Ataol Behramoğlu Şiirlerini Okurken…
“nicedir özlemişim/ bir dosta sarılıp/ ağlamayı”
Şiirin “imge” ile yazılacağı üzerine egemen bir düşünce var yeni şiirimizde. Edebiyatımızdaki politik dönem ve akımlara neredeyse alaycı bir yaklaşım var. Gerçeklikten uzaklaşmış, “birey”e ve “şey”lere doğru derinleşmiş bir şiir egemen şimdi. Yenileşme, devinim bu şiirin de, yeni şiirimizin de kemikleşmesini önlüyor…
Ataol Behramoğlu’nu okurken bir okur olarak özel bir şiirin ihmaline de tanık oluyorum. Ataol Behramoğlu şiiri karekteristik bir şiir. Şiiri okurken, şairin çetin ve içtenlikli duruşunu izliyorsunuz… Aşkla, doğayla, insanla barışık bir poetik varoluşa tanık oluyorsunuz…
“kendisine rastladığımda/ düşünüp duruyordu bir kanepede/ ben sordum o anlattı/ güzelim tekirdağ şivesiyle…”
“umutsuz olmak istemiyorum. Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum…”
Bu edinim neden bizim kuşağa ulaşmadı? Ya da ben neden bunu bilmiyorum?
Umudun umutsuzluktan daha büyük olduğunu…
“bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın”
İlk gençlik düşlerim… Kütüphanedeki bütün kitapları okuyup, atlastaki bütün kara parçalarını gezeceğim…
“ne anlatır yunan şarkılar/ insanı tepeden tırnağa saran bu hüzünle”
“to treno” bir trenden başka ne anlatıyordur kim bilir?…
“kendine iyi bak” diyen sesler
“nasılsın” diyen sesler
kaygılı, dostça çınıltılı, ince, kalın, boğuk ya da tiz
kendimi en kötü duyumsadığım zamanlarda
duymak istediğim o sesler
tutunarak güven duyduğum
birlikte bir karanlığı geçtiğimiz…
T. uyar, M. Altıok şiiri üzerine “yaşantılı” dizeler yazıyor diyor… Ben bu duyguyu A. Behramoğlu şiiri içinde de hissettim. A. Behramoğlu şiirini okurken, ahlaki olgunluğa ermiş bir devrimcinin iç uygarlığını keşfediyorsunuz. Sözcüklerin kimi zaman acemileştiğini, kifayetsizleştiğini fakat şiirin ışık gibi dizelerde yaşadığını görüyorsunuz.
“saklanma baba” dedi çocuğum
sitemle. Çırpınan bir bakışla…
“eylül” çarpışma
kanama…
yaralısın babacığım…
karanlık koğuş aydınlanıverdi
umutla canlandı yürekler
insana yaraşan özgürlüktür
anladım bir daha ve sevinçle dolu gelecekler.
Maltepe Askeri Cezaevi’nde yazılmış alıntıladığım şiir. Joan Baez için.
Sayısız güzel yanı var şiirin ama en önemlisi yazılmış olması… Bu yoğun vizyon emperyali altında özgürken bile yazılamıyor artık şiir…
“Koparır halk bir gün zincirlerini”
“halkın dostları” onunla, halkla yaşıyor şiir…
“doğa sonsuz bir şimdiki zaman yaşıyor, korkunç sabırlı bir şimdiki zaman”
Vazgeçemediği bilge şairin…
“sözcüklerin de
yazgıları var
ne kötü
ölüm sözcüğü olmaya tutsaklanmak”
….
“Paris’in yolları taştan ve uzundur
İçimde bir hançer kıpırdanıp durur
Yüreğim bir çeki taşı gibi ağır”
Sürgün nasıl taşır ağır kalbini…
“O kadar inek gördüm ki hayatımda
Onlara bir şiir adamam gerek”
İnekleri benim için sev…
Var olmak çünkü bir tanımdı, bilinmesiydi varlığın ya da yokluğun, başka varoluşlar ya da yok oluşlar bağlantısında…”
Bu başıboş çağın öncesinde yaşadı varlığımız…
leka
kasım/ 2003