Sessizin Payı – Nurdan Gürbilek: “Yasayla adalet aynı şey değildir. Yasa galibin adaletidir.” Kitaplar, yazarlar ve hayat hakkında sadece okumayacağınız aynı zamanda da kendinizi sorgulayacağınız denemeler.
Kapalıçarşı – Fuat Sevimay: Fuat Sevimay’ın o keyifli dilinden bambaşka bir Kapalıçarşı hikâyesi dinlemek için.
Hapishanenin Doğuşu – Michel Foucault: Toplumu oluşturan kurumlardan hapishanenin daha doğrusu ceza infaz sisteminin zaman içinde geçirdiği değişimleri okumak ilginç olabilir.
Belleğin Girdapları – Behçet Çelik: Kahramanla özdeşleşip kendi belleğinizin girdaplarında gezintiye çıkacağınız çok kuvvetli bir roman.
Cennet ve Cehennem – Jon Kalman Stefansson: “Belki de cehennem bir kütüphanedir ve sen körsündür.” Okumak için hâlâ düşünüyor musunuz?
Matrix Üçlemesi – Wachowski Kardeşler: Aksiyonlu sahneleriyle bir çırpıda filmi izledikten sonra felsefi boyutu üzerine derin derin düşünmek için ideal film serisi.
Che –Steven Soderbergh: Ernesto Che Guavera’nın hayatına anlatan biyografik sinemanın önemli örneklerinden birini izlerken 1960’lara gideceksiniz. Gerçekçi olun, imkansızı isteyin.
Ülke ve Özgürlük – Ken Loach: Ken Loach, sinemasını çok severim ve Ülke ve Özgürlük’ü her izlediğimde her şey bambaşka olabilirdi diye düşünürüm.
Tanrı Kent – Fernando Meirelles ve Katia Lund: Varoşta tanrı da yok kent de, neyse ki evinizde seyrediyorsunuz ama ya varoş kenti teslim alırken tanrı gözlerini kapatırsa?
Paramparça Aşklar Köpekler – Alejandro Gonzalez Inarritu: İnsanların küçük hikayelerini anlatırken insanlığın büyük hikayatını ortaya seren Inarritu sinemasını sevmemek mümkün mü?