Son dönem Türk şiirinin, özellikle 2000 sonrasının önemli şairlerinden, Mühür Kitaplığı’nın yayın yönetmeni Mustafa Fırat’ın Derin Uyku adlı romanı okurun karşısına çıktı. Derin Uyku romanıyla ilgili değerlendirmelerime geçmeden önce Mustafa Fırat’ın şiiriyle ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.

Divan ve halk şiiriyle beslediği şiirinin okuyucudaki karşılığı, şiirlerini yazarken yapmak istediğini aşacak türden. O şiiri geren, heyecanlandıran bir yapıdan ziyade sakinleştiren bir şair olarak karşımıza çıkıyor.
Şiirin, duygudan ziyade düşünceye daha yakın olduğunu savunan şairler olmuştur. Şiirin duygudan, yaşamdan kopup bilgiye yaklaştığı oranda okuyucudan koptuğu bilinir. Şiirin herhangi bir ideolojinin söylevi olmadığı da açıktır. Şiirin düşünceden yoksun olması gerektiğini söylemiyorum. Şairin, yazdıklarında duygudan uzaklaşıp bilgiye veya herhangi bir ideolojiye yaklaşması, yazdıklarını şiire değil nesre yaklaştırır. Tam bu noktada kuru bir materyalist anlayışla insan ruhunu ve maneviyatını yok sayarak yazılan şiirlerin aksine, insanın maddi varlığını değil manevi varlığını iyileştiren bir şiirdir Mustafa Fırat’ın şiiri. Saf ve temiz bir şiir dili var. Şiir dilindeki bu naiflik, şiirlerindeki anlamın da açık olduğu anlamına gelmez. Anlam olabildiğince derin olmakla beraber yazıldığı anın ötesine geçer.

Her şairin okuma ve yazma serüveni kendine hastır. Bu anlamda bir şiirin en iyi eleştirmeni ve değerlendiricisi şairin ta kendisidir denir, doğrudur. Bir şairin kendi şiirinin eleştirmeni olması, şairin olgunluk düzeyiyle alakalı. Mustafa Fırat, olgun bir şiir yazıyor. Kendi tecrübelerini şiirde kullanırken sınırı bilir, hayal gücüyle kurduğu dizelerle okurun duygu ve düşünce dünyasına girer.
Şiiriyle ilgili söylediklerimden sonra gelelim romanlarına. Mustafa Fırat, Derin uyku ile yeni bir yola giriyor. Dersaadette Sabah Cesetleri’nin ikinci bölümünü beklerken bizi şaşırtarak psikolojik-gerilim tadında bir roman olan Derin Uyku ile okuyucunun karşısına çıktı.
İnsan beyni sürekli olarak gelişip değişmektedir. Beyin hücreleri sürekli yeni bağlantılar kurar. Zihindeki formlar ve hatıralar bilinç seviyesine her çıktığında farklı bir şekilde anlamlandırılır. Bunun sebebi beynin kalıtsal ve çevresel olarak sürekli yeni bağlantılar kurmasıdır. Yani birey zihnindeki şema, form ve imge gibi verileri algılama esnasında yeni zihinsel veriler için kullanır. Bilme ediminin yeni imajlara etkisi bu aşamadadır. Derin Uyku romanında Mustafa Fırat, insan beyninin nasıl çalıştığını okuyucuya gösteriyor. Unutmanın, hatırlamanın nasıl süreçler olduğunu bize öğretiyor. Romanda unutma olgusuna mizahi bir yaklaşım söz konusu. Bellek kaybı veya yanılsaması roman kahramanının hayatında yeni bir süreci başlatıyor. Hatıralar geçmişe ayna tutarken; şimdiki zamanı yeniden inşa ediyor romanda. Roman karakterlerini hayata bağlayan şey hatıraların bir ihtiyaç olarak bugüne taşınması ve bugünün şartlarıyla yeniden uyarlanmasıdır. Romanda geçmişe dair yaşadıklarımızı geride bırakmanın ve unutmanın hayati öneme sahip olduğu sık sık vurgulanıyor.

Her insan kendi zihinsel deneyimleriyle yaşar ve bu deneyimler bireye özgüdür. Aldous Huxley, “Doğası gereği her vücut bulmuş ruh tek başına acı çekmeye ve zevk almaya mahkûmdur. .. Deneyimler hakkında bilgi alışverişinde bulunabiliriz ya da bilgi toplayabiliriz ama deneyimlerin kendilerini değil.” der. Dolayısıyla duyguları paylaşmak bu anlamda mümkün değildir. Derin Uyku bu anlamda tek ve özgün bir deneyim sunuyor okura. Bilinmezlik ve geçmiş yaşantılar içinde kaybolan insan, anın bilincine vararak kurtuluyor bu sarmaldan.

Mustafa Fırat, günümüz insanının yaşadıklarını derinden hissediyor olmalı. Çok yönlü bir psikolojik tavırla okuru karmaşık bir sürecin içine çekiyor. Romanda yaşadığımız çağa atıfla; insanın bireysel olarak elde edeceği çıkarların diğer tüm değerlerinin önüne geçtiği vurgulanıyor. Eşini kurtarmak için hiç tanımadığı bir insanın hayatına kastetmeyi göze alan birinin ruhsal durumu diğer bütün etik değerleri yok sayıyor.
Okuru sürekli bir gerilim, merak ve şüphe içinde tutan roman sade bir dille günümüz insanının psikolojik durumunu resmediyor.