Kader Bolat: Olağanüstü bir dönemden geçtiğimiz şu günlerde, diğer alanlarda olduğu gibi edebiyat dünyasında da birçok zorluk yaşandı. Pandemiyle birlikte, kitapların basımından tutun da dergilerin dağıtımı gibi konularda birçok sorunla baş etmek zorunda kaldı yayıncılar. Siz, Şahsiyet Dergisi ailesi olarak bu sorunlarla nasıl başa çıktınız? Nasıl bir yol izlediniz?
Bade Osma: Pandemi sürecinde birçok dergi gibi biz de en büyük sorunu dergiyi dağıtırken yaşadık diyebiliriz. Zaten dergiciliğin en güncel sorunu da dağıtım. Dağıtım tekelleri, kargo gönderim ücretleri arkasında maddi bir güç, destek, odak olmayan dergiciliğin belini bükmeye devam ediyor. Fakat diğer yandan iki ay içinde arka arkaya iki sayı da çıkarabildik. Özellikle Şahsiyet “Kadın” Özel Sayısı içinde bulunduğumuz sosyal-siyasal gündem nedeniyle bizim için önemliydi. Bu nedenle 7. sayımızın dağıtılmasından hemen sonra alanında değerli birçok hukukçu, akademisyen, yazar, sanatçı, şair kadınların da desteği ile “Kadın” sayısını bastık ve dağıttık. Pandemi döneminde daha önce olmadığı kadar ürün aldık, diyebiliriz. Bazen 150-200 civarında öyküyü, denemeyi teker teker okuduğumuz oldu. Sanırız pandemi süreci yazarlarda bir üretim patlaması yarattı. Gönül isterdi ki hepsine yer verebilelim. Malumunuz dergileri sınırlayan tek şey sayfa sayısıdır. Bu yoğun yazı trafiğinden memnunuz elbette. Şahsiyet dergisi, inatla, istekle ve şevkle pandemiye rağmen yayın hayatını sürdürmeye devam edecek.
Kader Bolat: Pandemi süreci, dergicilikte de yeni çığırlar açılmasına yol açtı. Bu dönemde sanal platformlar, e- dergiler, sesli e-dergiler, fanzinlerde artış gözlendi. Bu durumu dergicilik adına nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bade Osma: Matbu, barkodlu dergilerden çok fanzinlerin artışına seviniyoruz. Çünkü ana damar ya da akım dergicilikte herkes bir grubun etrafında kümeleşir ve poetikasını diretir. Belirli yayınevlerinin ya da küçük edebiyat klikleşmelerinin dergilere aksi çok seslilikten uzak. Hatta bazı dergiler sadece kendi yakınlarının, ahbaplarının ürünlerini basıyor, dışarıya kapalı, ısmarlama bir yayıncılık yapıyorlar da diyebiliriz. Fanzinler ise edebiyatı saran kılcal damarlardır. Güncelin ruhunu en iyi onlar tutar. Muhaliftirler ve ana akım edebiyata, kanona kafa tutarlar. Sanal platformların artışı da sevindirici. Yine de nitelik açısından sakıncaları da yok değil. Bilindiği üzere bizde pek edebiyat eleştirisi gelişmiş değil. Popüler, çabuk tüketilen metinlerin artışı söz konusu ve yayımlanmış çoğu ürün editöryal süreçten yeterince geçmemiş izlenimi veriyor. Bu da dijital platformlarda bir Klon öykücülük handikabı yaratıyor. Konular, yazım tarzları, teknik, bakış açıları gitgide birbirlerine benziyor sanki. Biz de bunu zaman zaman deneyimliyoruz.
Şahsiyet ailesi olarak prensip gereği öncelikle havuz okumalarına önem veriyoruz. Genelde isteme usülü çok az ürün basıyoruz. Gönderilen ürünler üzerinden sayılarımızı oluşturmaya çalışıyoruz. Elbette özellikle o sayının belirlenen dosya konularına göre devamlı düşün yazısı, makale, deneme gönderen yazarlarımız da var. Bazen de yönetim kurulumuz içinden yeni sayıyı destekleyenlerimiz oluyor. Sesli yayınların artması da elbette umut verici, radyo tiyatrolarının pandemi sürecinde geri gelmesi gibi… Edebiyat, dijital ya da matbu, bu dönemde en çok ihtiyacımız olan açıklığı, ferahlığı bize sağlıyor ne mutlu ki!
Kader Bolat: Biliyoruz ki dergiler, edebiyatın mutfağıdır, can suyudur. Çok sayıda edebiyat dergisi basılıyor. Ülkemizde yeterince dergi okuru var mı? Bu konudaki görüşleriniz ve değerlendirmeleriniz neler?
Bade Osma: Elbette yok. Varsa da yok, demek daha doğru olacak. Bunun nedenlerinden biri de dediğimiz gibi dağıtım sorunu. Birçok dergi yaygın dağıtım ağlarını kullanamıyor ya da kitapevlerinde raf bulamıyor. Bir kitap ya da dergi okura ulaşmıyorsa ve kendi çabalarıyla dağıtılamıyorsa depolarda çürümeye mahkûm edilmiş demektir. Bu hem emeğe hem de okura büyük haksızlık. Bazı odak dergiler ise arkalarındaki sermaye gücü sayesinde süper marketlerde ya da bakkallarda dahi satılabiliyor. Burada da ana akım edebiyat anlayışı dolaşıma giriyor ve yine alternatif sesler duyulmaz oluyor. Abonelik sistemini oturtmaya çalışan dergiler ise her gün değişen kargo şirketi ücretlerinden bunalmış durumda.