Açelya Büşra Özdirek
Buxtou’nun ‘’ Oymacılıktaki kural eleştirilerde de geçerlidir. Oyulacak yer kesilmez. ‘’ dediği yerde aslında eleştiri alanı şu anda. Varlığı kendisi dışında bir sanatı gerektirdiği, yaratıcı sanatlar arasında olmadığı için hayat ve insan ilişkilerine dair yeni bir yorum getirmek yerinesarkastik eğilimlerin boy gösterdiği, öznel düşüncelerin, ön yargıların, pazarlama kaygılarının birbirine karıştığı yöntemli eleştiriden uzak ne varsa, önümüze seriliyor maalesef.
Günümüz için değerler skalasına sahip çok az yapıtın var olduğu yadsınamaz bir gerçekken, bu noktada aklıma ilk gelen Mavi Şiirler Antolojisi ile hepimizin masasından geçmiş olan usta eleştirmen Memet Fuat oluyor benim için. Eleştirinin gerçek anlam ve işlevini kapsayıcı, tarafsız, bireysellikten arınmış, yadırgatıcı ancak özgürlükçü ve hoşgörülü bir dille bize sunan Bengü’ye çağdaş Türk şiirinin borcu büyük. Orhan Veli ve Nazım Hikmet’in kitap düzeltileri onun elinden geçmiş, birçok şiiri ve denemesiyle kendine has bir tavır sergilemiş, yayın evi kurup dergi yönetmiş, çeviriler yapmış.Fakat bizim için esas konu onun eleştirmenliği. İhtiyacımız olan bu.
Yazınsal alandaki bunca özensizliğin içinde O’nun eserlerine baktığımızda, yazılarında o kadar büyük bir özen görüyoruz ki; noktalamadan yazı içeriğine, sunusuna kadar her detay ince elenip sık dokunmuş tarafından.Sanatın toplumsal bir sorumluluk oluşunu, eleştirinin nasıl olması gerektiğini değil nasıl olmaması gerektiğini, söz söylemeden ortaya eser koyarak ve ortaya koyduğu eseri sanatsal değerinin ölçütleriyle bize kanıtlayarak yol almış.
Tartışmalar kitabından bahsedeyim mesela. ‘’Sanat niteliğine ulaşabilmiş bir yapıt hangi anlayışa girerse girsin başarılıdır.” (s.181) derken betimleyici, “Sanatta bir dünya görüşünü savunmaktan çok bir dünya görüşünü yaşamak önemlidir.” (s.86) derken değerlendirici, “Sanatçı olacak olsam, bilgili sanatçı olmaya bakardım.” (s.109) derken tanımlayıcı bir yaklaşım sergiliyor bizlere. Nesnellik ile öznelliği bir terazinin iki kefesine yerleştirmiş ve asla birbirine karıştırmayan tavrı’’’ Eleştiri Üstüne ‘’ kitabında da kendini gösteriyor. Buna benzer ve daha kuvvetli birçok örnek mevcut bir eleştirmen olarak Memet Fuat’ın kalemi üzerine. O’nun yöntemini Melih Cevdet Anday da şöyle tanımlar: “ Memet Fuat’ın yazılarını okudunuzsa görmüşünüzdür, ele aldığı konularda aşırı karşıtları bir bir gözden geçirir, iki yandan da doğru olanları bulup göstermeye çalışır; böyle yaparken sanırsınız ki, kendi de sizinle beraber arıyor, ya da arabuluculuk ediyor, aşırılıklar arasında sağduyunun gösterdiği yolu izlemeye çalışıyor.” İşte Memet Fuat bunu, anlatmak istediği şeyin altını iki kez çizmek için yapıyor. Tam da olması gerektiği gibi…
Yenileyici ve tarafsız yanlarımızın
törpü altında kaldığı bu dönemde bize kalan bu büyük değer,Çağdaş Türk Edebiyatı’nın
paşası, maestrosu, eleştiri ustası 19 Aralık 2002’de aramızdan ayrılırken
bizlere,sanatsal işçilik ve politika denklemindeönemlieserler bıraktı.Sanatçının
‘’ Küçük Politika ’sının’’ , ‘’ Büyük Politika’sını ‘’ oluşturduğunun tanımını
en güzel şekilde yapıp, ‘’İnsanları, kötü yönlerini bilerek, hiç kendimi
kandırmadan, oldukları gibi severim. Belki bu sevgiyi korumak için bir uzak
duruşum var katılaşmış olanlarına, ama biçimlenme dönemlerindeki genç
insanlarla sürekli ilgilenirim, olumlu gelişmelerini görürsem sevinirim. ‘’
sözleriyle de bizler için fener olarak eleştiri üslubunun dinamiğini sundu. Var
olmuşluğuna ve satırlarına bin teşekkürle ve saygıyla…