Engin Turgut
Her hikâyede yangın çıkartıyor adeta. Küresel olmasa da yüreksel hikâyeler bunlar. Çağdaş bir eğitimcinin hayattan damıttığı capcanlı cam gibi öyküler. Gözlemleme yeteneğini, hayal gücüyle birleştirmiş.

Adeta çığlık öyküleri bunlar, yaşayan, yaşanan, belki de daha da yaşanacak olan hüzünle acının harmanlandığı, daha önce yazılsa da ‘bakın bunları bir de ben yazdım’ dediği hikâye resitalleri, nakış nakış işlenmiş. Yüreğimizin bam teline dokunmakla kalmıyor. İçimizi titretiyor. ‘İnsanlık hallerini’ yalın, sade, kendi sesinin diline dönüştürmek çabasını da göz önünde tutarak ne eksik, ne bir fazla, bir ayna gibi her gün değişik maskelerle dolaşan zavallı insan yavrusuna anlatmak istemiş. Alkışlamak gerekiyor. Meral Kurulay, “Bana Hikâye Anlatma” adlı hikâye kitabında yazdığı her hikâye insan olanın kalbiyle yazılmış. Okur, kendisiyle yüzleşmek istiyorsa bu hikâyelere gönlünü uzatsın. Hayata, dünyaya kalıcı bir eser bırakmanın o muhteşem sevinci dünyanın göğüne sığmaz. Dünya ağır yaralı, insanlık sınıfta kalmış diye düşünmeyiniz. Yazın, çizin, şarkılar söyleyin, üretin. Sizi bir kişi bile okusa okurunuz vardır. Ama lütfen burada içi boş bir hikâye yok, her hikâye yürekle yazılmış. İnsanın insana olan yolcuğu biterse, hayat biter. Bitmesin! İnsanlık derdi olanın yazacağı çok şey vardır, müzikle, resimle, kısacası sanatla.
Derdi insanlık olmayanın içindeki saray bile nafiledir. Dünyayı sanat ve bilim kurtaracak, bilin istedim! Bu kitap boşuna yazılmadı, okuyunuz isterim.
