Editör: Göksu N. ÇAKIR
KİTAPLAR
- Önereceğim ilk kitap, Knulp. Yazarı, Hermann Hesse.
Hesse bu kitabı 1908-1915 yılları arasında yazmış. Yaşadığı çağa ayak uyduramayan modern insanın bunalımlarını yersiz yurtsuz ve huzursuz bir gezgin olan ”Knulp”un arayışları üzerinden anlatmış. Kitabın sonunda Knulp hiçbir yere, biz de Knulp’a varıyoruz. Dili eşsiz ve kahramanı Knulp olan üç öykü de insani ve edebi inceliklerle bezeli.
- İkinci önerim, Amerikana. Roman, görece genç bir yazar olan Chimamanda Ngozi Adichie tarafından yazılmış.
Üniversiteye gitmek için Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden Nijeryalı genç bir kadının, Ifemelu’nun ‘büyüme’ hikâyesi anlatılıyor. Yazarın ırkçılık üzerine kafa yorduğu romanın kurgusu Afrika, Avrupa ve Amerika’ya yayılıyor. Ifemelu’nun blog yazıları ırkçılık konusuna içerden bir bakış açısı sağlıyor. Bu kitap güncel edebiyatın bir örneği olarak okunabilir. Bazı açılardan yeni tartışmaları da tetikleyebilir; karşılıklı ötekileştirme gibi.
- Üçüncü olarak en sevdiğim yazarlardan biri olan Iris Murdoch’un bir kitabını önereceğim: Rüya Sakinleri.
Yazar, ölmekte olan yaşlı bir adamın, Bruno’nun hikâyesini, etrafındaki karakterlerin birbirleriyle çapraşık ilişkilerinden doğan öyküleri anlatıyor. Farklı perspektifleri içeren bir anlatı biçimi benimsiyor. Simone Weil ‘in “ahlaki bir iyileştirme aracı olarak başkalarına dikkat etme ve bir arıtma aracı olarak değil de bir teselli biçimi olarak acı çekme fikrini” paylaşan yazar, metne konu seçtiği insanlık hallerini, felsefesinin merkezinde olan ahlak, değer, iyilik gibi terimleri izlek edinerek derinleştiriyor. Çok güzel bir kurgu, çok güzel bir dil. Ayrıntı Yayınları’ndan olan kitapların çevirmeni genelde Nihal Yeğinobalı. Bence o güzel dili çevirmen de parlatıyor. Ben okurlara Murdoch’un Deniz Deniz, Ağ, Melekler Zamanı gibi diğer romanlarını da önermeden geçemeyeceğim.
- Dördüncüsü Kaputt olacak.
Curzio Malaparte bu kitabı 1941-43 yılları arasında, farklı ülkelerde yazarak tamamlamış. Kitap yazarın İkinci Dünya Savaşı’na tanıklığının verimi.
Dilini çok çarpıcı bulmuştum. Biraz da o yüzden öneriyorum. İçeriğine gelince… Malaparte’nin kendi ifadesiyle “Kaputt zalim bir kitaptır. Zalimliği şu savaş yıllarında Avrupa’nın görünümünden edinmiş olduğum en olağandışı deneyimdir.”
Yukarıdaki satırların üzerine yorum eklemeyeceğim. O zalimliğin işareti olarak kitaptan bir alıntıyı bırakıyorum buraya.
“O noktada, ormanın iyice sıklaşıp derinleştiği noktada bir patika yolumuzu kesiyordu, apansızın sisin içinde, biraz önümüzde, iki yolun kesiştiği kavşakta, baktım, beline kadar kara gömülmüş bir asker: kıpırtısız, ayakta duruyordu, sağ kolunu uzatmış bize yönümüzü gösteriyordu. Önünden geçerken Schultz selam ve teşekkür bağlamında elini kasketinin siperine götürdü. Sonra dedi ki: “İşte, gönlüne bıraksalar Kafkasya’ya gitmek isteyecek biri daha.” Ve otomobilin arkalığına kaykılarak kahkahayı bastı.
Biraz daha ilerledik, uzaktan bir başka patika kavşağında bir başka asker daha göründü, o da yine kara gömülmüş, sağ kolu kaskatı uzanmış. “Bu zavallıcıklar soğuktan ölecekler,” dedim. Schultz dönüp yüzüme baktı: “Soğuktan ölme tehlikeleri yok,” dedi, yine gülüyordu. Onun üzerine sordum, nasıl oluyor da o zavallıcıkların donarak ölmeleri olasılığı yok, diye. “Eh, artık soğuğa alışmışlardır da ondan,” diye yanıtladı Schultz. Eliyle omzuma bir şaplak indirerek gülüyordu. Sonra arabayı durdurdu, gülümseyerek bana döndü: “Yakından görmeyi ister misiniz? Böylece acaba üşüyor mu, diye kendisine sorabilirsiniz.”
Otomobilden indik, askere yaklaştık: ayakta dikiliyordu, kıpırtısız, sağ kolu uzanmış bize yolu gösteriyor. Ölüydü. Gözleri fal taşı gibi açıktı, ağzı yarı aralıktı. Ölü bir Rus askeriydi.
“İşte bizim trafik polislerimiz,” dedi Schultz. “Biz bunlara suskun polisler diyoruz.””
- Beşinci sırada tek değil iki kitap birden önermek istiyorum. Ben onları artarda okumuş, çok etkilenmiştim.
Bunlardan ilki, Şikago Mezbahaları. Upton Sinclair’in,19. Yüzyıl sonlarında ABD’deki işçi sınıfının durumunu ve kapitalizmin doğasını gözler önüne seren oldukça eski bir romanı.
Kitapta kendini ‘Amerikan Rüyası’na kaptırarak Amerika’ya göç eden Litvanyalı bir ailenin, Şikago’nun et piyasasının acımasız çarkları arasında hunharca ezilişi, insanlık dışı çalışma şartları yüzünden bir bir eksilişi anlatılır. Sonunda romanın kahramanı Jurgis bir bilinç sıçraması yaşar,yerini kavrar ve sınıf mücadelesi için kollarını sıvar.
İkinci kitap ise Yüksek Fırınlar.Yazarı, Fakir Baykurt.
Bu kez Türkiye’den Almanya’nın kömür ve demir çelik merkezi olan Duisburg’a uzanan bir göç hikâyesi anlatılır. Kapitalist dünyanın çarkları arasındaki kahraman Koca İbrahim, düzenin yanı sıra kültürel açmazlarla ve ırkçılıkla da uğraşmaktadır. O da tıpkı Jurgis gibi romanın sonunda bir sıçrama yaşar ve tüm yanılsamalarından sıyrılarak yaşadıklarını anlamlandırır. Bu bilinçle o da işçi sınıfının mücadele saflarına katılır.
Her iki kitapta anlatılanlar da gerçeklere dayanır. Çünkü yazarları, anlattıkları hikayeleri bizzat yaşadıklarına dayanarak kurgulamıştır. Her ikisinin de anlatım dili çok çarpıcıdır. Her iki romanın sorunsalları da güncelliğini korumaktadır.
FİLMLER
- Kötü eğitim (La mala educación)
Yönetmen: Pedro Almodóvar
Ülke: İspanya
Yılı: 2004
Oyuncular: Gael García Bernal, Fele Martínez, Daniel Giménez Cacho ve Lluís Homar
- Kapı (The Door)
Yönetmen: István Szabó
Ülke: Macaristan, Almanya
Yılı: 2012
Oyuncular: Helen Mirren, Martina Gedeck, Károly Eperjes
- Iris
Yönetmen: Richard Eyre
Ülke: ABD, İngiltere
Yılı: 2002
Oyuncular: Judi Dench, Kate Winslet, Jim Broadbent
- Kış Uykusu
Yönetmen: Nuri Bilge Ceylan
Ülke: Türkiye, Fransa, Almanya
Yılı: 2014
Oyuncular: Haluk Bilginer, Melisa Sözen, Demet Akbağ
- Kefernahum (Capernaúm)
Yönetmen: Nadine Labaki
Ülke: Lübnan, ABD
Yılı: 2018
Oyuncular: Zain Al Rafeea, Yordanos Shiferaw, Boluwatife Treasure Bankole