Derya AKAR BALCI
– önemli olan kendi bahçenizi yeşertmektir –
Sait Faik’e göre usta hikâyeci, düzyazı ustası; Ahmet Arif’e göre şair, söz büyücüsü, olan Leyla Erbil; öykülerinde kısa cümlelerden ziyade uzun cümleleri tercih eder. Her ne kadar öykünün dili hangisine yatkınsa cümlelerin uzunluğunu öykü kahramanlarının karar verdiğini söyler bir söyleşisinde. “ …doğrusu ben onları uzun tutayım diye bir ön niyetim olmuyor, ancak ele aldığım insanlar, o deliler öyle yazdırıyorlar bana, başkası elimden gelmiyor…”
Yazınsal yaratıcılığın gücüne inanan Leyla Erbil, her yazarın “kendisi” olmadan hiçbir şey olamayacağını dile getirir. Yazarın insana olan bakış açısının, dilini belirlediği düşüncesindedir. Herkesin sakatlanmış olduğu bir toplumda/dünyada sakat olmak normallik anlamına geliyorsa onları bilinen cümle ve dil kalıplarıyla anlatmak/konuşturmak imkânsızlaşır. Dolayısıyla klasik noktalama işaretleri duygu durumlarını dile getirmek için yetersizleşir. Yazarın görevi de bir nevi dili geliştirmek, modernleştirmek olduğu düşüncesinde olan Erbil, öykülerinde “virgüllü ünlem, virgüllü soru, üç virgüllü soru” gibi bilinen işaretlerin dışında işaretlemeler kullanır. Zihin Kuşları adlı eserinde yer verdiği söyleşisinde durumu şu şekilde açıklar: “…bir insanın soluk bile almadan, üst üste yinelediği bir cümle: ‘ Allah ile ermişler arasında habercidirler; durun! durun! Peygamber Nuh’a suların çekildiğini bildirmişlerdir’, ne büyük harf tanıyabilir ne küçük harf ne virgül ne nokta; o aralara benim yakıştırdığım “virgüllü ünlem”dir. Bazen işaretsiz de sürdürebilirim. Soru cümle son bulsa bile üst üste düşüyorsa, “virgüllü soru işareti”ni yakıştırırım….”
Leyla Erbil’in Zihin Kuşları ve Gecede adlı eserlerine başlarken şöyle bir uyarı/ifade yer alır:
“Bu yapıtta belli yazım işaretlerinin
Yetmediği yerlerde (!) virgüllü ünlem,
(?) virgülle soru işareti ve türevleri kullanılmaktadır.”
Yazar, Vinteuil’ün Sonat Andantesi başlıklı denemesinde yer alan şu cümlelerde kullanır bu noktalama işaretlerini: “…Odette’in evi bile bizim antika meraklılarından daha özel bir çizgide! Ben de o Combray’deki yazlık evin benim olmasını isterdim?!,, Sen istemez miydin?!
Gecede adlı eserinde yer alan Hokkabazın Çağrısı adlı eserinde de bu kullanıma yer vermeye devam etmiştir: “…Tanrım, Tanrım, şu gördüğünüz ben! Ben ağla! ben ağla! olmaz Tanrım! Ulusların bir bayrağı vardır…”
Leyla Erbil yazılarında, romanlarında ve öykülerinde toplumumuzda kadının durumu, cinsellik ve aşk üzerinde durmaktadır. Hegel’e göre aşık; sadece bir beden olarak değil, aynı zamanda bir insan olarak gördüğü ve kabullendiği sevgilisi tarafından istenmeyi ister ve ancak böyle olursa kendisi de bir insan olarak kabullenilmiş olur. Bizim topraklarda, Leyla Erbil’in doğup büyüdüğü topraklarda bu böyle değildir tabi ki. Âşıklardan kadın, kendini ispatlama gereği duyamaz, dört duvar evin içine kapanır, kapatılır. Dolayısıyla Erbil’in karakterleri öykülerinde duygularını dile getirirken mevcut noktalama işaretleri yeterli olmayacağı aşikardır.
Erbil, edebiyatının başlangıcından sonuna kadar dik duruşuyla sanat ve edebiyat dünyasında varlığından, sanatından söz ettirmiştir. Tam anlamıyla bir “meydan okuyucu”dur. Mevcut dilin yapılarına, toplumun yerleşik değerlerine, öykülerinde ve eserlerinde kullandığı dil ve yer verdiği konularla meydan okumuştur.
Leyla Erbil, Zihin Kuşları, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı, İstanbul, 2020
Leyla Erbil, Gecede, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 2010


