Satırbaşı’nın yeni konuğu Fuat Sevimay. Mehmet Fırat Pürselim, Fuat Sevimay’a çeviri ve kurmaca metinlerin bir yazarın dünyasında nasıl karşılıklar içerdiğini sordu…
Mehmet Fırat Pürselim – Fuat, Italo Svevo, Luigi Pirandello, Oscar Wilde, Henry James önemli ve zor yazarların çevirmenisin. Tabii ki en kıymetlini sona sakladım. James Joyce gibi büyük bir yazarın külliyatını Türkçe’ye kazandırdın. Bir başka dile aktarılması en zor metinlerden kabul edilen Finnegan Uyanması’nın çevirisiyle hem Talat Sait Halman (İKSV) hem de Dünya Gazetesi çeviri ödüllerini kazandın. Kaleminin kanını akıtarak Türkçeleştirdiğin metinleri keyifle okuyorum, eyvallah. Fakat bir yandan da kendi dilini bulmuş, evrenini kurmuş bir yazarsın. Ara Nağme’yi, AnarŞık’ı ama özellikle de son romanının Kapalıçarşı’yı okurken Fuat çevirilerle uğraşırken yazarlığına haksızlık ediyor, diye düşünmeden edemedim. Kapalıçarşı’nın o masalsı atmosferini nefeslerken keşke daha fazla kurmaca eser yazsa da, biz de bu farklı bir soluktan mahrum kalmasak diye diye kitabı bitirdim.
Bu bağlamda sormak isterim ki, Fuat Sevimay’ın edebi yörüngesinde çeviri nerede, kurmaca metinler nerede durmaktadır. Bundan sonrası için yörüngede bir değişiklik düşüncesi var mıdır?
Fuat Sevimay: Değerli sözlerin için çok teşekkür ederim. O harika yazarların zihniyle çeviri üzerinden buluşmaktan büyük keyif aldım. En çok da Joyce, Svevo ve Pirandello’dan. Ama çevirmenlikte arzu ettiğim noktaya ulaştığımı hatta aştığımı düşünüyorum. Joyce külliyatının bana düşen kısmını tamamladım, Svevo’dan bir eser kaldı ve galiba bu anlamda dükkânı kapamak üzereyim. Belki son bir Svevo, çok ilerde tadımlık bir çağdaş eser ve yeter.

Bu sadece kişisel bir karar değil. Bütünde de korkunç bir kültür emperyalizminin yaşandığını, batıdan bize ve diğer ülkelere oluk oluk, gerekli gereksiz bir dolu çeviri yapıldığını, öte yanda buralardan oraya muhteşem eserlerin dahi zar zor çevrildiğini görüyorum ve bu fahiş dengesizlikten dolayı canım sıkılıyor. Açıkçası bu dengesiz dişlinin bir parçası olmak istemiyorum.
O nedenle kendi metinlerime ağırlık verdiğim dönemin başladığını söyleyebilirim. Beni bilirsin, yazmak söz konusu olduğunda hastalıklı bir adamım. J Halihazırda bir romanın ortalarındayım ve bir de yarım öykü dosyam var. Sonrası için üç romanın da taslağı hazır. İlaveten birkaç çocuk kitabı, bir tiyatro metni, bir deneme, falan filan. İşte beni gelecek 10 yıl için heyecanlandıran şeyler bunlar. Yeter ki yerlerini bulsunlar. Sonrası okumak, okumak, okumak. Aslında en güzeli de okumak sanırım.