Yazmalı insan, yazmalı kadın!
Yaşadıklarını, hayallerini, ümitlerini… Yazmalı kadın, en çok da okumalı. Okuryazar kadın var oldukça okuryazar insan da çoğalacaktır. Etrafını aydınlatacak ve dolayısıyla karanlıkları ışığıyla yok edecektir. Sanat ve edebiyat dünyasında kalemiyle, duygusuyla var olmanın mutluluğunu yaşayacaktır kadın. Olay, duygu, düşünce ve hayallerin dil aracılığıyla okuyucuda estetik zevk uyandırmak için yazılmış sözlü ve yazılı ürünlere edebiyat, yazın, literatür diyoruz. İnsanlık bu mavi gezegende var olduğundan beri edebiyatla ilgilenmiş, duygu ve düşüncelerini dile getirmiştir. İster yazılı olsun ister sözlü olsun isterse de mağara duvarlarına çizmiş olduğu şekillerle olsun; insanlar her dönemde kendini ifade etme gereği duymuştur.
Yazmak, duygu ve düşüncelerin taşkınlığıdır. Coşkun bir nehir gibi akmaktır. Eline kalem alan herkes coşkunluğunu dile getirebilir, yazabilir. Geçmişten günümüze roman, hikaye, deneme, fıkra, şiir gibi edebi ve öğretici metin türünde eser veren, yazan kadın yazarlarımız var olmuştur. Türk edebiyatının ilk kadın yazarı 1877 yılında yayımladığı Aşk-ı Vatan romanıyla Zafer Hanım’dır; fakat bizler ilk kadın yazarımızın Fatma Aliye Hanım olduğunu kabul ederiz. Fatma Aliye Hanım’ın beş romanı vardır Zafer Hanım’ın ise bir romanı vardır. Edebiyatımızda yazı makinesi olarak adlandırılan yazarımız ise erkektir. Dönemin ilkleri, erkek yazarlar arasından çıkmıştır. Yazın dünyasında kadının adı yok mu sorusu geliyor akıllara değil mi?
Kadın, geçmişi ve geleceği içinde barındıran, geleceği inşa eden, gelecek nesilleri doğuran, yetiştiren varlıktır. Kadın içinde bulunduğumuz toplumun ve dünyanın temel taşı ve direğidir. Fakat çeşitli nedenlerden dolayı – ki bu nedenlerin arasında toplumun sosyolojik yapısı, toplumun psikolojisi ve ekonomisi, özellikle din olgusu girer- kadın sosyal hayatta hep ikinci planda kalmış, erkekten sonra gelen kişi olmuş, bazı dönemlerde birey bile olamamıştır.
Kadınların sahip olduğu sevgi duygusu, içlerinde taşıdıkları güç ve çalışma azmi ile bu yaşamda yapamayacakları, başaramayacakları iş yoktur. Bu noktada Kurtuluş Savaşı’nda cephede savaşan Onbaşı Halide Edip Adıvar’ı anmamak olmaz. Kadın kahramanlarımızdan, kadın yazarlarımızdan hatta örnek insan, örnek vatandaş olarak nitelendirebiliriz kendisini. Halide Edip Adıvar’ın kaleme aldığı roman kahramanları kadınlardır; güçlü kişiliği olan, entelektüel yapıdaki kadınlardır. Sonrasında Tomris Uyar, Sevgi Soysal, Nezihe Meriç, Adalet Ağaoğlu, Yıldız Ecevit, Tezer Özlü, Samiha Ayverdi, Sennur Sezer, Feyza Hepçilingirler, Seviç Çokum, Suat Derviş, Pınar Kür, Buket Uzuner, Zeynep Uzunbay, Sema Kaygusuz… Kadını ve kadını anlatan yazarlarımız var olmuştur, var olmaya da devam edeceklerdir. Erkeklerin dünyasında – üzülerek de olsa diyorum- kadın yazarlarımız da var olacaktır.
Güçlü ve başarı azmini varlığının her hücresinde taşıyan kadınlarımızdan biri de ilk kadın öğretmenimiz Fatma Refet Angın’dır. Öğrenciyken Atatürk’e vermiş olduğu sözü tutarak tarih öğretmeni olmuş, nesillere tarih öğretmenin önemli vazife olduğunu, kendisine ilke edinmiştir.
Okur yazar kadınlarımızın, okur yazar erkeklerimizin sayısı arttıkça daha yaşanılır bir dünyaya kavuşacağımız inancını hep taşımaktayız. Eşit şartlarda insanca çalışabilmenin, insanca yaşayabilmenin, birey olarak değer verilmenin ve değer verebilmenin güzelliğini kalplerimizde taşıyarak yaşayacağımız bir dünyada var olmak amacını ilke edinmeliyiz.
“Bir insanı sevmekle başlayacak her şey!” diyen Sait Faik Abasıyanık’a kulak vererek içimizde var olan güce inanmalıyız. Kadının gücü, kendine güven duygusunu tüm hücrelerinde hissetmesindedir.
Ey Türk Kadını, her şeyden önce kalbinde taşıdığın sevgiyle kendine güven! Geleceğe sevgi dolu güven tohumları atın!