Şair Hüseyin Kalyan’ın Exodus adlı şiir kitabı Klaros Yayınları Dip serisinden çıktı. Şairin Boşluğun Kapıları ve Tiratlar adlı iki şiir kitabı daha bulunuyor. Hüseyin Kalyan’ın şiiri; popüler kültürün tek tip evrensel bir birey oluşturma amacından ayrılan; modern ve özerk bir dil oluşturma gayesiyle farklılaşmayı, özgünleşmeyi önerir.

Hüseyin Kalyan şiirinde, düz yazının metonimik özelliklerini şiirine taşısa da lirizmle birleşen metaforik dilden uzaklaşmaz. Çoğu zaman yinelenen sözcüklerle kurulan bu dil; günceli takip eder ve gündelik dili de içine alır. Geniş bir kelime haznesine sahip olan şairin bu tutumu şiirde; iddialı, sert ve özerk bir dil önerir. Söyledikleriyle, söylemediklerini imleyen; bir şey söylemek isterken aslında başka bir şeyi anlatmak veya ima etmek isteyen; zıt şeylerden bahsederken aslında birbirine zıt olan durumların ikisini de söylemek veya söylememek isteyen şairin bu tutumu; şiirindeki anlamı derinleştirirken kimi zaman bulanıklaştırır, ironiyi ise güçlendirir. İroniyle birleşen mizahi söylem Kalyan’ ın şiirlerinde gerilime neden olur. Mizah, Freud’a göre suçluluk psikolojisinin getirdiği bir savunma mekanizmasıdır. Bundan dolayı şiirlerindeki mizah, şairi öteki bireylere karşı daha saldırgan yaparken; kendi benliğini bunalımdan ve yabancılaşmadan korur.

Boşluğun Kapıları’ ndaki şiirlerde dışsal bir gerçeklik ön plana çıkarken Tiratlar kitabında bu dışsal gerçeklik içe dönüklüğe evrilir ve şiirlerinde çok boyutlu bir iç dünya karşımıza çıkar. Exodus kitabında şairin şiirinde dışsal gerçeklikle birlikte içsel dünyanın dışa açılması söz konusudur. Şiirine yansıyan bu içsel ve dışsal öğeler; kimi zaman metafizik bir gerçeklik iken kimi zaman da özdekçi bir gerçekliğe yakındır. Kalyan; dış dünyayı izler, oradan imgelemini bulup ayırır ve onlara kendi içsel sürecinden geçirerek yeni bir üst gerçeklik kazandırır. Yani onunki ne metafizik gerçeklik gibi bilence ya da tine bağlı ne de özdekçi gerçeklik gibi bilinçten bağımsız bir gerçekliktir. Kaynağını dıştan alan içe bağıntılı bu imgelem, görsel bir evrene sahip. Onun yaptığı ne dışsal algıları içsel algılarına uydurmak ne de tam tersi. Şair, imgelerini dış dünyadaki görüntülerin, içsel dünyasında oluşturduğu diyalektik bir hakikatle oluşturur. Bu imgelemi meydana getiren dilse oldukça iddialı. Yer yer deneysel olan bu dil şairlik yeteneğiyle beraber şiirsel olarak kıvamını bulur. Şiirlerinde ironi bazen de mizaha kaçan bir söylem vardır.

Zamanın mekânın ve insana ait her şeyin hızla tüketildiği bu çağda kimlik karmaşası yaşayan kendini aramayan ve bulamayan bireylerden oluşan günümüz toplumunda şair de hem geçmişsizlik hem de geleceksizlik içinde kimliğini kaybeden özneyi anlamsızlığın ve saçma şeylerin peşine düşmüş şekilde görür, bu görüşü ironi ve mizahla imgeleyen şairin bu tutumu çağın ruhunu yansıtır. Nietzsche’nin sanatı, insanın daha çok metafizik uğraşı olarak gördüğü durum ele alınırsa günümüz insanı ruhunu ihmal etmiş sanattan uzak durmuş ve maddeselliğin çemberinde melankolinin içine düşmüştür. Bu da kişinin kendi varlığını ihmal etmesiyle birleşince sanat yaşamın dışına itilmiştir. Günümüz şairinin melankoli içinde olmasının nedeni budur. Faydacı bir bakış açısıyla hareket eden birey; sanatın kendisine maddesel bir getirisi ve hazzı olmadığı düşüncesi, şair ve yazarların ironi ve mizahla daha çok güçlendirmiştir bağını. Varlığını anlamlandırmaktan kaçan insan bunun farkında bile değildir. İronik olan bu durumdur. İnsan hayatının bir nevi kurtarıcısı olarak sanatı gören Nietzsche bugün haklı görünüyor. Bu bağlamda Kalyan’ın şiirlerinde melankoli, bireysel ve toplumsal travmaların etkisi görünüyor.