DERYA AKAR BALCI
“…Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri!”
(Bulamayan)
Sait Faik Abasıyanık’ın sonbahar hüznü taşıyan “Son Kuşlar” adlı hikâye kitabı 1952 yılında yayınlanmıştır. Eserde; geleceğe geçmişten, bugünden yarına yazılmış sıcacık, içten, samimi 19 öykü yer almaktadır. Ada’nın, İstanbul’un, denizin sevdalısı olan yazar öykülerinde denizi, balığı, balıkçıları, ekmeğini denizden çıkaran insanı anlatır. Öykülerin ve yaşamın temelinde insan vardır. Özellikle “Son Kuşlar” adlı öyküsünde yer alan “İnsansız hiçbir şeyin güzelliği yok. Her şey onun sayesinde, onunla güzel. Bu dakikada, bugünün güzelliği, gökte ay, uzakta güneşin bir billur bahçe gibi pırıltısı; hiçbir şey değil… Bütün bunlar kötü resimler gibi…”(Gün Ola Harman Ola) satırlarda Sait Faik’in insan sevgisini açık bir şekilde görmekteyiz. Öykülerde anlatıcı ben anlatıcı, birinci tekil kişidir. Sait Faik öykülerinde insanlarla birlikte kendini de anlatır. Eser, şehirden uzaklaşmış, adada kendini dinleyen, balıkçılarla sohbet eden Sait Faik Abasıyanık’ın kendi iç dünyasını anlattığı öykülerden oluşmaktadır.
Ada ve deniz aşığı Sait Faik’ten denizi, kuşları, balıkçıları, çocukları anlatan, güzellikleri, güz mevsiminin hüzünlerini samimi bir dille kaleme alınan öyküler; çocuklara, geleceğe miras kalsın diye yazılmış öykülerdir. Aynı zamanda denizden ayrı yaşayamayan insanların yaşam mücadeleleri de yer almaktadır. Öyküler adeta yaşama sevinci ile doludur. İnsanların mutlu olmak için çok büyük nedenlere ihtiyaçları yoktur. Birini birdenbire zanaatından ve adından dolayı da sevebilirsiniz. Sait Faik bu noktada okuyucusuna seslenerek, “İçinize önce ağır, taş gibi ağır, kireçli, acı kuyu suyu gibi bir sevgi oturup, önce Bakırköy’de, gözleri artık görmeyen bir Mercan Usta’nın şu saatte gidip eline sarılmak… Ağır ağır eşyanın rengi atan bu akşam vaktinde onu dinlemek ihtiyacıyla, bütün karaciğer hastalıklarını bu akşamlık bir kenara itip, Mercan Usta ile bir salaş deniz kenarı meyhanesinde sıcak sıcak istrongilos balığıyla iki kadeh içmek isteğini taşıdığım için iftihar ederim. Siz böyle bir istek duymazsanız, kendi kendinizle hiçbir zaman iftihar etmeyin.”(Gün Ola Harman Ola) içinde insan sevgisi olmayan, yaşama sevinci bulunmayanların zahmet edip de öykülerini okumamasını ister.
Değişen dünyanın öyküsünü kaleme alan Sait Faik öykülerinde insanlığın, son kuşlar havalandıktan sonra toprak ananın koyu yeşil saçlarını yok etmeye başlamasından hayıflanmaktadır. Gelecek nesillerin bu güzellikleri göremeyeceği, kuşların havalanışını izleyemeyecekleri, bu güzellikleri yaşayamayacakları için çevrenin yeşilini, gökyüzünün güzelliklerini onlara aktarmıştır. “Ah çocuklar, çocuklarımız dünyanın güzelliklerini hikâyelerden okuyacaklar…” diyen Sait Faik öykülerini onlar için yazmıştır. “Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünün güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.”(Son Kuşlar)
Öyküler, zamanının insanını başarılı betimlemelerle anlatması bakımından da dikkatleri çekmektedir. Sait Faik’in kahramanlarını; balıkçılar, sıradan insanlar yaşamlarıyla oluşturur. “İstanbul limanının uyumuş rıhtımlarında tek başına düşündüğüne göre romanlar okumuş bir adamdı. Hem de liman şehirlerinin meyhanelerini, orospularını, katillerini, otellerini, serserilerini okumuş adam.”(Balıkçısını Bulan Olta)
Yazmasam deli olacaktım diyen yazardan, “Ben hikâyemi yazmak üzere rıhtım kahvelerinin, önünde nasır ilacı bulunanına dalmış, çayımı ısmarlamış, kalem kâğıdımı çıkarmıştım.”(Balıkçısını Bulan Olta) satırlarında yer alan yazar kahramanları olan öyküler okumak, yazar adayları ve okuyucular için paha biçilmez niteliktedir.
Sabahın erken saatlerinde balığa çıkmanın şiirselliğini yakalamış olan Sait Faik, öykülerini “Hikâyesini ben yazdım.” diyerek gelecek kuşaklara güzellikleri anlatmak için kaleme almıştır.
Geleceğe bugünden bir nottur Sait Faik’in “Son Kuşlar” da yer alan öyküleri…
“Söz vermiştim kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da, bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”(Haritada Bir Nokta)
Sait Faik ABASIYANIK, Son Kuşlar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 11. Basım, Mart 2017, İstanbul.