Serkan Türk’ün Ausgang adlı romanını okuyunca aklıma ilk olarak Kant’ın ünlü Was İst Aufklärung? yani Aydınlanma Nedir? adlı makalesi geldi. Ausgang çok yönlü bir kavram. Türkçeye kurtuluş olarak da çevrilen Ausgang aynı zamanda çıkış anlamına gelir. Kant, aydınlanma için “insanın kendi suçu ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan çıkışıdır.” der. Ergin olama durumunu kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışı olarak açıklayan Kant, insanın bu ergin olamayış durumuna kendi aklını kullanma cesareti gösterememesinden düştüğünü söyler.

Peki Serkan Türk Ausgang romanında bize nasıl bir çıkışı gösteriyor? Kuşkusuz her şeyi metalaştırıp çok çabuk tüketen, yeni olanı hemen yarın eskiten, çağın ruhu olan hız ve haz karşısında kimlik ve kişilik bunalımına giren insanın tüm bu durumlardan çıkışını gösteriyor. Bu çıkış hem Kant’ın dediği ergin olamam durumundan çıkış hem de Platon’un mağara metaforundaki çıkış.
Yaşamda kalma güdüsü her canlının doğası gereğidir. İnsan doğasının, yaşamda kalma güdüsü, haz ve güncelin çekiciliği karşısında hep bir zayıflığı vardır. Bu zayıflık, aklını kullanarak iyi yaşamak yerine daha kolay olan içgüdü, algı ve alışkanlıklarıyla yaşamayı tercih eden insanı, yaşamda kalmanın ve alışkanlıklarının kölesi yapar. Yaşamda kalma güdüsünün ve alışkanlıklarının kölesi olmayı seçen insan, Platon’un mağara metaforunda elleri, ayakları ve boyunları zincirlerle bağlanmış köleler gibi zincirleri sökülüp yüzleri aydınlığa döndürüldüğünde aydınlıktan rahatsız olup tekrar karanlığa döner yani elleri, ayakları ve boyunları zincirli şekilde gerçeğin yansımalarıyla yetinir. Kant’ın söylemiyle, kendi suçuyla düştüğü ergin olamama durumundan, sanılardan, kanılardan ve inançlardan kurtulmayı başka bir deyişle çıkışı reddeder. Bahsettiğimiz kölelikten kurtulmanın başlangıcı belli bir zorlukla beraber merak ve hayretle başlayan her türlü gerçekliği sorgulamadır. Ausgang açık uçlu anlatımıyla insandaki merak ve hayret duygusunu okşuyor ve çıkışı bulmayı insanın kendisine bırakıyor.

İnsan düşünce ve bilinci yok sayıp anlık hazlara kendini bıraktığında sıradan bir canlı olur ve gittikçe zombileşir. Zombileşen insan haz için yaşar. Düşünceyi, sanatı, inanmayı ve bilgiyi değil hazzı arar. Bu bir çeşit kölelik bana göre. Aristoteles, “köle canlı alettir” der. Haz için yaşayan, içgüdü ve dürtülerinin esiri olan insan canlı bir alete dönüşür. Ausgang, özellikle zamanın geçişini duyumsatan yönüyle; insanı yavaşlatarak sakinleştiren ve insana sabrı öğütleyen ve böylece insanların çevresinde olup bitene bakmasını sağlayacak farkındalığı öğütleyen, insana kölelikten çıkış yolu gösteren bir roman.
Ausgang çok kişilikli bir roman. Aynı zamanda geçmiş-bugün-gelecek üçgeninde toplumsal ve kültürel olayları arka plana yerleştiriyor. Çok yönlü bir anlatımın olduğu romanda şiirsel üslup da önemli bir yer ediniyor.
Alışkanlıklarının esiri olan insanların hapsoldukları kültür ve toplum yaşamını anlatan roman çıkış arayanlara Onnik Efendi’nin günlüğüyle sesleniyor.
*Serkan Türk, Ausgang, Yitik Ülke Yayınları, Mart 2020, İstanbul