir. Bir anti-kahraman da diyebiliriz rahatlıkla.
Biri şaşalı bir hayat yaşarken diğeri varlıktan yokluğa giden, kandırılan, iyi niyeti suistimal edilen iki kadının baş döndürücü hikâyesi anlatılan. Kötülerin, hainlerin dünyasında sıkışıp kalmış bir melek. Falcının da söylediği gibi hayat döngülerinde birçok şey yaşayacaklar fakat belki de ikinci şanslarında yüzleri gülecekti. Arzu için öyle de oldu ama Helen için aynısını söylemek mümkün değil!
“ Bu kadınlar burada asla figüran değillerdi, kendi sahnelerinin başrol oyuncularıydılar. Ama herkeste bir geç kalmışlık, bir pişmanlık, bir yaşanmamışlık duygusu hâkimdi.” (s.178)
Kurgusu, bölümler arası geçişleriyle sağlam bir temeli var kitabın. Okura pek fazla boşluk bırakmamış yazar. Hayatın çemberinden geçen iki kadın, tesadüfler, çalkantılar, entrikalar arasında doğru yolu bulabilecek mi? Belki de herkes ikinci bir şansı hak eder? Soruları arasında merak ögesi kitabın sonuna kadar devam ediyor.
Yazarın dilinin akıcılığınaysa söylenecek söz yok doğrusu. Sadece ikili ilişkilerin anlatıldığı diyaloglarda romantizmin dozu biraz fazla gibi geldi bana. Kitap artık okuyucusuna emanet; söz, yorum onların!
- Murathan Mungan, Çador
1 Yorum
Çok güzel bir yazı olmuş emeğine sağlık canım 💐 hemen kitabı alıp okuyacağım.