Derya AKAR BALCI
-Aziz Nesin’in Fil Hamdi Eseri Üzerine Bir İnceleme-
Yağma mı var ne var
Ne bu darmaduman haller
Üstte mavi gök kılındı yer
Altta haki toprak takıldı tak
Ey mazide kalan yıllar
Nedir bu yalan için heyula…
Cumhuriyet döneminin usta mizah yazarlarından Aziz Nesin –asıl adı Mehmet Nusret Nesin- 1915 yılında İstanbul Heybeliada’da dünyaya gelmiştir. Kısa öykü, tiyatro ve şiir türünde pek çok eser vermiş, eserleri yabancı dillere en çok çevrilen yazarlar arasında anılmıştır. Kara Harp Okulu’nu bitirdikten sonra asteğmen rütbesiyle göreve başlayan Aziz Nesin, yıllar sonra görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle ordudan atılmış ve kara mizah yıllarına adım atmıştır. Askerlikten uzaklaştırıldıktan sonra bir süre bakkallık, muhasiplik yaparak geçimini sağlamış, sonrasına gazeteciliğe başlamıştır. Çeşitli gazete ve dergilerde yazıları yayımlanır. 1946 yılında Sabahattin Ali ile çıkardıkları “Marko Paşa” adlı gazete döneminde büyük bir ses getirmiştir. 1947 yılında Bursa’ya sürgün edilerek gözaltına alınır ve bu tarihten itibaren ölümüne kadar (5 Temmuz 1995) yazılarından dolayı çeşitli gözaltı, sürgün, hapis cezaları ve davalarla karşı karşıya kalır.
Nesin, eserlerinde; olayların gülünç, alışılmadık ve çelişkili yönlerini yansıtarak insanı düşündürmeye, eleştirel bir bakış açısı kazandırmaya çalışır. Öykü konularını genellikle günlük yaşamdan alır. Kahramanlarını ise halktan, halkı temsil eden sınıftan seçerek toplumsal aksaklıkları mizahi bir dille aktarır. Öyküleriyle okuyucuyu bir taraftan güldürürken diğer taraftan düşünmeye yönlendirir. Olayların trajikomik yanlarını yansıtır. Bu dünyanın yaşama biçimine, toplumsal anlayışına mizahi bir pencereden bakar.
Aziz Nesin, gazeteci Zeynep Oral’a verdiği bir röportajında sanatı ve mizah anlayışı hakkında şunları söyler: “…Mizah deyince halk yararına işlevi olan görevci mizahı anladığımı baştan söylemeliyim… Beni mizah yazarlığına iten etken, o günkü ortamın koşullarıydı. Kısaca şunu söyleyeyim; genellikle yoksunluk ve yoksulluk yaşamından gelen kızgınlık, öfke, bir hınç alma biçimidir mizah… Her zorluk, her acı çeken ille de mizahçı olmaz elbet, ama bu ağır koşullar kişinin mizahçı yeteneğini geliştirir… Mizahçı kırgınlıklarını, nefretini, kinini, öfkesini, hıncını, bilinçli bir biçimde gerçekten yıkılması gereken hedefe yöneltebilir ve mizah silahını halk yararına kullanabilirse, bir olumlu yıkıcı olur…”
1957 yılında İtalya’da (Bordighera’da) yapılan Uluslararası Güldürmece Yarışması’nda Altın Palmiye’yi ikinci kez aldığı “Fil Hamdi“ öyküsünde toplumsal aksaklıkları eleştirel bir söylemle yansıtır. Bu eseriyle kara mizahın en güzel örneğini verir. Etkileyici bir gözlem gücüyle olayların gülünç yanlarını düşündürerek verir.
Mizahi unsurlar ile toplumun aksayan yönlerini, bireylerin yaşama bakışlarını, devlet düzenine, yasalara karşı bireylerin tutumlarını, bireylerin yoksunluklarını ve yoksulluklarını başarılı bir şekilde işlediği, yansıttığı öykülerin başında gelen Fil Hamdi öyküsündeki kahramanımız “Fil Hamdi” hâlâ aramızda yaşamaktadır. Bulunamamıştır. Bulunsa da yeni Fil Hamdiler doğmaya devam etmektedir. Öyküde kahramanın fiziksel özellikleri, fotoğrafıyla birlikte ağzındaki altın kaplama dişi ve dökülmüş saçlarına kadar bütün detaylarıyla verilir. Polisler bir şekilde kendilerine benzettikleri ama Fil Hamdi ile benzerliği olmayan adamları tutuklayarak karakola götürürler. Ceplerinde Fil Hamdi’nin fotoğrafını taşırlar. Sonunda yakalanır ama yakalanan kişinin Fil Hamdi olup olmadığı belli değildir. “Koyacak bütün yerler dolmuş olduğundan, şimdilik eldeki Fil Hamdi’ler yeter görülmüştür. İkinci bir emre kadar Fil Hamdi’lerin yakalanmasına ve aranmasına ara verilmesini teşekkürlerimle rica ederim. (s.9)” Bu öyküde eleştirilen sadece polis teşkilatı değil toplumun kendisidir. Çünkü öyküdeki adamlar, sorgusuz sualsiz tutuklanıp karakola götürülmelerine ses çıkarmaz, itiraz etmezler. Polisin dediğini uyum içinde, boyun eğerek yaparlar. Özgürlüklerinden, sevdiklerinden vazgeçerler. Toplumsal yapının ve bürokrasinin baştan aşağıya eleştirildiği bir öyküdür. Bürokrasi içinde amir-memur itaat durumu gözler önüne serilir.
Aziz Nesin’in öykülerinde kara mizaha konu olan, eleştirilen unsurlardan biri de eğitim sistemimizin yetiştirdiği bireyler ve bu bireylerin iş dünyasında nasıl kabul gördükleridir. Geçimini sağlamak için iş bulmak, her dönem zor olagelmiştir. Ama bazı insanlar yine işi kılıfına uydurarak kendi adına şirket kurabilmiş, hiçbir satış yapmadan kazanç elde edebilmiştir. “Yedek Parça Türk Anonim Şirketi (YEPETAŞ)” adlı şirket hiç satış yapmamasına rağmen kazanç elde edebilmekte ve ülkenin çeşitli şehirlerinde şubeler açabilmektedir. Ülkedeki yasalar, kanundan kaynaklanan kanunsuzluklara ses çıkaramamaktadır. Nuri, uzun zaman işsiz güçsüz gezdikten sonra Yepetaş’ın kurucusu arkadaşına rastlar ve yaşamakta olduğu dünyadan başka, başka bir dünyanın var olduğunu öğrenir. Öyküdeki insanlar, satın almak istedikleri mal için para öderler ama mal bir türlü alıcıya teslim edilemez. Paravan bir şirkettir Yepetaş. İş yerinde “hiç”i satmaktadırlar. Köylüler ise aldıkları bu “hiç” gelecek ümidiyle ödeme yapar, tarlasında ekinini düşünür. Bu öyküde hem köylünün satıcıya olan güveni, tam itimadı sorgulanırken, bu güveni boşa çıkaran ve bundan para kazanan uyanık insanlar eleştirilmektedir. Köylüler gönüllü olarak dolandırılmak istemektedir adeta. Köylünün, okumuş adam olarak gördüğü insanlara güveni sonsuzdur. Köylünün dolandırılabileceği aklına gelmez. Saf ve temiz düşüncelidir. Gücü elinde tutan okumuş adamlar ise kendilerine güven duyan köylüyü dolandırmaktan geri duramaz. Yalan ve hayalin hat safhada olduğu bu öyküde aynı zamanda toplumun ne kadar yozlaştığı da gözler önüne serilmektedir.
Düdüklü Tencere Fabrikası, Mucize Aynalar adlı öykülerde de insanların her şeye, özellikle inanılması zor şeylere kolayca inanmaları ve güven duymaları anlatılmaktadır. Bireylerin inanç duyduğu durumlar, kişiler mizahi bir üslupla verilmektedir. Nasreddin Hoca fıkrasında olduğu gibi Belediye Reisi Nasıl Olmalı öyküsünde de “ye kürküm ye” anlayışı hâkimdir. “Pantolonu ütülü olmayan, kıravat takmayan birini seçerseniz, kasabamızın şerefi düşer. … Şapkası fötr olmayan birini seçerseniz, iki paralık oluruz. (s.59)” Halk, uyanık insanların, menfaatçi toplum liderlerinin bireysel egoları altında ezilmekte ve onların yönlendirmelerine göre hareket etmektedir. Sınır Üstündeki Ev adlı öykü ise kara mizahın doruk noktasında yer almaktadır. Dalkavukluk İstemem diyen Cazim Bey’in nezdinde Tanzimat’tan günümüze Batılılaşmanın doğru bir şekilde anlaşılamadığı, yanlış Batılılaşmanın dalkavukluğu da etkisi altına aldığı görülmektedir. Doğulu dalkavukluk ile Avrupalı dalkavukluk arasındaki fark, kara mizahın toplumda nasıl yer edindiğini gözler önüne sermektedir.
Toplumda yaygın olan gelenek görenekler, halkın kabulleri de Aziz Nesin’in kaleminde mizahi anlatımla insanları düşürdüğü durum Bir Kız Nikâh Günü Kaçmış adlı öyküsünde incelikleriyle, dile getiriliyor. “Mahkemeye giderim, bana derim, kızlarını verecekler diye derim, beni kaz gibi yoldular derim, dolandırdılar derim, sonra ayriyeten sizden tanzifatı maneviyat parası da alırım.(s.122)”
Aziz Nesin’in öykü kişileri erdemsiz, namussuz, sahtekâr, çelişkilerle dolu yaşamı olan insanlardır. Yeni dünya düzeni, kapitalist düzen dolayısıyla geleneklerini değiştirmiş, alçalmış, para uğruna haysiyet ve şerefini satmış insanlar öykü tipleri arasında yer alır. Bu tiplemeler, toplumun ve kuruluşların her kesiminde görülen sosyal çürümeyi, erdemsizliği, yozlaşmayı çarpıcı ve alaycı bir dille ironik bir şekilde gözler önüne serer. Öykülerindeki mizahi unsur, olayların kendisinden kaynaklanır.
Aziz Nesin, yaşadığı çağın analizini çok iyi yapan ve bunu mizahi bir üslupla anlatan usta bir yazardır. Kara mizah ustasıdır.
Aziz Nesin, Fil Hamdi, Nesin Yayınevi, 16. Baskı, Ağustos 2023.
2 yorum
Sevgili Derya Hanım,
“”insanların her şeye, özellikle inanılması zor şeylere kolayca inanmaları ve güven duymaları anlatılmaktadır. Bireylerin inanç duyduğu durumlar, kişiler mizahi bir üslupla verilmektedir.” Diyorsunuz ya tamamen bugünü anlatıyor Aziz Nesin.
Güzel yorumunuza teşekkür ederim Mustafa öğretmenim 🥰
Bazı şeyler değişmiyor maalesef, çok üzücü,…