Fatma Karagülle
“(…)
Herkes kendi yarasından söz eder, başkasının acısını çeker.

Herkes yarasını saklar, ama yara izinden kurtulan tek kişi yoktur. Ovulmayan bedenin ağrısından insan nasıl kurtulamazsa merhem görmeyen yaradan da kurtulamaz. Merhem sözdür, dertleşmedir. Bilinmesi gereken şu: İnsan taşıyacağı kadar ağrı taşır.
Bir bedene misafir yaranın neştere boyun eğdiği çok görülmüştür de ruhun yarasına cümle tabiplerin merhem olamadığı, yaranın daha büyük uçlar verdiği çok görülmüştür. Sanat mükemmel bir neşterdir. Bir dize içacılarımızı damıtır, bir nota kuruyan bir dalı yeşertir, bir renk bütün kederleri örter. Bir eski şarkının ipinde hüzün kurutur, bir siyahta keder boğarız. Kazancakis’in ‘Ağlamayın, bağırmayın, acı hafiflemesin.’ cümleleri ruhumun zehri iken Fuzuli’nin, ‘Aşk derdiyle hoşem el çek ilâcumdan tabîb / Kılma dermân kim helâküm zehri dermânundadur’ dizeleri panzehri oluverir.
(…)”
Barış Erdoğan’ın “Bakış Acısı” adlı denemeler kitabını yeni bitirdim. Sıcağı sıcağına da aktarmak istedim düşüncelerimi. “Nelerden söz etmiş usta bu yapıtında?” sorunuza “ Nelerden söz etmemiş ki!” olurdu yanıtım.
Türk ve dünya yazarlarından tutun da edebi türler ve sanatlara, sözcük incelemelerine… her şeyi bulabiliyorsunuz “Bakış Acısı”nda. Okurken kendi bilgilerinizi yokluyor, bilmediklerinizi ustanın yol göstericiliğinde araştırıp öğreniyorsunuz.
Bunca bilgiyi, cümleyi, şiiri, özlü sözü bir araya getirip bunları şiirsel bir dille sunumunun hayranlığı içerisinde her cümlede konaklayıp tadını çıkarıyorsunuz “Bakış Acısı”nın.
Kitaptan çok daha fazla şey sunmak isterdim ama “ Bakış Acısı” anlatılmaz okunur ve tıpkı Montaigne’nin “Denemeler”i gibi başucunuzdaki yerini alır. Emeklerinize sağlık Barış Öğretmenim.
Tez zamanda okumanız dileğiyle…
Mühür Kitaplığı’na Ulaşmak İçin…
