Mitoloji tekinsiz gerçekliktir.
Efsaneler bilimi tamlaması “Mitoloji” sözcüğünün ahenkli açıklamasıdır. Mitoloji bilinmeyen zamanı bilinen zamana aşıran derleyicilerin ürünüdür. Derleyiciler, dağa taşa saçılmış hayal tutamlarını söylence sözcüğünün simli iplikleriyle sarıp aşıra taşıra günümüze dek getirmişlerdir.

Mythos, Epos ve Logos adlı üç kardeşin aynı gövdeden dal açmasıyla kendini gerçekleştiren mitoloji ağacı, dallarının ucunun kanat mesafesine varmasıyla mavileşmiştir. Kardeşlerden Mythos yalancılığı, Epos’un düzen ve ölçü takıntısıyla kalıba girmiş, en küçük kardeş Logos’un da insan sözü seviciliği ile yüzyılın sayfalarına dek yeşermiştir.
Mitolojinin varlığı gerçekle rüya alt tabanı karmasından doğmuştur. Karakterlere de olaylara da bakarsanız insansı ile insan üstü karmaşasının uyumunu görürsünüz. Öykünün kutsallığı ile ölümlülüğü arasında süzülen bu tür, sınırsızın sınırını verir okuyanına. Gözünüzde canlanıp sizinle konuşma kabiliyeti olan her metin mitoloji aynaları taşır.
Yazarların ve yorumcuların ne dediği değil, halk kolyesinin tek boncuğu olan bireyin ne anladığıdır en gerçek dışı yüksekliğe kurulmuş mitler. Çünkü yazarlara bakarsanız biri siyaset, biri din, biri gerçek, biri hayal diye sündüre gerdire yorumlar mitolojinin kökenini. Oysa hiç kökü olmadan dal vermiş bir türü, özneye bırakıp tebaa selamıyla çekilmek gerekir.
Bu yazıda ve bundan sonraki mitoloji yazılarımda kalemi yüksek oynatmadan bir mitolojik kahramanı anlam kalıbına dökmek için ısıtacağım. Kahramanın yalnızca iyi, güzel ve güçlü olduğuna dair yanlış inanışı unutarak. İnanışın doğrusu olmadığını da anımsayarak… Buna da anti-kahraman deniyor fakat bu kalıp kendine düşman, anti, Eski Yunanca’da karşı anlamına gelen ‘Antiavri’den dönüşürken, ‘Kahraman’ Farsça’dan şapkalarını çıkarıp gelmiştir dilimize, ikisi öyle hiddetli geçimsizdir ki aralarına evlat diye kısa çizgiyi misketlerler.
Ben anlatacağım tüm kötücül kahramanlara “Siyah Kahraman” diyeceğim izniniz olmasa da iyilere de “Beyaz Kahraman” artık nasıl yerleştiyse ruhumuza renklerin art niyeti ve önniyeti…
Kendi sınırlarının acımasız yanılgısıyla her şeyi sınırlandırarak mutlu olabileceğine katıksız inanan ölümlü beyni, mitolojiyi de bölgeleştirmiştir. İşte o beş bölgeden birinden geliyor ilk Siyah Kahramanım “Babayaga”
Babayaga, soğuk iklimlerin ateşe yakın oturan mitolojik yaratığı. Slav kültürünün mihenk taşlarından olan ve cadı kimliği taşıyan diğer adıyla Jezi Baba, hayallerden metinlere varoluşundan günümüze hayli biçim ve özellik değiştirmiştir.
Babayaga, mit birin biçim aldığı arketipte beyaz tarafta duran bir pagan karakterdir. Hristiyanlığın baş eğdiren mayalı etkisiyle zamanla o inanıştan türeyen diğer kahramanlar gibi siyahçıl özellikler alır.
Babayaga, tek yargılı varyant oluşmadan öncesinde yer ve toprak tanrısıyken, ikinci basamakta hızlı karanlık düşüşe geçmiş ve yerin en dibine indirilmiştir. İnsan kaburgalı varlığı, ilkin cehenneme uğur seçilmiş sonra lav zerreleriyle yüzey tahtına çıkmıştır. Kökler saçılan ve toprağa baharı getiren kudretli bacakları, çelimsiz tavuk bacaklarına çevrilmiştir. Evrimini tersten deneyimleyerek koca yeryüzünden, bir ormanın başına getirilmiş; tanrıyken yerel yönetimlere layık görülmüştür. Tavuk bacakları sebebiyle eski hareket kabiliyeti erkinden alınmış, yetmedikçe yetmemiş gövdesi ölmeye bir hafta kalaya dek yaşlandırılmıştır. Sonunda ederi, yüzü siğiller ve yaralarla kaplı yaşlı bir bataklık cadısına kadar düşürülmüştür.
Babayaga’nın başta erkek iken kadına dönüştürülmesi de tahmini şaşırtmayacak Hristiyanlığın erkek peygamber ve erkek iktidar etkisiyledir. Çoktan ölmüş yüzü ve gövdesi çürümeyi anımsatır. Karnına dek sarkmış memelerini omuzlarına bir atkı olarak dolayıp koşturması onun korkunç özelliklerine tezat bir zavallılığa ve mizaha kapı aralar.
Babayaga, ara varyantlarda o dönemde kalemi tutanın etkisiyle orijinal mitteki kudretine dönse de kısa sürede insansı özellikleri onu telek telek ele geçirecektir.
Komik tavuk bacaklarının üzerinde yol alan yarı insan yarı tavuk ama tümüyle kaybeden bir karakterdir son düzlükte. Bu maskülen cadı, ormana giren çocukları kaçırıp onlarla beslenmektedir. Kendi bacakları gibi evinin bacakları da tavuk bacaklarıdır.

Diğer cadıların zıddına onu süpürgesi uçurmaz. Karakterin karikatürize baskınlığı bir havanda uçup havanı tokmakla yönlendirmesiyle iyice şenlenmiştir. Sarımsağın büyü ve tılsımda etkili gücü, ıssızlığın karakterlerini uzak tutma söylencesi bu varyantı tetiklemiştir.
Karakter Rusya dışında Sırbistan, Polonya ve Romanya’da da küçük değişiklerle yer almıştır. Örneğin Polonyalı Babayaga, yalnızca pazartesi günleri ormana gelen çocukları kaçırır. Bu Polonyalıların pazartesi ritüelleriyle ilişkilidir. Yani aslında sadece Babayaga değil, tüm mitolojik karakterler hangi ülkenin ya da coğrafyanın haritasına düşerse oranın kültürel ve iklimsel devinimlerinden etkilenirler.
Her mitolojik hikayede bir amaç vardır, hayatın kendini gerçekleştirme zorunluluğu yazının yazmadığı zamanlardan beri böyledir. Babayaga da bize kötüyü, kötünün amaçsızlığını, yanlış atılan adımların yakıcı sonuçlarını vermek için yaratılanlardandır. Çünkü annesinin sözünü dinlemeyen çocuklar ormanda kaybolup Babayaga’nın yahni kazanında soğan ve havuçla demlenir hep. Bu mitte de koruma dürtüsü ve sakın ha! Ünlemi baskındır.
Bir başka sakın ha! İse söylenmemesi gerekenler obsesifidir. Kurşuni gölgeli iddiaya göre eğer ormanlık ya da yeşil bir alandaysanız 3 kez ‘Babayaga’ diye seslemeniz, onun sizi rüzgarına kaptığı gibi saniyeler içinde çocuk kemiklerinden koltuklu evine götürmesini sağlamaya yetecektir. Babayaga1, Babayaga2, …3…
1 Yorum
Çok güzel anlatmışın emeğine eline kalemine sağlık. Seninle gurur duyuyorum gülçin. Başarılar diliyorum. Allah sağlık versin ailen öğrencilerin sevdiklerin dergi okuyucuların dergiyi çıkaran ekip arkadaşlarınla hepbirlikte devamını kısmet nasip etsin. Kitaplarını da okudum onlarda harika ve başarılarına verdiğim yıldızzz sonsuzz. İzmir televizyonundaki şair ve yazarlarlarla sohbet dioloğun ses tonun aksanın şiir okuyuşun süperrr. Allah seni yetiştiren ilköğretmenin olan annenden razı olsun. Seni okutan ilkokul öğretmeninden bugüne kadarki öğretmenletinden de razı olsun. Ne mutlu oluyolardır senden yana benim gibi.