Ali Hikmet Eren ve Levent Karataş 1990 yılında kaybettiğimiz Cemal Süreya’nın 18. ölüm yıl dönümünde Aksisanat Portal’a görüşlerini belirttiler. Şair Ali Hikmet Eren Sözlerine ‘’ Olmasa da olur muydu? ‘’ diyerek başladı ve şöyle devam etti: ‘’ Cemal Süreya şiiri konusunda ön yargılıyımdır, her fırsatta da söylerim bunu. Şiirinde ‘eril’ bir dil olmasına rağmen, aynı zamanda da bir üst dil, ironi ve zeka olması, benim onun şiiri için çekimser kalmama da neden olmuştur. Cemal Süreya’yı, İkinci Yeni’den ayrı düşünemediğim gibi, birlikte de düşünemiyorum bu yüzden. Onun yazdığı şiir bana hep Garip şiirinin, Orhan Veli’den sonra, onun şiirinin kendi birikimini kullanan “başka” bir devamı gibi gelir. İlhan Berk’in hece vezniyle, Ece Ayhan’ın dörtlüklerle ilk şiirlerini yazmaya başladıklarını, -ki kendi dönemlerinin çok da gerisinden başlamışlardır- ve şiir serüvenlerinin nasıl evrilip kendi üst dillerini oluşturduklarını, Edip Cansever’deki kuralsızlığı, anlam derinliğini ve kurguyu, Turgut Uyar’ın şiiri adına zamanla büyüttüğü anlam denizini, Eloğlu’nun dil ve Ülkü Tamer’in anlam serüvenini düşündüğümüzde, Süreya’nın ilk şiir kitabından bu yana yerleştirdiği biçem ve izleği, özellikle de dili çok da geliştiremediğini,başladığı “mucizevi” yerden birbirine benzeyen yeni örneklemlerle şiir yazmaya devam ettiğini ama zekasıyla, ironiyi keşfiyle ve “tembel” bile olsa, zor bir şiirle kendini var etmeyi başardığını söyleyebilirim. ‘’
Levent Karataş ise konu ile ilgili fikirlerini şöyle ifade etti: ‘’ İyi bir şairin, “Ben Cemal Süreya’dan daha iyi yazıyorum,” diye skandal çıkaran genç şairimsiyi evinden kovduğu söylenir. İyi bir şair olarak görünen şair hakkında kolay karar vermeyin! Yaşlanınca “Bende bu şiiri anlayacak çap var mıydı?” diye düşünebilirsiniz! Leyla Şahin, bütün ahmaklar Nazım’ı ben geçeceğim diye uğraşırken Cemal Süreya: “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni…” demiştir, demişti. Mucittir Süreya, İkinci Yeni’yi bulmuştur. Buluşçu ve duruşçuluğuna, varlığına ve bıraktıklarına teşekkürle… ‘’
İki şairin konu ile ilgili hem zıt hem benzer beyanları ise Ali Hikmet Eren’in şu sözleri ile devam etti: ‘’ Cemal Süreya, klasik ve alışılagelmiş bir “aşk” söz konusu olduğunda hep bir adım öndedir Yeniler‘den. Kimilerince İkinci Yeni’nin en önemli şairi, kimilerince de kalabalığı toplayan, toparlayan, kendisi de hep dışarıda kalan şairidir. Köprüdür, öyledir kadın okurlarınca da. Hangi dil cambazının şiirlerinin toplu adı “Sevda Sözleri” olur ki? Belki de buna taktım ben. “
“ Bir keresindeVerlain’in, kendimce “basit” bir şiirini çevirme gafletinde bulunmuştum. Bence güzel de olmuştu, yayınladım da. Haddime neyse! Aynı şiirin Erdoğan Alkan çevirisi vardı ve ben kendimce o çeviride göremediğim başka ayrıntıları, şiir adına duyumsadığım kendi algılarımı da hissettiğimi sanmıştım. “
“ Sevgili Mahzun Doğan, -ki onun evi milli kütüphane gibidir; o aradığını bulur da, ben Mahzun’u bile bulamam bazı zaman onun evinde- aynı şiirin Cemal Süreya çevirisini bulup yolladı bana; sayfaları sararmış eski bir dergiden. Dedim ki, halt ettim… Pişman oldum emeğime, kendime kızdım. Keşke daha fazla yaşasaydı, yazılarından çok şey öğrendim… Ruhu şad olsun! “
Söyleşi: Açelya Büşra Özdirek