Ebru Köfter
Enerji dolu bir yaz için her şey bizde!
Kazanç dolu bir yaz için bizi tercih edin.
Mutluluk üç ay seninle, sen de bizimlesin.
Sloganlar mevsimler arasında süregelen çekicilik anlaşmazlığına ve bizim başlattığımız, acımasızca uygulamaya devam ettiğimiz, dahası anlaşılmaz bir zorbalığa teşvik ediyor insanı. Yaz yaraları çok olanların çok da umurunda olmayan ama gençlerin cazibesini arşa çıkaracak kadar kışkırtıcı cümleler. Yaz reklamlarının diğer mevsimlerdeki reklamlardan daha az ya da fazla olduğunu ispatlayabilecek bir veri yok elimde. Ama baştan çıkardığı aşikâr.
Kurulan bir pazarda, kendini alıcısına beğendirmeye çalışan sahibinin hareketlerine boyun eğen mevsimlik meyveler gibiyiz bazen. Beğeni ön planda, kültür ve derinlik şüphesiz diğer mevsimlerde yatılı bekçi.
Aklıma birden yırtık kalın çorabıyla teknenin içinde uyuklayan kadın geldi. Her yaz gördüğüm, kimi kadınların iyilik ve merhamet sahibi kisvesiyle sahip çıkmaya çalışıp çorap seferberliğine sürüklendiği… Dilek ağacına takar gibi teknenin demirine bağlanan, “Telli” dedikleri kadının çorapları tellere geçirip yaptığı çiçeklerle bezediği, teknesinden hiç inmeyen kadın. Deniz suyuyla yıkadığını, kurutup kurutup giydiğini söyledikleri delik çorabı atmayan.
Bir balıkçı tanıdım sadece parmaklarıyla iletişime geçen, göz temasından asla hoşlanmayan. Yakaladığı balıkları alanlara para üstü vermemek için elinin tersiyle teneke kutuyu gösteren. Çok da parayla işi olmayan. İkisinin yan yana teknelerde yaşadığı ama hiç iletişime geçilmeyen nice yaz mevsimleri geçmiştir kim bilir. En sağlıksız, hayali iletişimin kurulduğu mevsim de diyebilir miyiz acaba yaza? Ölümlerin, ayrılıkların, sevda borçlarının arttığı, tahammülün azalıp umutsuzluğun denizinde yüzüldüğü eylül aylarına vuran zaman. Yoksa çoğunluğa göre mutluluk, enerji ve tatil ayına çok mu haksızlık ediyorum düşüncelerimle.
Kimilerinin, sırtından para kazanılacak, kışı ve baharları rahat geçirmelerini sağlayacak gözle baktığı, fahiş fiyatlara satılan gıda, konut ve beden pazarlığının yapıldığı mevsim yaz. Kimine göre sevdiklerini anca görebildiğin, memleketine uçarak ya da tiksinerek gittiğin, torunlarını görebildiğin, yaylaya çıkabildiğin, buz gibi içeceklerin tüketildiği ve günah kavramının en sık konuşulduğu, şekil değiştirdiği mevsim yaz. Şiir müptelası olunan, serenatların yükseldiği, geceye varan uzun gündüzlerin sanatsever kurslarla doldurulduğu yaz.
Mevsimlik tarım işçilerinin güneşin altında cehennemi deneyimledikleri, bir gölge bulmak için dolanan köpeğin, koyunun, kuzunun dili dışarda gezindiği yaz. Kim ne düşünürse düşünsün kıştan daha iyidir. Yattığın yer ıslak ve soğuk değildir denilen yaz. Periyodik bakımların ihmal edilmediği, sohbetlerin serin akşamlara bırakıldığı, uzun zamandan sonra cümleleriyle örülü, göz göze gelmelerin, diz teması oturmaların, bedenlerin birbirine en çok yaklaşacağı, arzu edilen yaz. Alyansların takıldığı, kararların bir sene sonra aynı yerde evlenmek üzere inşa edildiği bu mevsimde gözüm takılıyor yine bir vitrine. Sezon sonu yaz indirimi. Çekilecek aşk sancıları, ayrılış ağlamaları, son dakika fırsatçıları, açıklanan gerçekler, kumun yüzeyine dalgaların ittirdiği yüzükler, mutluluk naraları, takip edilen storyler. Hepsi yaz mevsimi yaklaşıyor dendiğinde zihnimdeki yerini alıyor. Başından sonuna neler olacağı belli diyor huysuz kalbim. Yaşamın aynılığı bayağı geliyor. Yenilerine pek yer yok. Yine de hoş geldin Yaz. Bir insan kisvesindesin sanki!