Dijital platformlar hayatımıza girdikten sonra bir aydınlanma sürecinden geçtiğimizi düşünenlerin sayısını azımsamak olanaksız. Çok da haksız sayılmazlar. Dijital özgürlük her ülkenin dilinin altındaki baklayı gün yüzüne çıkarmış oldu.
Türk yapımlarının da bu özgürlük alanından yararlanmaları kaçınılmazdı. Özellikle erotizm kavramının pornografiyle arasına çizilen sınırların yeniden belirlendiği bu süreçte yerli yapımların topa pek girmediğini görüyoruz. İnsanların evinde ya da sokakta konuştuğundan daha farklı bir dil geliştiren sinema endüstrisi, bu farklılıkları daha geniş alanlara yaymıştı. Sinema karakterleri bizden farklı konuştuğu gibi farklı yemek yiyor, farklı reaksiyonlar gösteriyor ve hatta bizden farklı bir sevişme tekniğiyle hayata direniyordu.
Şimdilerde bize benzemeye başlayan sinema karakterlerinin bu durumu bizi pek memnun etmiş görünmüyor. Daha önce yapay bulduğumuz sinema oyuncularını bu kez fazla cüretkar buluyoruz. Özellikle bazı filmlerin sevişme tekniği üzerinden geliştirdikleri deneysel metotlar bile gözümüzü korkutur hale geldi. Biraz da yeterlilikle sınanan insanların bu süreci içselleştirmesi epey zaman alabilir. Ancak Türk sinemasının bu cüretkar sürece çok sınırlı katılım göstermiş olması da içimizi rahatlatıyor.
Dijital platformlar devreye girdikten sonra cinselliğe ilişkin alanlarda kendine yer açmayan yerli yapımlar bu özgürlüğü daha çok konuşma metinlerindeki kısıtlamalar konusunda kullanmayı tercih ediyor. Öyle mutlu ki herkes; ağız dolusu küfretmenin heyecanını geçmişten intikam alır gibi bir hızla yaşama telaşına düşmüş durumdayız. Sanki geçmiş yıllarda küfredilememiş filmlerin de açığı kapatılmaya çalışılıyor gibi.
Herkes bulduğu her şeye ve her yere sokup çıkarmak istiyor. Buna dahil olmayı reddeden bir kesim yok. “Biz zaten böyle konuşuruz!” mesajı veren bu uygulama biraz çığırından çıksa da “filmlerde küfredilmesin” gibi geri zekalı önermeler ortaya koyacak halimiz yok. Zaten yasaklanacak bir şeyler bulunamadığı zaman kendini başarısız hisseden yönetsel düzeneğin işlerlik kazandığı bir dönemde böyle bir konuda konuşacaklarımız bunlar olamaz. Ama ortada bir sorun olduğundan kuşku duyan var mı?
Dünyanın geri kalanını tanımayınca ortaya bir yargı koymak mümkün olmuyor. Ama en azından kendi toplumumuz hakkında konuşabiliriz. Bize gösterildiği kadar küfür bağımlılığımız var mı, bundan emin olamıyorum. Ettiği küfrü konuyla ilgisi olmayan biri duyduğunda utanan insanların varlığını inkar etmek mümkün olabilir mi? Ama kadın – erkek, genç – yaşlı, çoluk – çocuk, sabah – akşam koyup duran bir toplum görüntüsü özensizliğe giriyor biraz. Yine de küfür edilebilmesi, yasaklandığı için edilememesinden çok daha iyidir. Ama küfrün mizah unsuruyla arasında kurduğu bağ insanlık tarihi kadar eski olsa da sorgulanmaya her zaman açık bir tarafı olduğunu söylemek gerekiyor. Bir insanın ağzından çıkacak ifadeyi sırf küfür olduğu için duyunca gülen, bunu komik bulan vardır elbet. Ama küfrün mizah unsurları içinde kendine yer bulabilmesi için tamamlayıcı bir unsur olarak tanımlı normların ve genel kabul görmüş sınırların çerçevesinde kendine yer bulamamış konular içindeki refleksleri beslemesi gerekmez mi? Heyecanlı bir Trakyalı karakterin şivesiyle durduk yere küfretmesinin eğlenceli yanları bunların hiç örneklendirilemediği zamanlarda mizah unsuru olarak düşünülebilirdi. Yani yeri geldiğinde, karikatürize edilmiş bir durumun yarattığı komiklik unsurunu destekleyen söylemler mizah unsurunu güçlendiren ve boş bırakıldığında eksikliği duyulan bir konu. Ama bugünün koşullarında küfrün kullanım şekli işi sulandırmanın aracı haline gelmiş durumda. Sağa sola koşturup duran, zekaya aykırı tavırları yüzünden başına kötü şeyler gelmiş bir film karakterinin küfrü basması artık basma kalıp bir anlatım şeklidir ve bir video klişesidir. Oysa küfür bir klişeye dönüşürse varoluş sürecindeki anlamı yitirmiş olmaz mı? Çok küfreden toplumlarda olgu, klişeye dönüşmüş gibi bir algı oluştursa da küfür her zaman tabudur ve bir bozulmanın, bir çürümenin altını çizmek konusunda, otoritenin reflekslerini köreltecek her ayrıntıyı ayık tutmak anlamında benzersiz bir gücü ve işlevi vardır.
Gün içinde yeterince küfrediyoruz. Küfrettiği için eğlenceli bulunan insanlar vardır mutlaka. Ama bazı yapımlar işi öyle sulandırdı ki sırf içinden küfürler çıkarılsa bile daha izlenir hale gelecek filmler izliyoruz çoğunlukla.