Close Menu
AksisanatAksisanat
  • ANASAYFA
  • HABERLER
    • Edebiyat Haberleri
    • Sinema Haberleri
    • Tiyatro Haberleri
    • Müzik Haberleri
    • Güzel Sanatlar Haberleri
    • Televizyon Haberleri
  • YAZI
    • Edebiyat Yazıları
    • Kitap Yazıları
    • Sinema Yazıları
    • Tiyatro Yazıları
    • Müzik Yazıları
    • Güzel Sanatlar Yazıları
    • Televizyon Yazıları
  • SÖYLEŞİ
    • Edebiyat Söyleşi
    • Sinema Söyleşi
    • Tiyatro Söyleşi
    • Müzik Söyleşi
    • Güzel Sanatlar Söyleşi
    • Televizyon Söyleşi
  • ETKİNLİK
    • Edebiyat Etkinlikleri
    • Sinema Etkinlikleri
    • Tiyatro Etkinlikleri
    • Müzik Etkinlikleri
    • Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    • Televizyon Etkinlikleri
  • ÖDÜLLER
    • Edebiyat Ödülleri
    • Sinema Ödülleri
    • Tiyatro Ödülleri
    • Müzik Ödülleri
    • Güzel Sanatlar Ödülleri
    • Televizyon Ödülleri
  • YAYINLAR
    • Kitap
    • Dergi
  • AKSİSANAT TV
  • BİLGİ BANKASI
  • SORUŞTURMA
    • Satır Başı
    • Öykü Zamanlığı
  • DOSYA
  • EDEBİYAT
    • Edebiyat Haberleri
    • Edebiyat Söyleşi
    • Edebiyat Yazıları
    • Edebiyat Etkinlikleri
    • Edebiyat Ödülleri
  • SİNEMA
    • Sinema Haberleri
    • Sinema Söyleşi
    • Sinema Yazıları
    • Sinema Etkinlikleri
    • Sinema Önerileri
    • Sinema Ödülleri
  • TİYATRO
    • Tiyatro Haberleri
    • Tiyatro Söyleşi
    • Tiyatro Yazıları
    • Tiyatro Etkinlikleri
    • Tiyatro Önerileri
    • Tiyatro Ödülleri
  • MÜZİK
    • Müzik Haberleri
    • Müzik Söyleşi
    • Müzik Yazıları
    • Müzik Etkinlikleri
    • Müzik Ödülleri
  • GÜZEL SANATLAR
    • Güzel Sanatlar Haberleri
    • Güzel Sanatlar Söyleşi
    • Güzel Sanatlar Yazıları
    • Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    • Güzel Sanatlar Ödülleri
  • TELEVİZYON
    • Televizyon Haberleri
    • Televizyon Söyleşi
    • Televizyon Yazıları
    • Tv Önerileri
    • Televizyon Ödülleri
    • Televizyon Etkinlikleri
  • ÖNERİLER
    • Okuma Önerileri
    • Tv Önerileri
    • Sinema Önerileri
    • Tiyatro Önerileri
    • Sergi Önerileri
  • POPÜLER KÜLTÜR
  • ÇEVİRİ
    • Şiir Küre
  • YAZARLAR
  • PERFORMANS
    • Hanım-Efendiler
    • Matris Şiir
    • Dada Günlükleri
    • Şairler Sözlüğü
  • İLETİŞİM
  • KÜNYE
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
Facebook X (Twitter) YouTube Instagram WhatsApp
AksisanatAksisanat
YAZARLAR Giriş
  • ANASAYFA
  • HABERLER
    1. Edebiyat Haberleri
    2. Sinema Haberleri
    3. Tiyatro Haberleri
    4. Müzik Haberleri
    5. Güzel Sanatlar Haberleri
    6. Televizyon Haberleri
    7. View All

    Çıngıraklı Sokak, üç yaşına doğduğu sokakta bastı…

    28 Ocak 2025

    “Sinema Endüstrisi ve Akademi” Başlıklı Çalıştay başlıyor…

    30 Kasım 2024

    ÇINGIRAKLI SOKAK, “HEYBELİADA SANATORYUMU HALKINDIR!” DEDİ

    26 Kasım 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Ümit Yaşar Oğuzcan Durağı

    5 Kasım 2024

    Antakya Film Festivali’nden Depremzedelere Moral: Yaz Sineması Etkinliği…

    31 Mayıs 2025

    Fotofilm 6. Uluslararası Kısa Film Festivali Ödülleri Sahiplerini Buldu

    19 Mayıs 2025

    Bergen En Çok İzlenen Film Oldu…

    9 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    BURAK ERTAN “ALABORA” İLE KALPLERE DOKUNACAK

    13 Temmuz 2025

    Özgür Akdemir, “Zalım Seni” adlı çalışmasını, sevenlerinin beğenisine sundu!

    8 Nisan 2024

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    “Sessiz Kalmıyoruz Dünya İçin Konuşuyoruz!”

    19 Ekim 2025

    Aylık Şiir Gazetesi Çıngıraklı Sokak Yeni Sayısıyla Okurunu Selamlıyor…

    10 Ağustos 2025

    BURAK ERTAN “ALABORA” İLE KALPLERE DOKUNACAK

    13 Temmuz 2025

    Antakya Film Festivali’nden Depremzedelere Moral: Yaz Sineması Etkinliği…

    31 Mayıs 2025
  • YAZI
    1. Edebiyat Yazıları
    2. Kitap Yazıları
    3. Sinema Yazıları
    4. Tiyatro Yazıları
    5. Müzik Yazıları
    6. Güzel Sanatlar Yazıları
    7. Televizyon Yazıları
    8. View All

    Hüseyin Kalyan Yazdı: Şerif Fatih, Hakikat Yolunda Bir Münzevi

    7 Ağustos 2022

    Gezi – Demet Kurt Güngör: Kurdun Kirpikleri

    29 Haziran 2020

    Şiir Taşı: Toprağın Bağrındaki Nişan

    22 Haziran 2020

    Ertan Mısırlı’dan Bir “Baba” Anı

    20 Haziran 2020

    İÇİ HİKÂYELERLE DOLU KISACIK BİR KİTAP: KALPTEN GELEN ARMAĞAN ve YENİ TOHUMLAR, YENİ HAYAT

    19 Mayıs 2025

    Hüseyin Kalyan Yazdı: Şerif Fatih, Hakikat Yolunda Bir Münzevi

    7 Ağustos 2022

    Erinç Büyükaşık Kitapları Liman Yayınevi’nde…

    3 Şubat 2022

    Burası Henüz Hiçbir Yer – Ferit Sürmeli

    19 Şubat 2021

    Ev Köpekleri ve Çakallar

    12 Temmuz 2025

    FLEISHMEN IS IN TROUBLE

    13 Nisan 2023

    Malcolm & Marie

    20 Şubat 2021

    İlknur Atalkın Yazdı: The Queen’s Gambit

    29 Aralık 2020

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Makamların Efendisi…

    17 Ocak 2022

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    CEREN AVŞAR’IN ZİHİN İPLERİ’NE DOLANAN ŞİİRLERİ ÜZERİNE

    21 Ekim 2025

    KAYAYI DELEN İNCİR: TURGUT UYAR VE ŞİİRİ

    12 Ekim 2025

    “Yaralı Zarafet”: Kırılganlığın Poetik Haritası

    12 Ekim 2025

    Saf Şiirin İmkânsızlığı ile Büyülü Kürede Yolculuk: Brecht ve Dilek Değerli Arasında Bir Karşı-Okuma

    23 Eylül 2025
  • SÖYLEŞİ
    1. Edebiyat Söyleşi
    2. Sinema Söyleşi
    3. Tiyatro Söyleşi
    4. Müzik Söyleşi
    5. Güzel Sanatlar Söyleşi
    6. Televizyon Söyleşi
    7. View All

    Faruk Bal’dan Betül Tarıman Söyleşisi

    7 Eylül 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN CEREN AVŞAR SÖYLEŞİSİ

    25 Haziran 2025

    Koray  Feyiz’den  Onur Köybaşı Söyleşisi…

    31 Mayıs 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN MEHMET SAİT İMRET İLE “CAMIN CİĞERE GİTTİĞİ” ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ…

    29 Nisan 2025

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    İsmet Yazıcı’dan Özcan Özcan Söyleşisi…

    1 Mayıs 2024

    Fotoğraf Sanatçısı Özlem Dikel Aksisanat’ın Sorularını Yanıtladı…

    1 Mayıs 2024

    Rabia Çelik Çadırcı Ressam Orçun Çadırcı İle Konuştu…

    31 Mart 2024

    İSMET YAZICI’DAN SETENAY ÖZBEK SÖYLEŞİSİ…

    5 Ağustos 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Faruk Bal’dan Betül Tarıman Söyleşisi

    7 Eylül 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN CEREN AVŞAR SÖYLEŞİSİ

    25 Haziran 2025

    Koray  Feyiz’den  Onur Köybaşı Söyleşisi…

    31 Mayıs 2025

    BURÇİN LAÇİN ALTAY’DAN MEHMET SAİT İMRET İLE “CAMIN CİĞERE GİTTİĞİ” ŞİİR KİTABI ÜZERİNE SÖYLEŞİ…

    29 Nisan 2025
  • ETKİNLİK
    1. Edebiyat Etkinlikleri
    2. Sinema Etkinlikleri
    3. Tiyatro Etkinlikleri
    4. Müzik Etkinlikleri
    5. Güzel Sanatlar Etkinlikleri
    6. Televizyon Etkinlikleri
    7. View All

    Şair Çağla Göksel Çakır ve “Ah Mabel” öğrencilerle buluştu

    8 Mayıs 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Turgut Uyar Durağı

    22 Nisan 2024

    Nilüfer Altunkaya’dan Bibliyoterapi Okumaları Atölyesi…

    17 Nisan 2024

    “ŞİİR SUARE”nin konuk şairi ve ressamı Belçika’dan

    28 Mart 2024

    Camille Geri Sayıyor

    14 Mayıs 2018

    Ara Güler’in filmi !f İstanbul’da…

    6 Şubat 2018

    Çağrılmadan Gelen, Garibaldi Sahnesinde…

    19 Ocak 2024

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…

    31 Ekim 2025

    Şair Çağla Göksel Çakır ve “Ah Mabel” öğrencilerle buluştu

    8 Mayıs 2024

    ‘Yaralarımızı Sarıyoruz’ Etkinliği ‘Amanos Çiçekleri’ Adıyla Kitaplaştı…

    8 Mayıs 2024

    Şiir Yolculuğu Etkinliği – Turgut Uyar Durağı

    22 Nisan 2024
  • YAYINLAR
    1. Kitap
    2. Dergi
    3. View All

    AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

    2 Kasım 2025

    “Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

    2 Kasım 2025

    Güneşli Bir Düş Okuruyla Buluştu…

    21 Ekim 2025

    “Uygarlık, Demokrasi, Kimlik ve Öznellik”

    13 Ekim 2025

    “ŞİİR VE BARIŞ, KARTALIN KANADINDAKİ GÜNEŞ”

    12 Ekim 2025

    Varlık’ta Bu Ay

    12 Ekim 2025

    Varlık’ta Bu Ay

    10 Ağustos 2025

    Varlık’ta Bu Ay…

    29 Nisan 2025

    Burası Henüz Hiçbir Yer – Ferit Sürmeli

    19 Şubat 2021
  • AKSİSANAT TV
    1. Haberler
    2. Söyleşi
    3. Kitap
    4. Şiir
    5. Programlar
    6. Öneriler
    7. Öykü
    8. View All

    İki Taşın Arası, Duvar’da Yayında…

    6 Şubat 2024

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Anlatamıyorum…

    7 Nisan 2023

    Mavi Gözlü Dev

    7 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü Tiyatro Sahnesinde

    19 Nisan 2023

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Murat Batmankaya’dan Okuma Önerileri…

    30 Ekim 2019

    Özgür Çırak’tan Okuma Önerileri…

    27 Ekim 2019

    Aksisanat.com Yenileniyor!

    25 Mart 2023

    Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

    2 Kasım 2025

    AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

    2 Kasım 2025

    “Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

    2 Kasım 2025

    Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…

    31 Ekim 2025
  • BİLGİ BANKASI

    Gülten Doğruyol İncesu

    11 Ekim 2023

    Burçin Maya Çankaya

    25 Mayıs 2023

    BİR ZAMAN YOLCUSU: AHMET HAMDİ TANPINAR

    14 Nisan 2023

    Derya Balcı

    4 Mart 2023

    Abdülkadir Budak

    29 Ocak 2023
AksisanatAksisanat
Home»ANA»Derya Derya Yılmaz: Faruk Duman Anlatılarının Büyülü Dünyasına Açılan Dehlizlerde, Yere Sağlam Basan Ayaklarla Yürümek

Derya Derya Yılmaz: Faruk Duman Anlatılarının Büyülü Dünyasına Açılan Dehlizlerde, Yere Sağlam Basan Ayaklarla Yürümek

adminBy admin1 Şubat 2019Yorum yapılmamış12 Mins Read53 Views
Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
rbtmdn
Share
Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email
rbtmdn

Yazdıkları pek çok ödülle taçlandırılmış Faruk Duman’ın uzun yıllar devam eden editörlüğü yanında, öyküyle başlayan, deneme ve çocuk kitaplarıyla süren yazma serüveni, yakın zamanda çıkan “Sus Barbatus!” (Hep Kitap, Kasım 2018) adlı altıncı romanıyla perçinlenirken çok yönlü, üretken yazar kimliğiyse palazlanıyor. Duman, yarattığı biçim, biçem, izlek, kurgu ile kanatlandırıp ince işçilikle dokuduğu diliyle metinlerinde ayrıksılığı pekişen bir yazar. Onun bu meşakkatli yolculuğunu, Aksisanat okurları için anlamaya, anlatmaya çalıştık.

Kurduğunuz atmosferlerde genellikle kar, yağmur, sis benzer doğa olayları ana motif olarak görünüyor. Ama en gerçek halleriyle… Okura duyguyu geçirecek sertliğiyle kar, buz olup donduruyor; yağmur, seline katıp götürüyor; sis, büyülü dokunuşuyla her şeyi yok ediyor… Doğa, insanın korumasına muhtaç bir zavallı değil sizde; düşünen, duyan, karar veren, isterse zarar veren güçlü bir varlık. Karakterlerinizin rolü her ne olursa olsun, ister avcı, atmaca, tüfek; ister âşık ya da kıt akıllı biri, ağanın oğlu veyahut militan; ister domuz, tavşan, yılan, sincap, neredeyse hepsi kendilerince tutkulu yaşam açılarına sahip. Yine de o coğrafya olmasa, o insanlar, o hayvanlar var olamayacaklar sanki. Aynı şekilde, insanı doğanın karşısında, yanında ya da üstünde değil de parçası olarak, gücü ve acziyle sunmanızdan olsa gerek. Sanki karakterler atmosferleri değil de atmosferler karakterleri doğuruyor. Bu durum, yazarın da bakış açısı, yanılıyor muyum? Kurgunuzun ve dilinizin ortak noktada buluşmasının nedeni, doğayı algılama biçiminiz olabilir mi?

Faruk Duman: Çok doğru. Yazı yazabilmek için özel alanlara gereksinim duyarız. Aynı biçimde, okur olmak da biraz buna benzer, nasıl bir okurun ilgi alanları varsa, edebiyata yönelik belirli seçimleri varsa, aynısı, belki daha tutkulu biçimde yazarlarda da vardır. Ama yazarınki biraz daha bağlayıcıdır. Sözgelimi, ben bana esin veremeyecek kişileri, öyküleri ya da havaları yazmak istemem. Elimden gelmeyeceğinden değil, o zaman yazarlığım saçma bir göreve dönüşeceğinden. Böyle olunca, elbette kişilerimi de bu alanın içinde arıyorum. Çünkü o zaman benim hep dikkat çekmek istediğim konu için de bir olanak yaratılmış oluyor; insanın davranışı ancak doğada anlamlandırılabilir. Kentte, doğayla, hayvanlarla ilgili hoş düşünceleriniz olabilir. Ama doğada, sanırım Jack London’ın bir romanındaydı; ısınabilmek için köpeğinizin içine girmek zorunda kalırsınız.

Gelelim anlatı evrenlerinizde kullandığınız kimi tek kelime, kimi eksiltili, kimi yüklemsiz, kimi bilinçli tekrar, kimi de aralarda ışıldayan buluş ve kullanımı yaygın olmayan ilginç sözcükler akıp giderken, okuru birden durduran, sıklıkla tetikte tutan, anlamı bakımından haz ve acı veren, altında adınız olmasa bile sizin olduğundan kuşku duyurmayacak, görünmez imzalı dilinize. Halk söyleyişlerinden beslendiğinizi fırsat buldukça yinelediğiniz, üzerinde bolca emek harcandığı, titizlenildiği belli yazınızın kimliğine yani. “Edebiyata Övgü” (Notos, 2014,s.22) kitabında Llosa, “Edebiyatın ilk yararlı etkilerinden biri, dil düzeyinde gerçekleşir.” der. Bu anlamda, yazmaya gönül indirmiş genç yazarlara önerilerinizden bahsederken kendi dil yapınız için hassasiyetlerinizi ve edebiyattaki dilin kültür olarak topluma yansımaları hakkında ne düşündüğünüzü de öğrenmek isteriz.

mde

F.D: Bu, bir önceki soruda da değindiğim gibi, benim kendime uygun bir alan aramamla ilgili. Yani ne yazacağımızda olduğu gibi, nasıl yazacağımızda da bir karar almak zorundayız. Dil de öyle. Ben bu güzel Türkçemizi seve seve, dinleye dinleye büyümüş biriyim. Bugün yazı yazıyorsak, Karacaoğlan’ın, Yunus’un, Pir Sultan’ın gölgesi üzerimizdedir, bunu bilmemiz gerekiyor. Şimdi, o kesik cümle, yinelemeler, bunlar hep türkü dizelerinden, halk anlatılarından gelir. Aynı zamanda masallar ve hikâyeler de öyle. Dede Korkut’ta olduğu gibi, dilimiz, halk hikâyeleri ve halk şiiri aracılığıyla olağanüstü bir edebiyat diline dönüşmüştür. Bunu bir ırmakta yıkanan taşların zamanla parıldayarak kusursuzlaşmasına benzetebilirsiniz. Ben bütün çabamı halkımın dilinden nasıl bir modern edebiyat yaratabilirim, buna adadım. Modern bir edebiyatımız elbette var, bu kaynakla bu edebiyata nasıl girebilirim, diyelim.

Edebiyatın ve edebiyat dilinin yarattığı kültür, toplumu açıklar, onun varoluşundan sanat üretir, yani burada çaba göstermesi gerekenler aydınlardır. Bu halk böyle, bu halk şöyle diye şikâyet edemezsiniz. Yazar, dediğim gibi önce büyük geleneği anlayacak, onun karşısında eğilecek. Bir şey yazarken, ama arkada Sait Faik var, diyeceksiniz, Yunus var. Bu da büyük bir dil çabası demektir. Hiç kolay değil.

Yayım sırasına göre yapıtlarınızı okuduğumuzda, tek bir kalemden ve kafadan çıkıp zamanı, oyuncuları değişse de zemini değişmeyen bir anlatı ve anlatıcıyla karşılaşıyoruz. Bildiğimiz bu zemin tüm güzelliği, ama hırçınlığıyla da gerçekçi, sert bir doğa. Oysa ilk ağızda anlatılar son derece büyülü. Öyle ki kimi zaman onun acımasız bağrındaki canlıların yaşam koşullarıyla gerçeklikten kopmadan sağlam adımlarla yürürken, birden o büyülü dünyada naifleşerek şiirleşiveriyoruz. Tam da bu nedenle, ağızlarda masal tadı bıraksa da anlatılarınız aslında son derece katı. Bütüne bakarak gördüğüm, bunun, kurmacalarınızın esas yapı taşı olduğu. Bu duruma, sizin özellikle yaratmak istediğiniz bir atmosfer gibi görünmekle birlikte, sanırım aynı zamanda birbirinden doğup yine birbirini etkileyerek gelişimini kendi kendine tamamlayan metinler de diyebilir miyiz?

rbtmdn

F.D: Elbette, ben ilk sekiz on öykümden sonra, o güne kadar yazdıklarımı bir kenara koymuş ve ondan sonra ne yazacağıma karar vermiştim. Gözümün önünde, hep hayal ettiğim, benden sürekli uzaklaşan, ama aslında nasıl bir şey olduğunu sezdiğim büyük bir evren vardı. Onun dilini de, insanlarını da, doğasını da öyle iyi biliyordum ki, buna bir yazınsal ütopya bile diyebilirsiniz. Pek çok öykümü, roman girişlerimi, o dünyaya uymadığı için yok ettim ya da yayınlamadım. Bazen, kâğıtlara yazdığım öyküleri küçümseyerek yırtıp attım. Çünkü önümde başka bir şey vardı, işte orası bir kapı, yazdığımın oradan girebilmesi gerek. Dolayısıyla, kendi yazı evrenime uygun bir biçimde yaşamaya başladım. Yaprakları gözlemledim, suyun akışını, hayvanların sesini, doğada uyudum, ağaç evler yaptım… Sonra tabii bu evrene girebilecek insanları aradım. Bu söylediğim, benim yazıma yalnızca doğa girebilir biçiminde anlaşılamaz. Ama elbette bütüncül bir metin çıktığını da, sizin söylediğiniz gibi, söyleyebiliriz. Bir yer var, yazıdan ibaret bir yer, onu yazmaya çalışıyorum.

Romanlarınız ve öykülerinizdeki bazı insanlar, varlıklar yahut mekân başka bir veriminizde bağlam içinde birden karşımıza çıkıveriyor. Bu durum, metinlerinizi okurken bende, sanki sokakta eski bir ahbaba rastlamışım gibi sevinç ve coşku uyandırdı doğrusu. Bu özgün tavrın bir nedeni olmalı?

F.D: Kitaplarımın ortak bir anlatıcısı var, dolayısıyla, bunun, bir anlatı ormanında dolaşıp durduğunu söyleyebiliriz. Yalnızca daha önceki öykü ya da romanlardan değil, sonraki metinlerden de ipuçları geliyor. Barbatus’ta bu vardır örneğin. Bizim anlatıcımız, sık sık düşüncelerini söylüyor, yargılarda bulunuyor, felsefeye de meraklı. Sonra bir öyküdeki bir kişiyi başka bir öyküde yargılamaya kalkışıyor. Ben bu yolla tüm kitapları anıyorum, birbirine bağlıyorum diyemem, ama okurun, tıpkı sizin gibi dikkatli okurun bu keşifleri yaşamasını istiyorum.

Yazar, yazmak ister; kalıcı olmak, sonsuzca kalmak… Ya da tersten gidersek, “Yazmalı Defter” (Alakarga, 2017) adlı deneme kitabınıza başlangıç veren M. Auge’nun dediği gibi yazmak “ölüme hazırlık” mı? Peki, siz neden yazıyorsunuz?

F.D: Yazmayı sevdiğimiz için yazarız. Ben de öyle. İlkgençliğimde tanıştığım sanatların hepsini sevdim, bu bana uyar, dedim. Resim, müzik, edebiyat. Saz çalmayı çok erken yaşta öğrendim, resim yapmaya da aynı biçimde. Biz çocukların yattığı oda hep tiner kokardı. Ama Güzel Sanatlar’a giremedim, sonra da iyi ki girmemişim, dedim. Benim sevdiğim şey ham sanat çünkü, el yordamıyla yapılan sanat. Sonra en iyi becerebildiğim şeyin yazmak olduğuna karar verdim.

Niye yazıyoruz, işte bunun için. Sevdiğimiz kitaplar var, sonra diyoruz ki, benim aklıma gelen şeyi yalnızca ben yazabilirim.

Çok yönlü bir yazarsınız. Verimleriniz arasında öykü, roman yanında çocuk kitapları, denemeler, belki de gün yüzüne çıkmayı bekleyen daha başka çalışmalar var. Türler arası geçişin yazıya katacağı zenginlikten bahsediliyor. Geçmişi ve şimdiyi de içine katarak, öngörünüz? Edebiyat türleri için köklü değişimler beklenebilir mi?

F.D: Bu beni hiç ilgilendirmiyor. Ne olacaksa olsun, okuduklarımın ve yazdıklarımın şimdiki formundan son derece memnunum. Canım çok sıkıldığında, eski MEB baskılarını açıyorum, Balzac’ın, Ibsen’in kısa bir kitabını okuyup yatıyorum. Gerçekten türler ve türler arası vs deneyler umurumda değil.

Sanat, çok önemli bir iletişim aracı. İdeolojisi olmayan bir sanatçının olamayacağını düşünüyorum. Özellikle “Sus Barbatus!” açık göndermelerle görece siyasal yaklaşımlı. Bu tavrınızı, yazacaklarınıza taşımayı düşünüyor musunuz? Ayrıca aynı kitapta “Yaban” ve “Sefiller” romanlarına açık göndermeler var. Pek çok yerde de klasikleri defalarca okuduğunuzu, okunması gerektiğini söylüyorsunuz. Bunu Calvino, “Klasikleri Niçin Okumalı?”(YKY, 2008) adlı deneme kitabında etraflıca anlatır. Sizin gerekçeleriniz nelerdi? Yazdığınız türe göre mi okumalar yaparsınız?

F.D: Hayır ama büyük klasikler bizim boy aynalarımızdır. Tabii roman kurgusunu, mimariyi, sahnelemeyi onlardan öğreniyoruz. Ben roman yazmaya kalkacaklar için, yalnızca klasikleri okumalarını, ama iyi okumalarını öneririm. Teknik anlamda başka hiçbir şeye gereksinimleri yoktur.

İdeolojik sorun da aynı biçimde, dil bir ideolojidir. Yazdığınız şeyin siyasal olmaması çok zor. Benim kitaplarım da elbette bunu taşır. Eskiden beri. Son üç romanda bu biraz daha belirgin hale gelmiş olabilir. Şimdi yeni çalıştığım kitaplarda da böyle.

Kurmaca bir metne ya da düzyazıya girişirken kitap fikriyle mi başlıyorsunuz, yoksa metin geliştikçe mi kitaplaşıyor? Hatta türü bakımından ele alırsak, mesela bir öykü, sizin başlangıçta verdiğiniz karara karşı gelerek kendini dayatıp romanlaşabiliyor mu?

F.D: Ben yazdığım öyküleri, romanları hep, kitap olursa nasıl olur diye düşünerek çalışırım. Öykü kitabıysa kaç öykü olur içinde, romansa kaç sayfa olur, bölüm uzunlukları ne kadar olmalıdır… Bence yazı yazmak, heykel yontmak kadar dikkat isteyen bir şeydir. Çapak olmayacak, ağırlığını ve kaidenin üstünde duruşunu bileceksiniz. Ama aynı zamanda acımasız olacaksınız ona karşı. Sizi alıp istemediğiniz bir yere götüremeyecek. Zaten bu nasıl olur, siz yazıyorsunuz onu. Elbette bir yazı yazarken değişikliklere, reflekse açık olacaksınız. Kişilerden biri hakkında birden yepyeni şeyler aklınıza gelebilir. O zaman onu öne çıkarmak isteyebilirsiniz. Yazdığınız kadarıyla vedalaşır, o yeni buluşunuza göre yazınızı yeniden yazmaya koyulursunuz. Ama bu öykünün dayatması mıdır, hayır, siz yeni bir düşünce edindiniz.

Hasan Ali Toptaş’ın, hem deneme hem de okurlarına mektuplarını içeren “Harfler ve Notalar” (Everest, 2016,s 20) adlı kitabında sizin öykünüz için yazdığı şu satırların altını çizmiştim, “…takvimler 2002’yi gösterdiğinde Faruk Duman tuttu, “Tüfek” adlı bir hikâye yazdı. … Çehov’a inat, hiç patlamadan, duvarda öylece asılı kaldı tabii.” Bu öykünüz, “Keder Atlısı” (Can, 2004) adlı kitabınızdan. Toptaş’a katılmamak zor. Konumunuz gereği hep öyküyle iç içesiniz. Bir süredir roman üzerinden gittiğinizi düşünürsek, çekmecelerinizde öyküye dair yeni projeleriniz var mı?

rbtmdn

F.D: Evet var elbette, öykü çok yorucu ama bitirildiği zaman insanı mutlu eden bir tür. Ben yeni öykü kitabımı tamamladım. Bunun yanında, masallardan yola çıkarak yazdığım başka bir öykü dosyası var, arada bir bakıyorum. Bir de Barbatus çevresinde, oraya girememiş başka olayların öyküleri var, sanırım önce onlar gelecek.

Basılan ya da dilimize çevrilen kitapların azlığından da anlaşılacağı gibi dünyada öykü yazma geleneğinin azaldığı, hatta nerdeyse öykü yazılmadığı söyleniyor. Bizdeyse öykünün iyi bir yerde durduğunu düşünüyorum.  İki binden fazla aktif öykü yazarı olduğunu duymuştum bilinen bir eleştirmenimizden. Ayrıca, kaynak bakımından sizin de söylediğiniz gibi çok zengin bir sözlü edebiyat geleneğimiz de var. Bir söyleşinizde işaret ettiğiniz, Carvervari ya da çeviri öykü etkisinden sıyrılmayı başarabilmiş, yerli edebiyatımızı yeterince okumuş öykücülerin öykülerinden yola çıkarak sormak istiyorum, sizce iyi öykü nasıl olmalı?

F.D: Çok açık; çeviri taklidi olmayacak. Türk edebiyatına eklemlenecek, çünkü dediğiniz gibi bizim öykücülüğümüz dünya edebiyatının en güzel alanına sahiptir. Anlatılmaya, yazılmaya değer bir hikâyesi olacak. Türkçeyi bilecek. Türkçeyi bilen bir öykü iyi bir öyküdür.

Her ne kadar süreklilik açısından önem taşısa da, edebiyat dergilerinin sıklıkla çıkıp kapandıkları günümüzde, Z. Gülçin ve E.Y. Yılmaz’la beraber yürüttüğünüz Öykü Gazetesi, bu geleneğin bir uzantısı olarak Ekim 2016’dan beri varlığını koruyor görünüyor. Ancak başlangıçta ünlü ünsüz olduğuna bakılmadan pek çok öyküye, dolayısıyla öykücüye yer veriliyordu. Yapım-dağıtım ağındaki değişiklikten sonra sadece öykü değil, edebiyatla ilgili yazılar hatta köşeler görmekteyiz. Kanımca, adının “gazete” olması dışında, bu durum Öykü Gazetesi’nin ayrıksılığını gölgeliyor. Öykü yazmaya çalışan biri olarak, bunun sebebini merak ediyorum?

F.D: Biz baştan beri “Tefrika” gibi köşeler istiyorduk zaten. Bunlar kafamızdaki gazete kalıbı için de bize görsel olanaklar tanıyacaktı. Yani bu yenilikler dağıtımla ya da satış kaygısıyla ilgili değil. Bize kalsa beş yüz tane basar bir yere koyarız. Her neyse, köşe yazıları da öyküyle ilgili ve öykünün alanından çalmıyor, bunları tasarladık hep. 

Her okur, yazarını nasıl seçiyorsa, yazar da yazdıklarının niteliğiyle aslında okurunu seçiyor gibi geliyor bana. Okurlarınızdan beklentiniz nedir, ya da okurlarınızın sizden?

F.D: Okurdan beklentim beni okuması elbette, başka bir şey değil. Onun benden ne beklediğini bilmiyorum. Ama benim varsaydığım, en az benim kadar edebiyat okuyan bir okurum var, dolayısıyla ben onun benden benim yazdıklarımı beklediğini biliyorum.

Elbette masa başında da yazılabilir, bunun dünyada örnekleri var, ama genel olarak yazarı, diğer yazarların yazdığı kitapların yanında çevresel unsurların, yazılmayı bekleyen hikâyeleri gölgelerinde sürükleyen diğer insanların, dolayısıyla hayatın ta kendisinin beslediği bilinir. Sizin oburluğunuzun yönü var mı?

F.D: Ben insanları severim. Bir yere gideceğim zaman otobüs dolmuş kuyruklarına girerim, orada konuşmalara katılırım. Arka sıradaki karı-koca sohbetini dinlerim. Bir keresinde bir trende, gece yarısıydı, ön koltukta iki teyze oturuyor. Teyzelerden biri dayısını nasıl çekiştiriyor ama. Eltisigile gitmişler, inanılmaz şeyler olmuş, böyle anlatıyor, benim de uykum kaçtı, başımı uzattım, ee, sen ne dedin, dedim. Sonra epey sohbet ettik onlarla.

T.W. Adorno, “Kültür Endüstrisi Kültür Yönetimi” (İletişim, 2007) adlı kitabında, 19. yüzyılda, Endüstri Devrimi’nin akılcılığına karşıt bir anlamda tanımlanan sanatın giderek maddi üretim süreçlerine ve onları yöneten akla nasıl yenik düştüğünü anlatır. Günümüzde de sanat dünyasının piyasaya uyduğunu, popülariteye yaklaştığını, böylece sanat eserinin bu endüstrinin materyali olduğunu, destekleyicilerin öne çıkarak reklamın, pazarlamanın yapıtı parlattığını, sanatın has değerlerinin nesneye dönüştüğünü düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Yayıncı, editör, yazar ve bir okur olarak ne söyleyebilirsiniz?

F.D: Kitap da tıpkı öbür nesneler gibi bir nesnedir, üzerinde fiyatı yazılır, üretim süreçlerinden geçer. Bu nedenle kitabın ticarileşmesi o kadar da korkunç bir şey değildir. Burada sorun, yazarın ya da sanatçının kendisinin ticarileşmesi. Bu durumda yapacak pek bir şey yoktur. Ben reklama pek bakmıyorum, iyi yazarları bulup okuyorum. Bulamazsam kitaplığımı karıştırıyorum. Karacaoğlan’ı yeniden okuyorum. Geçenlerde Âşık Şeref Taşlıova’nın hikâyelerini okudum, çok güzeldi.  

Son olarak, Can Yayınları’yla yıllardır devam eden fiziksel bağınızın yakın zamanda koptuğunu biliyoruz. Eğer sakıncası yoksa yayıncılık ve editörlük kariyerinizle ilgili ufukta yeni oluşumlar var mı, öğrenmek isteriz. Değilse, Öykü Gazetesi dışında, bundan sonra hayatınıza sadece yazar olarak mı devam edeceksiniz?

F.D: Bu ekonomik kriz ortamında ayakta kalabilirsek arkadaşlarımla beraber Alakarga Yayınları’nda çalışacağız. Aynı şey gazete için de geçerli. Temelde, yazılarıma, okuduğum kitaplara daha çok zaman ayırabildiğim içim kendimi şanslı hissediyorum.

Zaman ayırdınız, Aksisanat okurları ve kendi adıma çokça teşekkür ediyorum.

F.D: Ben de çok teşekkür ediyorum. Akisanat’a, size ve okurlarınıza sevgiler gönderiyorum.

Share. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email
admin
admin

Related Posts

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

2 Kasım 202533 Views

AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

2 Kasım 202530 Views

“Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

2 Kasım 20257 Views

Comments are closed.

Aksisanat Reklam
SOSYAL MEDYADA BİZ
  • Twitter
  • YouTube
EN ÇOK OKUNANLAR
ANA

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

By admin2 Kasım 2025

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması başlıyor. Bu yılın teması Yanılsama(lar) … Basın Bülteninden: Hayat, bir…

AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

2 Kasım 2025

“Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

2 Kasım 2025

Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…

31 Ekim 2025

Güncellemelere Abone Ol

Sanat, haber, söyleşi, tv ve edebiyat dünyası hakkında en son yaratıcı haberleri alın.

Blog Authors
avatar for
Aydın Şimşek
Ayşe Özgür Aydoğan
Berna Olgaç
Burak Tokcan
Çağla Göksel Çakır
Derya Balcı
Engin Turgut
Esra Sağlık
Gönül Ak
Hasan Öztürk
İbrahim Ekrem Keleşoğlu
İsmail Cem Doğru
Koray Feyiz
Mahir Karayazı
Mustafa Ergin Kılıç
Neslihan Yalman
Nil Dilan Karaca
Özge Doğar
Özlem Tezcan Dertsiz
Şerif Fatih
Vildan Çetin
Zerrin Saral
EN SON HABERLER

Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…

2 Kasım 2025

AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”

2 Kasım 2025

“Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda

2 Kasım 2025
AKSİSANAT
AKSİSANAT

Kültür, Sanat, Edebiyat, Sinema, Şiir, Müzik ve Daha Fazlası Aksisanat.com 'da...

İletişim:
Email: info@aksisanat.com
WhatsApp: +90 545 545 84 00

Son Yazılar
  • Etos 3. Geleneksel Şiir Yarışması Başlıyor…
  • AYDAN AY’DAN YENİ KİTAP: “HARFLERİN FISILTISI”
  • “Boğaz’da Kara Gölgeler” Raflarda
  • Temiz Yürüyüş Etkinlikleri Devam Ediyor…
  • CEREN AVŞAR’IN ZİHİN İPLERİ’NE DOLANAN ŞİİRLERİ ÜZERİNE
  • Güneşli Bir Düş Okuruyla Buluştu…
SON YORUMLAR
  • Ankara’nın Delileri / Ali Hikmet Eren için JB
  • 2016 Jan Michalski Edebiyat Ödülü Gospodinov’un için JasonTunda
  • Zeytin Akademi’den Yeni Dosya: Halikarnas Balıkçısı… için ScottAbith
  • Burak Tokcan’ın Son Şiir Kitabı: “Renksiz Aşklar Coğrafyası”na Yolculuk için Myles Barr
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube WhatsApp
  • HABERLER
  • AKSİSANAT TV
  • GÜZEL SANATLAR
  • EDEBİYAT
  • SİNEMA
  • MÜZİK
  • ÖDÜLLER
  • ÖNERİLER
  • ETKİNLİK
  • PERFORMANS
  • POPÜLER KÜLTÜR
  • DOSYA
  • ÇEVİRİ
  • SORUŞTURMA
  • SÖYLEŞİ
  • TELEVİZYON
  • TİYATRO
  • YAYINLAR
  • YAZI
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
© 2025 aksisanat.com. Designed by GF MEDYA

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.

Sign In or Register

Welcome Back!

Login to your account below.

Robot olmadığınızı kanıtlayın


Lost password?