Kendini yeryüzünün tek şiiri sanma eğiliminin mimarisini oluşturarak bunu ölümsüz hale getiren Attila İlhan, şiirlerinin yanı sıra hayatın temel dinamiklerini yanına çekerek kendine korunaklı bir zırh oluşturmanın formülünü de bizlere bıraktı aramızdan ayrılırken. Tabi, sizin aranızdan ayrılmış olabilir. Doğrusu bizim aramızdan su sızmıyor artık.
Sızmıyor, çünkü Attila İlhan şiiri nelerden uzak durmam gerektiğini de sıkılıkla hatırlatıyor. İlkokul yıllarında en başarılı olduğum ders matematikti. Matematik dersinden başarılı olmanın en önemli yolu bilinenin aksine hayal gücünü kullanmaktır. Çünkü somut kavramların yanına soyut kavramları da eklemek zorunda kalırsınız. Öğretmenim, en çok “Elde var” kavramını öğretirken zorlanmıştı. Sonraki yıllarda her öğretmenin bunu yaşadığını öğrenecektim. Çünkü hayal kurması özendirilmemiş bir toplumun çocukları da önce hayal kurmaktan çekiniyor. Oysa biz her zaman elde ne olduğuna baktık, bir de ne olmadığına…
Babam çok hayal kurar mıydı bilmiyorum. Ama durup dinlenmeden elde avuçta ne var ona bakardı. Bir şey varken sesini çıkarmazdı ama yokluğu tarif ederken kullandığı tek bir kalıp vardı: “Elde var sıfır.” Elde ne olduğu mühimdi. Elde olanlar olmayanları belirliyordu ve gelecekte olacakları da…
Lise yılları, şiirin rengini belirgin hale getiren yıllara dönüşürken egemen renkler de ortaya çıkıyordu. Fark etmeden yazmışım. Bir arkadaşım on bir şiirimde benzer bir ifade yakalamıştı. Elde var aşk, elde var hayat, elde var gökyüzü ve daha nicesi. “Çok mu seviyorsun Attila İlhan’ı” dedi İbrahim. Oysa hiç okumamıştım. İbrahim’in en sevdiği şairdi ve belki de her görüşmemizde bir Attila İlhan şiiri okurdu. Elde Var Hüzün hayallerimin güzergâhını çizmiş, yolu genişletmişti. Bundan kurtulmak mı gerekirdi yoksa kendini akışa bırakmak mıydı olması gereken. Çok kitap okuyanlar daha doğrusunu bilirdi. Kantinci çırağı Ömer de çok kitap okurdu. Bana “Attila İlhan’ı çok okumalısın. Bu işin tek yolu bu” demişti.
Elde Var Hüzün yolumu çizdi mi bilmiyorum. Ama orada takılı kaldım uzun süre. Hayallerimin güvenli limanıydı o şiir. Belki de avuçlarımıza bıraktıklarını evin duvarına işlemeyi bir daha bırakmayan bir şairin ellerinde başka şeyler arıyordum. Ya da biriyle tenhada gülüşmenin hayalini kurarken “Evvel” ve “Ziyade” gülüşme şansını kaçırmak istemiyordum ve bu durum şiiri okudukça daha kuvvetli bir ihtimale dönüşüyordu benim açımdan. Çünkü şair, bu ihtimale direnen biri için kahkaha kuşlarının yardımını istemeyi ihmal etmiyordu. Bakmayın o kanatların yaldızlanıp salınmasına. Değişen zamanlardan ve ayrılıklardan oluşmuş aykırılıkların şiiriydi Elde var Hüzün. Kendime başka bir metaforun kıyısına atmalıydım. Henüz keşfedilmemiş bir kıyıya. Çünkü bulunduğumuz kıyılar Attila İlhan’ındı. Arada o kıyıda demlenme olanaklarıyla yetinmek zorundaydım. Oysa onu benim yazmış olmam gerekirdi.
Türkçeye ait bilinen bir kalıbı, şiirin içinde güçlü bir metafora çevirme arzusuyla girişilmiş bir iş birliğinden her zaman böyle bir sonuç elde etmek mümkün olmayabilir. Ancak geriye her dönemin şairlerini kıskandıracak bir metafor bırakınca sonraki yılların şairlerine bu haksızlık karşısında ellerindeki hüzne bakmak kalıyor.
Geçmişe duyulan özlemin hüznü çağırdığı “Elde var hüzün” şiirinin yolu çok dolandırmadan Ah nerde gençliğimiz” dediği yerde yeri göğü çınlatan bir özlem ve yalnızlık iklimi içinde bildiğimiz sözcük dağarcığıyla bir boşluktan bir boşluğa düşmenin şiirini yazıyor. O şiiri okurken hüznü ve sonbaharı ilklerinize dek hissedersiniz. Ömrün neresinde olursanız olun. Ellerinizde ne olursa olsun…
söyleşir
evvelce biz bu tenhalarda
ziyade gülüşürdük
pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
zamanlar değişti
ayrılık girdi araya
hicrana düştük bugün
ah nerde gençliğimiz
sahilde savruluşları başıboş dalgaların
yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller
elde var hüzün
o şehrâyin fakat çıkar mı akıldan
çarkıfeleklerin renk renk geceye dağılması
sırılsıklam âşık incesaz
kadehlerin mehtaba kaldırılması
adeta düğün
hayat zamanda iz bırakmaz
bir boşluğa düşersin bir boşluktan
birikip yeniden sıçramak için
elde var hüzün