Haydar Ergülen’in yönettiği şiir atölyesi çalışmasına yönelik tepkilerin gerekçesini anlayabildiğimi söyleyemem. Okuduğum bazı görüşlerin birtakım ayrıntılarda haklılık payı olsa bile temel olarak bir mantık hatası göze çarpıyor.
İtirazın temelinde şiirin parayla ilişkisi var. O paraya şair olunmayacağı düşüncesi ekseninde taraftar toplayan tartışmanın okur nezdinde karşılık bulmasına itirazım yok. Parası olmayanın şiir öğrenmek gibi bir hakkı var sonuç itibariyle. Ama parası olmayanın su içme hakkı da var. Oysa parası olmayanın su içme hakkı için bir gösteri yapmaya kalksak taraftar toplayamayız gibi geliyor. Okurun Haydar Ergülen’i ücretsiz dinlemek istemesi haktır. Buna itiraz etmek mümkün değil. Ama işin geri kalanı ne yazık ki temel birtakım yanlışlıkları da barındırıyor içinde.
Benim bildiğim hiçbir atölye çalışması şair ya da yazar olunacağı iddiasıyla mezun yetiştirme derdinde değil. Atölye çalışmalarının uygulama mantığı olarak sempozyumlardan, söyleşilerden ya da seminerlerden bir farkı yok. Gördüğüm kadarıyla afişlerde de şair yapma iddiasını gösteren bir şey yok. “Şiiri şairlere bırakmayın” diyor. Zaten şiir, öykü ya da diğer yazınsal disiplinlerin çok yaygın bir uygulama arzusu içinde karşılık bulduğu gerçeğiyle karşı karşıya değil miydik? O halde Aziz Nesin neden “bu ülkede her üç kişiden beşi şairdir” demişti. Demek ki herkes yazıyor, yazmak istiyor zaten.
Haydar Ergülen’in birine şiiri öğretecek altyapısı mı yok acaba? İtiraz buna mı? Hiçbir itiraz öğesi içinde buna rastlamadım. Hepimiz biliyoruz ki Haydar Ergülen birine şiiri de öğretebilir, tüm alanlarla ilgili düşüncesini de paylaşabilir. Yetkinliğiyle de ilgili bir itiraz yoktu hiçbir paylaşımda. Sorun ne o zaman?
Sorun Haydar ergülen’in bu paylaşımlar karşılığı para alıyor olması… İşte burada bir mantık hatası var. Bu anlamda konuya itiraz edenlere şu soruları sormak isterim.
- Böyle bir programa davet edildiğinizde “ben gelir anlatırım ama para almam” cevabını mı verirsiniz? Ya da böyle bir davet alıp buna karşı olduğu için reddeden kaç kişi var? Neyi reddetmişlerdir tam olarak.
- Türkiye’nin farklı bölgelerinde çeşitli edebiyat etkinlikleri yapılıyor. Özellikle mali durumu iyi kurumların desteklediği “Madagaskar şiir akşamları” gibi isimlerle gerçekleştirilen etkinliklere gidip orada ödenen teliflere itiraz eden oldu mu? Ya da o tür etkinlikler organize edilirken oralara davet edilmekle ilgili oluşturulan bir klan yok mu? Orada bir statüsü olan bunu korumak için her yolu denemiyor mu? Oraya gidecek isimlerin belirlenmesi sürecine müdahil olmaya çalışmıyor mu? Yakın dostlarının gittiği etkinliklerde -bir de ucunda telif varsa- bulunmamanın acısını herkesten çıkarmıyor mu? Bu tür işler dostluklar oluşturup dostluklar bozmuyor mu?
- Gücünüz yetse her işinizin bir maddi karşılığı olmasını istemez miydiniz? Bir yere konuşmacı olarak çağrıldığınızda bunun bir maddi karşılığı olması sizi rahatsız eder mi? Bir yazınızın yayımlandığı mecradan, konuştuğunuz bir yayın platformundan gücünüzün yetmesi durumunda maddi karşılıklar beklemeniz garip mi olur?
Yazdığımız dergilerin, konuştuğumuz platformların çoğu telif ödeyemiyor. Buna rağmen destek vermeyi sürdürüyoruz. Keşke fırsat olsa da klavyeye bastığımız tuş başına, ağzımızdan çıkan sözcük başına bir telif isteyebilsek.
Atölyelerin bir şair- yazar üretme platformları olmadığı düşüncesine itirazım yok. Ama bir topluluğu bir şairle buluşturup yazınsal teknik çalışmalar yapmak öğretici özellikler taşır. Öğretici özellikler taşıyan başka çalışmalar da vardır. Atölyeler de bunlardan biridir. Bir atölyede konuşmak için ücret almakla yukarıda saydığım telif uygulamaları arasında da hiçbir fark yoktur. Parayı belediyenin ödemesi, okurun ödemesi, şirketlerin ödemesi bir şeyi değiştirmez.