BARIŞ ERDOĞAN
bir şarkı çalın, ben erken tükettim türküleri
sağım solum intihar mavisi
(b.e.)
bir can ateşine son nefeslik körüğüm
Entelektüel, intihar edecek yer ve zaman bulamayandır.
“İntihar anlamsızdır.” der Schopenhauer. Sözünün önünü ardını görmeyince sustum ki önce o konuşsun, sözlükler konuşsun; ben aracı olmaktan öte gitmeyeyim. TDK’de klasik bir tanım var: “Bir kimsenin toplumsal ve ruhsal nedenlerin etkisi ile kendi hayatına son vermesi: Cinayetlerin ve intiharların sebebi kudret ve imkân arasındaki dengesizliktir.” (R. H. Karay) Sözlük de Schopenhauer da açıklamalarıyla intihar etmişler. EtimolojiTürkçe’de, “Ar. intihār, kendini öldürme, (hayvanı) boğazını keserek öldürme, boğazlama, Ar. naḥr, boğazın alt kısmındaki çukur.” açıklamaları tatmin edici değil. Divan şiirine gidiyorum, intihar için “hançere düşmek” (tanımı korkunç olsa da hançeri kalbin üzeri koyup yere kapaklanmak…) sözü tercih ediliyor. “Kurbanın kendisi tarafından yapılmış olumlu ya da olumsuz bir edimin doğrudan ya da dolaylı sonucu olan her ölüme intihar denir.” diyen Durkheim’in tanımına çağlar ötesinden Ferhat’ın sesi karışır. Ferhat kendini dağlara vurup intihar ederken Şirin son nefesini Ferhat’ın mezarına kapanırken verir.
“Kendinizi öldürmeyiniz.” diye uyaran kutsal kitap, “nefislerinizi öldürünüz.”ü önerir. Kant’ın, nefret uyandıran, tiksindirici eylem demesi yavan kalır. Taşlıcalı Yahya, sevgilinin hançerinde ölmenin şeref olduğunu söyler: “Cân atar karşı çıkar ʿizzet ider ey Yahyâ/ Hançer-i dilber ile bir çıkışır cân olsa” Necati, “Zecr-i hecre çok aradım bulmadım çâre/ Işk derdinin evet ölmek imiş dermânı” dizeleriyle gizli intiharı işaret eder. Camus, kahramanı Caligula ile öyle bir diklenir, ölümün öyle korkulacak bir durum olmadığını, aksine hayat fotoğrafında güzel bir renk olduğunu haykırmaktan geri kalmaz. Sanki insana bir yaprağın iki yüzü sunulmuştur: hayat ve ölüm ya da yarı dolu bir bardak. Yarısı içilmiş yarısı kalmış. Gerçi Caligula da hırlı birisi değildir Camus’ye göre: “Ve sen! Caligula! Asıl sen! Sen de suçlusun! Kiminden fazla, kiminden az suçlusun sen de! Ama kim cüret edebilir seni yargılamaya şu yargıçsız, şu kimsenin masum olmadığı dünyada!”
Caligula’ya bir de tarih açısından yaklaşalım, gemimizi iskeleye çekelim: Roma İmparatoru Gaius Julius Caesar Augustus Germanicus ya da bilinen adıyla Caligula… “Küçük çizme/ postal” anlamında. Filozof Antisthenes’in ağzına bakan zeka katsayısı düşük insanlar ipini cebinde taşımalı, gördüğü ilk ağaca kendini asmalı. Yüz yaşına ayak basmaya birkaç yılı kalan Zenon, parmağındaki yarayı bahane ederek elveda zalim dünya der. Mitoloji dünyasında bizi Sisifos ile Dido bekler ki sonları hayra alamet değildir. Sözde imparator Neron’a suikast düzenleyenler arasında sayılmış, intihar etmeye zorlanmıştır. Bir hançerle damarlarını kesmeye yeltenmiş ancak… Tacitus, intiharını biraz daha deşer. Ayak damarları kesmeye çalışır, gecikince bir yudum zehir, bu da yetmez sıcak bir hamama götürülüp buharda can verir.
Sağır ve dilsiz hayvan ressamı René Princeteau olmasaydı Lautrec eksik kalırdı. Paris’in Moulin Rouge’u olmasaydı Lautrec diye birinden söz edilmezdi. Uzun bacaklı güzel kadınlar olmasaydı kısa bacaklı Lautrec intiharın eşiğinde azraille pazarlıkta olurdu.
Hesse de onay verir Bozkırkurdu’nda intihara: “…intihar bir çare olmasına karşın yine de yasal sayılmayıp ancak darda kalındığında başvurulacak biraz bayağı bir yoldur.” Dante intihar edenleri İlahi Komedi’nin Cehennem safhasında elekten geçirir: “Demophoon’un aldattığı/ Rhodopeia da, yüreğine Iole’yi/ kapatan Alkides de böyle yanmamışlardı.”
Halit Ziya’nın oğlu Vedad’ın, “Hayattan bıkmış ve onu katlanılır kılan son güzellikler tarafından da terk edilmiş olan adam, bunu sona erdirmeye karar verdi.” notunu bırakan ressam Gros’un, Zweig’ın, Mişima’nın, intihar şampiyonu Dazai’nin, Woolf’un, Pavase’ın, Sadık Hidayet’in, Yesenin’in, Mayakovski’nin günün ağarmasını beklemedikleri herkesçe malum. Aklı başındaki Peyami Safa’dan da Yalnızız’da intihar kapısı açıktır: “İntihar ediyorum. Kendi kendimden nefretimin çerçevelediği ve çirkinleştirdiği bir dünyada yalnızım.” Gönül isterdi ki ülkeleri karanlıklara sürükleyen, özgürlükleri kısıtlayan, adaletin kantarını bozan, insana insanca davranmayan zalimler intihar etsinler, Schopenhauer’ın tersine “İntihar anlamlıdır.”ı geçerli kılsınlar. Cemil Meriç korkar: “Ölümü bir münci (kurtarıcı) olarak arıyordum. Meselelerimi ancak o çözebilirdi, korkak olduğum için intihar edemedim.”
İntihar üstüne galiba en güzel sözü Bir Düğün Gecesi’nde Adalet Ağaoğlu söyler: “İntihar etmeyeceksek içelim bari…”