ABD’deki Emory Üniversitesi’nden Stella Felix Lourenco ve meslektaşları, çocuk kitaplarındaki cinsiyet temsiline ilişkili faktörleri araştırdıkları çalışmayı, 15 Aralık 2021’de journals.plos.org dergisinde yayınladılar.

ABD’de, 1960 ile 2020 yılları arasında, 0-16 yaş arası okurlara yönelik olarak yayınlanan 3.280 kitaptaki erkek ve kadın kahramanların sıklığının istatistiksel analizinin yapıldığı araştırmada, kitapların daha yüksek oranda kadın kahramanlara yer verirken, erkek kahramanların aşırı temsil edilmeye devam edildiğini gösteriyor. Öte yandan çok sayıda kanıt, 2000’den önce yayınlanan çocuk kitaplarındaki kahramanlar arasında erkek temsiline karşı kadın temsilinde bir önyargıya işaret ediyor. Ancak, bu önyargının devam edip etmediğine dair kanıt yok.
Bu konuyu nereye bağlayacağıma gelelim: İhsan Oktay Anar,
yeni kitabını yayınlanması üstüne verdiği bir ropörtajda sorulan ‘Romanlarınızda neden kadın karakter yok?’ sorusuna, ‘Pek çok romanda pek çok şey yoktur. Romanlarımda kadın yok ama zebra da, bengal kaplanı da, guguklu saat de yok’ cevabını vermiş.
Sizi bilmem ama bizim buralarda da pek bengal kaplanı yok. Keşke nesli tükenmekte olan bir ırk olmasaydı. Belki o zaman olurdu. Zebraları ise arada bir görüyorum. Ama sonra fark ediyorum ki, zebra desenli giysi giymiş bir kadınmış meğer gördüğüm. Haliyle kendime kızıyorum, zebra ile zebra desenli giysi giyen bir insanı nasıl karıştırıyorsun, diye. Guguklu saat kategorisine ise lafım yok. Zira ağzım, saat tam on ikiyi vurduğunda takılan guguklu saatteki kuş gibi tuhaf bir duruşta açık kalmış durumda. Erkek egemenliğinin kanıksandığı toplumlarda, edebi anlamda üst perdeden değer verilirken bilgece bir hava da yakıştırılan bazı kalemlerin şuursuzluklarını ortaya saçma konusundaki rahatlıklarını görüp-okuyup-şahit oldukça, ağzı açık kalmış olsa da guguk kuşluğuma bir kez daha tutunma ihtiyacı duyuyorum.
Toplumun yarısından fazlasını oluşturan kadın cinsine romanlarında yer verip vermemesi ve bunun en derindeki nedenleri İhsan Oktay Anar’ın bileceği iş. Ancak benzetme için kullandığı canlıları beğenmemek gibi, alt metin araştırmalarına girmek de bizim işimiz. Biz ve bizim gibi coğrafyalarda, sadece İhsan Oktay Anar gibi kelli felli yazarlara ait bir beceri değil kadın ayrımcılığına saçma kılıflar uydurmak, bunu zaten biliyoruz.
Alıntıladığım araştırma; 1960’tan bu yana kadın ana karakterlerin oranının arttığını – ve hala da arttığını – ancak 2000’den beri yayınlanan kitaplarda hala orantısız sayıda erkek ana karaktere sahip olduğunu ortaya çıkarmış. Bu veriler, çocuk edebiyatında daha adil cinsiyet temsilini teşvik etmek ve özel öneriler geliştirmek için kullanılabilir. Ne demişler, ağaç yaşken eğilir.
Araştırmanın sonuç kısmında “Çocuklar için yazılmış kitaplarda (hatta 2000’den sonra bile) erkek kahramanlar aşırı temsil edilmeye devam etse de, bu çalışma kahramanların erkek-kadın oranının yazarın cinsiyetine, hedef kitlenin yaşına, karakter türüne göre değiştiğini buldu. Diğer bir deyişle, bazı yazarlar ve kitap türleri, çocuk kitaplarında kahramanların cinsiyet temsilinde daha eşitlikçiydi.” bilgisi verilerek: Kültürel normların bir yansıması olarak çocuk edebiyatı, toplumsal tutumların kazanılmasında ve gelişmesinde ayrılmaz bir rol oynamaktadır. Çocuklara yönelik kitaplarda erkeklerin aşırı temsil edildiğine dair önceki raporlar, medya ve toplumdaki cinsiyet eşitsizliği geçmişiyle tutarlıdır, analizi yapılmış.
Bu durumda, cinsiyetlerin eşit temsili konusunda ergin kategorisinde İhsan Oktay Anar sınıfta kalanların başında geliyor.
https://journals.plos.org/plosone/article?id=10.1371/journal.pone.0260566