Fatma Karagülle

Roman türü ülkemize Tanzimat edebiyatı ile girer. Önce çeviri romanlarla başlayan bu süreç, taklitlerle devam edilerek ve kimliğini kazanarak günümüze gelinmiştir.
Türk edebiyatında roman, başlı başına bir tür olarak 1860’tan sonra başlar ve 1895’e kadar sürer.
Türk okurunun romanla tanışması, Sultan Abdülaziz döneminde sadrazamlık yapmış olan Yusuf Kamil Paşa’nın Fransız sanatçı Fenelon’un Telemak adlı eserinin çevirisi “Tercüme-i Telemak”ı yayımlamasıyla olmuştur.
Daha sonra bu çeviriyi Victor Hugo’nun ünlü romanı “Sefiller” izler.
Gazete sayesinde halka ulaştırılan bu çeviri romanlar daha sonra yazılacak olan Türk romanlarına da taban hazırlar. Fransız romanlarından çevrilen örneklerin ardından Ahmet Mithat, Namık Kemal, Şemsettin Sami gibi yazarlar roman yazmaya başlar.
Türkçede roman niteliğini taşıyan yerli ilk roman Şemsettin Sami’nin “Taaşşuk-u Talat ve Fitnat” adlı yapıtıdır.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemsettin-Sami’nin ‘nin ilk kez 1872’de yazmaya başladığı ve 1873 yılı ortalarına kadar bölüm bölüm Hadika Gazetesinde yayımladığı romanıdır. Romanın bölümler halinde yayımlanmasından sonra 1875’de kitap halinde Osmanlıca olarak basılır, ilk telif Türk romanı olarak da edebiyat tarihine geçer. Kitabın Latin harfleriyle yapılan ilk baskısı ise 1964’te gerçekleşmiştir.
Talat ve Fitnat’ın aşkları anlamına gelen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat kendi dönemini göre oldukça sade bir dille yazılmıştır. Bu nedenle Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat hem Tanzimat Dönemi hem de Türk edebiyatının ilk yerli modern romanı olarak kabul edilir.
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, Şemsettin Sami’nin ilk ve tek romanı olmasının yanı sıra Ahmet Mithat Efendi ve Namık Kemal’e öncülük etmesi, Türk edebiyatın ilk telif romanı olması, Türk Edebiyatında ilk roman olması, yazarı Şemsettin Sami’ye ilk Türk romancısı sıfatını kazandırması nedenleriyle önem kazanmıştır.
Romantizm akımına dahil olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, roman tekniği açısından zayıf ama dili zamanına göre sadedir.
Talat, küçük yaşta babasız kalır ve annesi tarafından büyütülür. İşyerine gidip gelirken Hacı Mustafa’nın dükkânına uğrar. Hacı Mustafa, Fitnat’ın üvey babasıdır. Fitnat’ın annesi, Fitnat’a hamileyken kocasından ayrılmış, Hacı Mustafa ile evlenmiştir. Bu evlilikten birkaç yıl sonra Fitnat’ın annesi ölmüş, Fitnat öksüz kalmıştır.
Talat, Hacı Mustafa’nın üvey kızı Fitnat’ı tesadüfen görür ve ona âşık olur. Sevgisi karşılıksız kalmaz; Fitnat da Talat’a tutulur. Hacı Mustafa, kızı Fitnat’ı hiç dışarı çıkarmamakta, âdeta evde hapis tutmaktadır. Talat, bir gün çarşaf giyip kadın kılığına girer ve Fitnat’ın yanına çıkar. İki sevgili birbiriyle konuşurlar.
Hacı Mustafa, Fitnat’ı Ali Bey adında zengin ve yaşlı bir adamla evlendirmeyi düşünmektedir. Fitnat ise buna yanaşmaz; çünkü Talat’ı sevmektedir. Sonunda Hacı Mustafa’nın dediği olur; fakat Fitnat buna dayanamaz ve intihar eder. Fitnat’la evlenen Ali Bey, Fitnat’ın boynuna takılı muskayı açıp okur ve deliye döner. Çünkü öz kızıyla evlenmiştir. Ali Bey bir süre sonra delirir ve ölür. Ardından bütün bu olanlara dayanamayan Talat da yatağa düşer; çok geçmeden o da ölür. Roman, bu acıklı sonla biter.
ŞEMSETTİN SAMİ (1850-1904)
Yazarlık ve sözlük alanlarındaki çalışmalarıyla öne çıkan Arnavut asıllı Şemsettin Sami, 1 Haziran 1850’de Arnavutluk’ta dünyaya gelir. Öğrenimini Yunanistan’da bulunan Zosimea Lisesinde tamamlar. Bu esnada Arnavutça, Yunanca, İtalyanca, Fransızca, Arapça, Farsça ve Türkçeyi öğrenir.
Şemsettin Sami, 1871’de İstanbul’da memuriyet hayatına başlar. Ona büyük ün kazandıran eseri olan “Taaşuk-ı Talat ve Fitnat” romanını bu esnada parça parça yayımlar. 1876’da da Sabah gazetesini yayımlar ve bu gazetenin tiraji konusunda oldukça başarılı olur.
Ömrünün sonuna kadar kalacağı Teftiş-i Askeri Komisyonu’nun kâtipliğine II. Abdülhamit tarafından getirilen Şemsettin Sami, Sefiller ve Robinson Crusoe romanlarını da bu esnada Türkçeye çevirir.
Şemsettin Sami, kendisine büyük ün kazandıran eserlerinden olan Kamus-ı Fransevi’yi 1882-1883 yıllarında ilkin Fransızca-Türkçe sonrasında da Türkçe-Fransızca şeklinde yayımlar. Büyük eserlerinden olan “Kamus-ül A’lâm” ansiklopedisini yine bu yıllarda yayımlar. Akabinde ise Kamus-ı Arabi sözlüğünü yayımlar. Sonrasında çağdaş anlamda ilk Türkçe-Türkçe sözlük olan Kamus-ı Türki’yi yazar. Bu eserin neşriyle birlikte tamamen Türk dili ile ilgili çalışmalara kendini verir.
Şemsettin Sami, 1 Temmuz 1904’te Erenköy’de bulunan evinde hayata veda eder.
ŞEMSETTİN SAMİ’NİN YAPITLARI:
Roman
Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat (1873)
Oyun
Besa yahut Ahde Vefa (1874)
Seydi Yahya (1875)
Gâve (1876)
Mezalim-i Endülüs (basılmadı)
Vicdan (basılmadı
Çeviri
Florian, Galatée 1773
Dumanoir & d’Ennery, İhtiyar Onbaşı (1874)
Daniel Defoe, Robinson Crusoe
Victor Hugo, Sefiller (1880, son cildi eksik)
Ali bin Ebi Talib Efendimizin Eş’ar-ı Müntehabeleri (1900, Ali bin Ebu Talib’e atfedilen Divan’dan çeviriler)
Sözlük ve Ansiklopediler
Kamus-ı Fransevî (1882-1905, Fransızca-Türkçe sözlük)
Kamus-ı Fransevî (1885, Türkçe-Fransızca sözlük)
Küçük Kamus-ı Fransevî (1886, Fransızca-Türkçe sözlük)
Kamus-ül Âlam (6 cilt, 1889-1898, genel ansiklopedi)
Kamus-ı Arabî (1898, Arapça-Türkçe sözlük, tamamlanmadı)
Kamus-ı Türkî (2 cilt, 1899-1900, tıpkıbasımları 1978, 1998)
Usul-i Tenkit ve Tertib (1886)
Nev’usul Sarf-ı Türkî ((1891, modern Türkçe gramer)
Yeni Usul Elifba-yı Türkî (1898)
Usul-i Cedid-i Kavaid-i Arabîye (1910, yeni usul Arapça ders kitabı)
Tatbikat-ı Arabîye (1911)
KAYNAKÇA:
Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul, Cilt 3, 1994
Mehmet Kaplan, Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar 2, Dergah Yayınları, İstanbul, 2.Baskı, 1994
Kenan Akyüz, Modern Türk Edebiyatının Ana Çizgileri, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1995