Neslihan Yalman’ın aksisanat için hazırladığı soruşturmada ikinci bölüm:
Şiir mi büyüktür, şair mi, yoksa bunlar hep erkek egemen vesair mi?

Hicran Aslan
Öyle bir manifestom vardı elbette şiir büyüktür. Şiir şairden, dilden, şairin egosunun ve zaman içerisinde kurulan ilişkiler ağının şiiri gölgelediği her şeyden daha güçlüdür. Şair benim için bir yazımdan alıntılayarak söylersem “Kullanılan sözcükleri yeniden bitimsizce çeşitlendirmekten yorulmayan, imgelerin içine takılıp kalmış, çok kişiye ulaşma, çok yerde görünme, çok ödül alma, çok dergide yazma çabalarıyla kötürümleşmiş bir durağanlık var şairde. Yaygın imgeler üzerinden betimlenmekten canı çıkan duygular, durumlar var. Sessizliğe kapanıp sesleri duymaya çalışmaktan sağırlaşanlar, kavramsal mumyalar etrafında yeniden aynı şiiri tekrar tekrar yazıp alkış alanlar var. Bu sabitleme takıntısı, güç istenci bazı şairlerin ruhuna uygun olabilir. Ama şiirin ruhuna uygun değil. Şiire güveniyoruz şiir her devirde şaire rağmen kanatlanabilmiştir.
Tabi şairin tanrısallaştırılmasını doğru bulmadığım gibi şiirin tanrısallaştırılmasını da doğru bulmuyorum. Kitaptan da kalemden de eskidir şiir. Her ne kadar kağıdın, kitabın, basımın etkisi şairi daha ön plana çıkarsa da ki günümüzde acı olan şiiri yok sayısal ve görsel imajı büyük şairler var. Görünür olmanın iktidarını bırakmak istemeyenlerin sürdüğü zincir ne kadar uzar?
Özkan Mert
Rene Char, ”şair yoktur, var olan yalnız ve yalnız şiirdir.” diyor. Ben Rene Char’dan biraz daha hoşgörülü olarak diyorum ki: ”Şair, şiirin teferruatıdır.” Bu nedenle bir şairin kendini övmesi şiire küfür etmektir. Şiir ‘erkek işi değil’, ‘insan işidir’.
Erkut Tokman
İnsandır önemli olan, insanlık ve özgürlük; çünkü özgürlük, insan ve insanlık olmadan bahsettiklerinizin hiçbiri olmaz. Dönüştürücü, devrimsel olanı da unutmayalım. İlk soruya verdiğim cevapta da söylediğim gibi, erkeğin baskın cinsiyetçi rolünün şiirimize yansımaları bir tartışma konusudur. Şiirde erkek egemen bir söylemin varlığı her zaman olmuştur bunun cinsiyetçi bir uzamı da mevcuttur, ibre tam tersi bir yöne evrilseydi, devrilseydi, yani kadının baskın cinsiyetçi rolünün bir etkisi olsaydı acaba bu anlamda bir tepkime ile nötrleşme yaşanır mıydı Türk şiirinde ya da yazınında? Bu anlamda Neslihan Yalman’ın şiirinin böyle bir tek başınalığı ve mücadelesi var. Dünya şiirinde bu bağlamda cesaretle yazan kadın şairler var: Azerbeycan’dan Aysel Elizade, Arjantinli şair Diana Bellessi, Romanyalı şair Floarea Tutuianu ilk aklıma gelenler… Cinsiyetlerin baskınlığının öneminin yitirildiği bu çağda şiirin cinsel söyleminin de değiştiğini görüyoruz ve göreceğiz. Peki bundan yeni bir özgürlük alanı doğabilir mi ?
Yusuf Alper
Tabii ki aslolan şiirdir. Ama o şiirin ötesinde başka şiirleri de olan bir şairin bir kimliği vardır, olmalıdır. O şiirleri yazan kişi de büyük şair olabilir. Bunların önemi yoktur. “Erkek egemen” vb. kavramların artık nesnel karşılığı kalmamıştır. Erkekler kaba kuvvet kullanımı, şiddet vb. konularda üstünmüş gibi görünse de özünde kadınlardan daha zayıf varlıklardır, bazıları da yaratıklardır. Egemenliğin, iktidarın kadınların cinsel organında olduğunu söyleyenler de var. Baskıcı toplumlarda ne yazık ki erkekler cinsel gereksinimlerini sapkın ilişkilerle ya da kadının rızası olmadan doyurmaya kalkabiliyorlar. Taciz, tecavüz gibi olaylar olabiliyor. Bu yüzyılda artık cinsler arası ayrım vb. yersizdir. Uygar bir hukuk devletinde, toplumsal, cinsel baskıların olmadığı toplumlarda bu sorunlar da ortadan kalkacaktır.


