ÇOCUK EDEBİYATINDA MİZAH

1. Çocuklarımız için üretilen her türün özünde onların kendilerini tanımasına, keşfetmesine, özgüven duygusu kazanmasına, iletişim kurmasına, içinde bulunduğu zor bir durum karşısında çözüm üretebilen düşünme biçimleri kazanmasında etkili olan çocuk yazınları içinde gülmece de ayrı bir yer ve önem arz etmektedir. Belki de onları kitaba yaklaştıran en etkili türlerden biri olan gülmece ürünleridir. Rıfat Ilgaz’a göre gülmece yazınsal bir tür değil, bir biçimdir. Roman, şiir, öykü gibi başka bir yazınsal tür ile var olan bir bakış açısıdır. “Yazınsal türler teknik ve beceri isterken gülmece istemez; doğuştan gelir” der. Bundan hareketle Ahmet Zeki Yeşil’in yaşama bakışı olan mizahı nasıl değerlendirdiğini ve diğer edebiyat türleri ile ilişkisini nasıl konumlandırdığını sorsam bize neler söylemek ister?
Bana, ‘mizahı ve mizah anlayışımı’ anlatma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım, güzel bir söyleşi olur.
Bilenler biliyor, bilmeyen okurlarımız için öncelikle şu hususu vurgulamak istiyorum… Ben, çocuk kitapları yazarı değilim. Mizah yolculuğuma çıkarken, “Kitaplarımı, çocuklar da okusun” gibi bir düşüncem ve çabam olmadı. Çocukların, ilk kitabım “Memleket-i Harika”ya olan ilgisi beni şaşırtmıştı. Doğal olarak, “Çocuklar, yazdıklarımı neden okuyor?” sorusuna yanıt aradım. Yaşadığımız hayatı, komik ve anlaşılır bir dille anlatıyor olmamın etkili olduğunu düşünüyorum. Çocukların ilgisini görünce, daha dikkatli yazmaya başladım. Öykülerimde, argo ve küfüre yer vermiyorum. Öyküdeki karakter argolu konuşacaksa; bunu kabalaşmadan, edebi ve estetik ölçüler içerisinde yapıyorum. Bu da, kitap seçiminde kararsız kalan veliler için tercih nedeni oluyor.
Evet, sizin de belirttiğiniz gibi mizah, bir anlatım tarzı, bir üsluptur. Karikatür, fotoğraf, heykel, tiyatro ve sinema ile de yapılabilir. Çeşitli sanat dallarında kendine yer bulduğu gibi, edebiyatta da (roman, öykü, şiir vb.) kullanılmaktadır. Mizahın, edebiyat içerisinde yeterince yer bulmaması, “Mizah ürünü, edebiyat kapsamı alanına girmez” şeklinde bir algının oluşmasına neden olmuştur. Ancak bu, yeni bir durum olmayıp, geçmişte Aziz Nesin tarafından eleştirilmiştir.

Mizaha bakışım ya da mizahı nasıl değerlendirdiğim konusuna gelince… Ben, ülkemizin mizah ustalarını okuyarak büyüdüm. Bu nedenle mizah anlayışım; Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz ve Muzaffer İzgü’nün mizah anlayışından farklı değildir. Peki, onlar mizaha nasıl bakmışlar ve neler söylemişler? Kısaca değinelim:
Aziz Nesin: “Mizah, bir kızgınlık eseridir. Mizah deyince halk yararına işlevi olan görevci mizahı anlıyorum.”
Rıfat Ilgaz: “Mizah bir tavırdır, bir tutumdur, bir davranıştır. Topluma, doğaya bakma biçimidir.”
Muzaffer İzgü: “Gülmece, sınıfsaldır, sınıfını bilmeyen gülmece başka yere hizmet ediyor demektir.”
Görüldüğü gibi mizah, sadece güldürmeyi amaçlamıyor. Öyle olsaydı, insanları güldüren her şeyi mizah kapsamında değerlendirmemiz gerekirdi. Mizah, gülümsetirken düşündürür. Düşünme biçimi sağlarken, bize yaşadığımız hayatı sorgulatır. Muhaliftir. Daima, haklının ve güçsüzün yanındadır. Bu kapsamda, bir mizahçı olarak amacım; hayatı güzelleştirmek, birilerine ilaç olmak ve “ben buradayım” demek isteyenlerin sesini duyurmaktır. Mizahçının görevi, okura bir şey öğretmek değildir.

2. Çocukların eğlenirken gülmece duygusunu geliştirebilen bir yazar aynı zamanda okuma ve eleştirel düşünme becerisini kazandırmada da etkin bir rol oynar. Özellikle de günceli yakalamış, çağa ayak uydurmuş bir yazarın yapıtları için düşündüğümüzde anlam dünyaları farklı olan çocuklarımızın evreninden bakabilen bir mizahın etkisi daha büyük önem taşır. Peki, “Mizahın eleştirel yanı size ne ifade ediyor?” diye sorsam, bu konuda neler söylemek istersiniz?
“Mizah” deyince, aklıma gelen şey eleştiridir. Eleştirmiyorsa, o mizah olmaz; eğlencelik bir şey olur. Mizahın eleştirel yanında, günlük yaşantımızda bizi rahatsız eden her şey vardır. İçinde bulunduğu toplumdan beslendiği için, konusu itibariyle doğrudan insanı ilgilendirir. Aile kavramından kadın erkek ilişkilerine, siyaset, gelenekler, töreler, toplumsal sistem ve iktidarları ele alır. Sosyal, ekonomik ve politik problemlere dikkat çeker. Bahsetmekten çekindiğimiz ölüm, hastalık, cinayet, doğal afetler, savaş ve akıl sağlığı gibi konuları ele alan mizaha da “kara mizah” diyoruz. Özetlemek gerekirse eleştirel mizah, suya sabuna dokunur; etliye sütlüye karışır.
3. Sizin eklendiğiniz yazar geleneğine baktığımızda Aziz NESİN ve Muzaffer İZGÜ zincirine bağlanmış olduğunu görüyoruz. Yetişkinler kadar çocukların da kitaplarınıza ilgi gösterdiğini söylersek bugünün mizah anlayışıyla sizin yaptığınız mizah arasında ne gibi farklılıklar var ?
Mizah anlayışımın, adını andığım mizah ustalarının (Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Muzaffer İzgü) mizahıyla örtüştüğünü söylemiş ve bu mizahın özelliklerinden söz etmiştim. Tabii, zamanla mizah da değişti. Geçmişte halk yararına mizah yapılırken; bugün, mizahı tüketim malzemesi yapan anlayışın ağırlığını hissediyoruz. Bu ustaların çizgisinde mizah yapanların sayısı, yok denecek kadar az. Bunlardan biri de benim. Mizah değişti ama benim gittiğim yol değişmedi. Çünkü, okura doğru ve yararlı mizah sunduğunuzda karşılık buluyor. Bunu, katıldığım kitap fuarlarından biliyorum.
Öyleyse, dünden bugüne mizahta ne değişti? Bildiğiniz gibi, 90’lı yıllarda, özel televizyon kanalları ve internet devreye girdi. Bu durum, mizahı olumsuz anlamda etkiledi. 2000’li yıllarda ise hayat, internet hızında akmaya başladı. İnternetin ve sosyal medyanın yaygın olarak kullanılmasıyla, etik değerler dönüşüme uğradı.Mizah kültürümüz, neşeli dünyasından alaycı bir tarza kaydı. Böylece, çabuk tüketilen bir mizah anlayışı ortaya çıktı. Kitap okuma alışkanlığının olmadığı ülkemizde insanlar, uzun metinlerden kaçmaya başladı. Bu dönemde Cem Yılmaz, cinsellik üstüne diyaloglarıyla dikkat çekti. 2020’li yıllara gelindiğinde, dünya görüşü ve sınıf bilinci olmayan bir mizahın öne çıktığını görüyoruz. Tek cümlelik espriler gündemde. Adına “Caps” denilen resimli mizah (tek kareye veya art arda sıralanmış fotoğraf ve resimlere düşülen notlar) icad oldu. Artık, insanların düşünecek zamanı yok; bakıp geçiyorlar, gülüp geçiyorlar. İşin kolayına kaçan mizahçılar, daha çok bel altı şakalardan besleniyor. Argo ve küfür de olmazsa olmazı. Bir televizyon programında Cem Yılmaz, küfürle güldürdüğüne yönelik eleştirilere, “Bu, ilkel bir tespit” şeklinde karşılık verdi. Bu beni şaşırtmadı. Çünkü, kendi kültüründen kopmuş bir mizahçının, düzeyli mizah yapması beklenemez.
Dünün mizahı, yani benim benimsediğim mizah ile bugünkü mizah arasındaki fark sanırım anlaşılmıştır. Ben yine de, kendi mizahıma ilişkin bazı hususları eklemek istiyorum. Öykülerimi daha çok kişilerden değil, olaylardan hareketle yazıyorum. Yapmaya çalıştığım, hayatın yükünü taşıyan insanların sorunlarını mizah diliyle anlatmaktır. Amacım onları eleştirmek değildir. Şahıslar üzerinden günümüze göndermeler yapmıyorum. Çünkü bugün eleştirdiğiniz insanlar, 20 yıl sonra olmayabilir. Mizahımda acı ile gülümsemenin yan yana olması (kara mizah) için çaba gösteriyorum.
4. Mizahın işlevine baktığımızda ister yazılı olsun ister sözlü tüm mizah eserlerinde başarı ölçüsü sanıyorum içtenlikle doğru orantılı. Öyle ki Cem YILMAZ’ın bir röportajında “ Ben sizi güldürmeye çalışmıyorum. Sadece kendi güldüğüm şeyleri anlatıyorum, hepsi bu!” demişliği gibi. Peki sizin için yazarken güldürmenin formülü nedir diye sorsam?
Komik olan her şey mizah değildir. Ben, beni güldüren şeyleri yazmıyorum. Ben, beni düşündüren şeylere komik bir dille dikkat çekmeye çalışıyorum. Buradaki amaç, öncelikle düşündürmektir. Güldürmek ise, araçtır. Bu kapsamda, “Güldürmenin formülü nedir?” sorusunu yanıtlamak zordur. Mizahın bir formülü olsaydı eğer, isteyen herkes mizahçı olurdu. Mizah içten gelen bir duygu, doğuştan gelen bir özelliktir. İnsanın yaradılışında bu özellik varsa zamanla geliştirilebilir. İyi bir mizahçı olmanın yolu, öncelikle mizah ustalarını okumaktan geçer. Çok çaba göstermek gerekir. Mizahçı için edebiyat eğitimi önemli olmakla birlikte, tek başına yeterli değildir.
5. Hem büyükler hem küçükler için yazdığınız hikâyelerden oluşan HUNİLİ KRAL, MEMLEKETİ HARİKA ve Nasrettin Hoca yaşasaydı bugünün dünyasını nasıl bir mizahi dille ele alırdı anlayışından yola çıkarak yazdığınız 101 fıkradan oluşan NASRETTİN HOCA ARAMIZDA adlı kitaplarınızdan sonra çok yakında çıkacak olan KORONA MÜFETTİŞİ okurla buluşacak. Bu dosyada dikkatimi çeken gündelik sorunları, dertleri anlatan kahramanların saf halleri… Elbette ki başımızda bir musibet gibi duran salgının mizahi yönünü göstererek yazmışsınız. Bu kitabın doğuş hikâyesini ve diğer kitaplarınızdan ayrılan bir yanı var mı diye sormak istiyorum bir de birçok öykünüzü isim olarak kitaba koyabilecekken KORONA MÜFETTİŞİ’ni özellikle seçmenizin nedeni ya da nedenlerini de merak ediyorum doğrusu?
“Memleket-i Harika” ve “Hunili Kral“ öykülerden, “Nasrettin Hoca Aramızda” ise fıkralardan oluşmaktadır. Aslında büyükler için yazılmış olmakla birlikte, çocukların da beğenisini kazanmış kitaplardır. Bu nedenle, yeni baskıları yapılmıştır. Mühür Kitaplığı’ndan çıkacak olan kitabım “Koron Müfettişi” de, diğer öykü kitaplarım gibi, 21 öyküden oluşmaktadır. Aslında, kitap dosyası pandemiden önce hazırdı; adı da belliydi. Koronalı günlerimiz başlayınca ve evlere kapanınca, yeni öyküler ortaya çıktı. Dolayısıyla, dosyayı yeniden düzenledim. Kitapta, 3 adet korona öyküsü var. Hem ülkemizin hem de dünyanın gündeminde uzun süre kalacak, hatta yüz yıl sonra da konuşulacak olan bir konuyu kitabın kapağına taşımayı yeğledim. Buna, “tarihe not düşmek” diyebiliriz. Kitapta, deprem gibi içimizi yakan bir başka konuya ilişkin öyküler de var. Özetle, günlük hayatımızda ters giden, bizi rahatsız eden, kızdıran ve üzen ne varsa, “Korona Müfettişi” başlıklı kitabımda yer alıyor. Bizi korkutan ve hüzünlendiren konular, mizah diliyle (kara mizah) nasıl öyküleştirilir? Bu sorunun yanıtı, “Korona Müfettişi” başlıklı kitabımda… Şunu çok iyi biliyoruz ki, bu zor günlerde, hepimizin gülmeye ihtiyacı var. Yeni yıla yeni umutlarla girecek olan okurlarımız, “Korona Müfettişi” ile gülümseyecek. Çünkü mizahta, umut ve yaşama sevinci hep var…
Bu söyleşi için tekrar teşekkür ediyorum. Sağlıkla, sanatla ve mizahla kalın…