Duymaz olur muyum kelimeyi kimin ve neden kullandığını! Fakat nedense bu kullanım şekli, normalde pek hisli tepkilere hazır kalbimde mini bir sarsıntıya dahi sebep olmadı. Bu hakaretâmiz kelime ve üsluba karşılık gülüp geçmem de imkansız olduğundan, edebi alemde durumlar nedir bir özet yazayım dedim.
‘Kültürlü kadınlar fahişeyi olsa olsa edebiyat kanalıyla, okuduklarıyla tanırlar.’ Kate Millett böyle yazmış ancak devletimizin en yüksek mevkiinde bulunan birine bakarsak bu hiç de doğru değil. Millett şöyle devam ediyor, ‘Edebiyatta fahişe tipi öylesine sık işlenir ki, gerçek yaşamda bu kadar kalabalık bir fahişe grubu bulmak olanaksızdır. Bu, yüksek kültürümüzü yaratan erkeklerin kadını böyle göstermekteki çabalarının sonucudur. Edebiyatçıların fahişelik konusundaki fikirlerini sinir bozucu bulmamak olası değildir.‘ Neden edebiyatın sürtüklerini yazmaya karar verdin diye düşünen olursa diye ekleyeyim dedim metnin devamını.
Ama önce biraz sözlük çalışalım. En yaygını orospu olsa da, sürtük kelimesi ile gündemimize gelen ‘’düşkün kadın”ı küçümseyerek kötüleyen, aşağılayan ve yeren kelimeler bol: ‘’Aşüfte”, “dâmen-âlude”, “fahişe”, “fındıkçı”, “kahpe”, “sefile”, “orospu”, “sokak kadını”, “alüfte”, “yosma”, “kaltak”, “hayat kadını” ve “seks işçisi”…** Her ne kadar sürekli aşağılansa da vazgeçilmez zevk ve arzu öznesi olarak kötü kadın, ilk yazılı edebi eserler olan destanlarda dahi baş köşedeki yerini almış.
‘Gılgamış avcıya dedi ki: Git avcı, yosma bir kadın al yanına, bir sokak kızı, o adam bir su başında suvarırken sürüsünü, kız çıkarır giysilerini, açar güzelliklerini, adam görünce kızı dayanamaz, yaklaşır, elinde büyüyen sürü yüz çevirir ondan böylece!” Daha sonra “Yosma açtı koynunu zevk vermek için ona, kaçınmadı onun soluğunu almaktan, kız attı giysilerini, o da yattı kızın üstüne, kız öğretti o yaban adamına kadınlığı, adamın tutkuyla saldırışları mırıl mırıl örttü kızı”. Antik Mezopotamya’dan günümüze ulaşan en eski edebiyat eseri Gılgamış Destanı’nda bile kadın erkeğin emeline ulaşmak için kullandığı bir baştan çıkarma nesnesi. Kadının özne durumuna gelmesine daha çok var yani. Yoldan çıkaran kadın kahramanların bolca bulunduğu Yunan tragedyalarında da kadının özne olduğu hikayeler yok denecek kadar az.
Günümüz dünyasına gelindiğinde, durum pek değişmiyor. Her ne kadar kadın baş kahraman gibi görünse de, erkek dünyasının katmanlı derinliğini anlatmak için seçilmiş bir araç görevinde. Alexandre Dumas’nın Kamelyalı Kadın romanının altın kalpli fahişesi Marguerite Gautier. Honoré de Balzac’ın Kibar Yosmalar’ının Eugene ve Esther’i… Konu buraya gelir de Bovarizm kavramını yaratan Gustave Flaubert’in unutulmaz roman kahramanı (1857) Madame Bovary’den bahsetmemek olur mu? Türk yazın dünyasını da derinden etkileyen Bovarizm kavramını Rahim Tarım, “Servet-i Fünûn Romanı ve Bovarizm” adlı yazısında şöyle açıklıyor:
1. Okunan eserlerle özdeşleyim içine girerek hayalî bir dünya özlemiyle yaşamak 2. Yaşanan ve genellikle monoton olan hayattan sıkılmak 3. Ruhta, yaşantıda ve mekânda değişiklik yapma ve değişme isteği 4. Gerek içinde yaşanan romanesk dünyanın gerekse yaşanan sıkıntıdan dolayı etrafta olan bitenin farkında olmamak 5. Gerçekleşmeyen hayaller ve güçlü ihtirasların ölümle sonuçlanması. *** Dört ve beşinci şık hariç şu anki ruh halimi net anlatıyor Bovarizm! Yoksa ben de bir….
Türkiye’de yayınlanan ilk romanların kahramanları arasında da bu pis kadınlardan var. Ancak bu romanlardaki kadınların ortası yok. Ya iyiler ya da kötü. Genellikle bir kötü yola düşme hikayeleri oluyor. Kimse Bovary gibi değil anlayacağınız. Ahmet Mithat Efendi’nin ‘Henüz 17 Yaşında’ adlı romanındaki Kalyopi, Halit Ziya’nın ‘Sefile’ romanının başkişisi Mazlume, Selâhattin Enis’in ‘Zâniyeler’ romanında Fitnat, Mehmet Celâl ‘Dâmen-âlûde’ eserinde Despina, Reşat Ekrem Koçu’nun Binbirdirek Batakhanesi’nde Cevahirli Esma Hanımsultan… Edebiyat eserlerinde, her çeşit kadın elbette olacak. İtirazım ona değil. İtirazım, erkekler tarafından sürekli ayar verilerek iyi yola çekilmeye çalışılan suni kötü kadın kahramanların bolluğuna.
Edebiyat ile hemhal olanlar, haliyle işin hayal kurma tarafında. Benim karakterim böyle. Sevmezsen okumazsın diyebilirler. Pekiyi ya devletin başındakilerin kötücül hayal gücüne nasıl sahip çıkağız? Zira biz sıradan kadınların devlet nezdinde kötü yola düşme hikayesi oldukça ilginç. Üst başlık olarak ‘sürtük’ kelimesi ile tanımlansa da ağaç sevgisine dair başlayan bir protesto ile ilişkili. Bu protestoların daha sonra dönüştüğü korkunç halin nedenini ise sorgulayan yok. Orada bulunan tüm kadınların, genel politik duruşa karşı geldikleri için kötü yola düşmüş roman kahramanlarından bir farkı yok çünkü. Türk, Kürt, Arap, Çerkez, sağ, sol, orta, kenar, dantel, kanaviçe, ayırt etmeksizin devlete biat etmeyen kadınların hepsi sürtük kategorisinde!
Kaba; Kaba olduğu kadar sığ ve bilgi dağarcığı yetersiz zümre, tarihin her döneminde cinsel kimlikleri üstünden saldırıp aşağılayarak kadınları itibarsızlaştırmayı iktidara sahip olma yöntemi olarak kullanmaya alışmış. Kadın cinsine değil insan olmaya odaklanmış bir grup ise bu durumu değiştirmenin kelimelere yüklediğimiz anlamları doğru kullanmakla düzelmeye başlayacağının farkında. Bir kelime bile çok büyük fark yaratıyor. İşte bu yüzden, bayan değil, kadın. Üst başlık ise ‘sürtük’ değil, ‘ben nerede hata yaptım da bu insanlar itiraz ediyor’ olmalı.
* Kate Millett, Sokak Kadınları, çev. Seçkin Selvi, Payel Yayınları, İstanbul 1996, s. 68
** https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/543245 Türkan Yeşilyurt’a detaylı çalışması için teşekkür ederim.
*** Rahim Tarım, “Servet-i Fünûn Romanı ve Bovarizm”, Est&Non Birikimler, S 7, Şubat-Nisan 2001, s 79
2 yorum
This is also a very good post which I really enjoy reading. It is not everyday that I have the possibility to see something like this.
IGF 1 expression has been shown to be activated by estrogens whereas breast tumors with BRCA1 mutations demonstrate elevated IGF 1 levels buy generic cialis online