Satırbaşı’nın yeni konuğu yazar Jale Sancak. Fuat Sevimay Jale Sancak’la öykü ve roman ilişkisini konuştu:
Fuat Sevimay: Jale Hocam, edebiyat severler sizi önce öykülerinizle tanıdı. Son yıllarda ise iki romanla, Fırtına Takvimi ve Uyanan Güzel ile okuru selamladınız. Öyküden asla vazgeçmeyeceğiniz ise, iki romanın arasında bizle buluşan öykü kitabınız Belki Yarın’dan belli.
Her iki deneyimi yaşayan bir yazar olarak, öykü ve roman yazmanın benzeş ve farklı yönlerinden bahsedebilir misiniz? Ve sizin okuma yolculuğunuzda öykü ve roman nerede duruyor?
Jale Sancak: Elbette bana özgü değil bu, her iki türde de anlatmayı hedeflediğimiz meseleyi yazabilmek için gerekli olan karakter, olay örgüsü, dil ögeleri ve biçem ile -anlatma araçlarıyla- aynı biçimde uğraşıyoruz, ter döküyoruz. Bu benzeş yönü.Bana göre farklı yönü ise öyküde eksiltiyor, romanda çoğaltıyoruz, böylece de anlatma yolları farklılaşıyor.Hal böyle olunca da yoğunluk,hız, doku( bütün bunlar iyi öyküde çok daha sık ve sıkıdır) zaman, olay örgüsü, karakterleri ortaya koyuş gibi, metni oluşturma, tamamlama süreleri de değişiyor.

Öykü okumayı daha çok sevsem de, her iki türde de – birine öncelik tanımadan- okuyorum. Önemli olan yapıtın niteliği, doyuruculuğu. İşlerin güçlerin yoğunluğu içinde zaman açısından öykü ya da öykü kitabı okumak daha kolay oluyor elbette. Romanı okurken çok fazla bölünürse keyfim kaçıyor.