
Peki ya sizlerin, hala sermayenin soluğuna endekslenmiş hayatı yaşamayı, hala açlıkla terbiye edilmeye çalışılan insan yığınlarını görüp de öyle olmamak için insanlığından vazgeçmeyi göze alabilen sizlerin en önemli özelliği nedir? Ernesto Che Guevara
Oscar ödüllü yönetmen Steven Soderbergh’in çektiği film, iki bölümden oluşuyor. Küba devrimini anlatan ve zaferle sonuçlanan birinci bölüm Arjantin, Che’nin “Küba devrim savaşını hatırlama” adlı kitabından uyarlanarak çekilmiştir.
Che’nin “Bolivya Günlüğü” kitabından uyarlanarak çekilen filmin ikinci bölümü de Gerilla. Bu bölümde, kumandanın Bolivya trajedisi anlatılıyor. Soderbergh’in tam 7 yıl ön hazırlık yaparak çektiği film, 4.5 saat sürdüğünden filmi iki bölüm yani bir ikileme. Zaten iki ayrı film gibi. Filmde Che Guevara’yı canlandıran Porto Rico asıllı oyuncu “Benico Del Toro” başarılı performansı ile 2008’de Cannes’da en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. Gerçekten de çok başarılı bir oyuncu olan Benico Del Toro, “Che” ile özdeşleşiyor.
Film, Küba haritası üzerinden açılıyor. 1964 yılında Birleşmiş Milletlerle bir toplantı için New York’a giden Che orada gazeteci Lisa Howard ile bir söyleşi yapar. Gazeteci “devrimin sahip olduğu en önemli özellik nedir? diye sorar, Che yanıtlar; “Aşk! Bir devrimci, müthiş bir aşk ile yönetir kendini. İnsanlık aşkı, doğruluk ve adalet aşkı” Daha Sonra 1954 tarihine dönen film aslında tam da daha önce Che’nin gençlik yıllarının anlatıldığı “ Diarios de Motocicleta- Motosiklet Günlüğü” adlı filmin bittiği yerden başlıyor. Devrimin silahsız başarıya ulaşamayacağını düşünen kumandan Che Guevara, devrime inanan gerillalarla birlikte şehirlerde ilerliyor. Açlıktan kırılmakta olan halk her şehirde onlara destek veriyor ve devrim bir dalga gibi güçlenerek yayılıyor. Çoğu sahnesi savaşla ve büyük bir mücadeleyle geçen bu bölümde, doktor olan Che yoksul halkın sağlığı ile de ilgileniyor. Filmde devrimci Che Guevara’nın prensiplerine ve ideallerine ne kadar bağlı olduğunu görüyoruz. Gerillanın dağlarda ve zor şartlarda mücadele ederken köylülerden para ödemeden bir ekmek bile almadığını, Che’nin aklının sürekli bu yoksul halka nasıl yardım edebilirim sorusuyla meşgul olduğunu görüyoruz. Filmin en kanlı sahneleri Santa Clara’da geçiyor. Gerillalar karşısında yenilgiye uğrayan ordu teslim oluyor ve Che Guevara ve devrimciler devrimi ilan etmek üzere Havana’ya ilerliyorlar.

Filmin Arjantin’de geçen bu bölümünde orduların sevk ve idaresiyle ilgilenen Fidel Castro’ ya gereğinden az yer verilmiş. Che ile Fidel arasında bazı fikir ayrılıkları olduğunu bilsek de Che’nin Fidel Castro’yu “devrimin olanca ateşiyle kucakladığını” da biliyoruz. Bu anlamda filmde bilgi ve daha da önemlisi duygu eksikliği göze çarpıyor. Bazı sahneleri siyah beyaz çekilmiş olan filmde bir belgesel havası var.
Filmin ikinci bölümü Gerilla, birinci bölümdeki yenginin aksine bir yenilgiyi anlatıyor. Devrimi bütün Latin Amerika’ya yayma hayali kuran kumandan Che, Fidel’e bir mektup bırakarak ortadan kaybolur. Kılık değiştirerek Bolivya’ya gider. Buradaki direnişçilerle bir araya gelen Che, onlara savaş taktiklerini ve silah kullanmayı öğretmeye başlar. Bolivya’da halk, kötü koşullarda yaşamaktadır. En yakın hastane 100 km uzaktadır ve köylüler bırakın hastane masrafını karşılamayı, yiyecek ekmek parasını zor bulmaktadırlar. Hastalara ve köylülere yardım eden Che Guevara, bir yandan da komünist partisiyle görüşüyor. Ancak Bolivya Komünist partisi bu silahlı mücadeleye destek vermeyi reddediyor. Gerillaların dış dünya ile iletişimini sağlayan ve kimi zaman da onlarla birlikte dağlarda savaşan Tanya, bu mücadelede önemli bir rol oynuyor. Ne yazık ki Bolivya halkı bu mücadeleyi Küba halkı gibi desteklemiyor. Daha umutsuz ve yılgınlar. Küba’da halkın desteğiyle her şehirde dalga dalga büyüyen hareket burada yenilgiye uğruyor. Bolivya ordusu Che Guevara’yı yakalıyor. Zaten astım hastası olan Che, kendisine nefretle bakan askere son sözünü söylüyor: “Buraya beni vurmaya geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, sadece bir adam öldürmüş olacaksın!”. Yönetmen bu sahneyi Che’nin gözünden çekmiş, Che Guevara’nın ölümünü göstermiyor. Bu içimiz dağlayan trajik sahneyle Che’ye veda ediyoruz.
Che Guevara’nın hayatını çeken yönetmenin Amerikalı olması kimi izleyicilerde bir önyargı oluşturdu. Bence Soderbergh Che’yi tarafsız bir gözle anlatmaya çalışmış. Filmde bazı eksikler var. Öncelikle belgesel havasında giden bu filmde duygu ve coşku eksik kalıyor. Che Guevara’nın kitabına bağlı kalarak çekildiği için midir bilmem, özel hayatı, şair kimliği ve Fidel ile arasındaki dostluğa yer verilmemiş. İzleyici tarafından çok beğenilen ve filme duygu katan müzikleri, Alberto Iglesias yapmış.

Sonuç olarak bazı eksikleri olsa da film, günümüzde kaybolan bazı değerlerin, bir liderin sahip olması gereken özelliklerin ve unutturulmaya çalışan ideallerin altını başarıyla çiziyor.
Küba devrimini, amaçlarını, nedenlerini ve kumandan Che Guevara’nın yüksek adalet duygusuyla birleşen insanlık aşkını bize aktaran bu filmin, muhakkak izlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yönetmen : Steven Soderbergh
Oyuncular : Benicio Del Toro, Carlos Bardem, Demian Bichir
Film müziği : Alberto Iglesias
Ülke : ABD, İspanya
Vizyon Tarihi : 12.12.2008