“İnsanoğlunun sıkıntı çektiği en büyük büyük lanetlerden birisi: Hafızadır.”
Yurttaş Kane
1940 yılında Yurttaş Kane’i çekmeye başlayan Orson Welles, bu tarihten önce hiç film çekmemiş bir sinema izleyicisiydi. Buna rağmen “Yurttaş Kane” ile sinema tarihinde bir çığır açmış, halen sinema okullarında ders olarak gösterilen bir film çekmeyi başarmıştır. Welles daha önce hiç film çekmemişti ama Amerikan Tiyatro ve Radyosunun önemli sanatçılarından biriydi. Bir “Shakespeare” hayranıydı. Ayrıca Yurttaş Kane ile sinema tarihinde ne kadar büyük bir etki bıraktığını düşünecek olursak Welles’in çok cesur ve yaratıcı bir yönetmen olduğunu da söyleyebiliriz. Orson Welles, Yurttaş Kane ile sinema tarihinin en derinlikli ve bütünlüklü filmlerinden birini çekmiştir. Bazin, Welles hakkında: “Sinemaya getirmiş olduğu yenilik açısından Orson Welles yeni bir dönemin başlamasında ön ayak olmuştur. Yurttaş Kane, ekran dili için bir evrim niteliği taşımaktadır” der.
1930’lu yılların başında sessiz filmlerin bitişi ve sesin filmlerde tamamlayıcı bir unsur olarak
kullanılması ile yeni bir sinema anlayışı doğumu da başlamıştır. Yeni sinemanın çok daha
belirgin olması ise 1940’lı ve 1950’li yıllara denk gelir. Bazin: Erich von Stroheim ve Jean
Renoir veya Orson Welles, ya da Theodore Dreyer ve Robert Bresson’un farklı film
yönetmenleri olduklarını ve sinemanın çehresini değiştirdiklerini söyler.
1940 yılında Welles, özgün bir senaryo yazmaya karar verdi. Tiyatrodan arkadaşı Houseman’i
ve senarist Mankiewicz’i de yanına alarak on üç hafta boyunca bir dağ evine kapandı. Filmin
çekimlerine 30 Temmuz 1940 günü başladılar ve film 1941 Ocak’ında hazırdı.
Orson Welles, Yurttaş Kane filminde Amerika’nın ünlü basın kralı Hearst’ün özel hayatını
anlatıyordu. Sonrasında bu dedikodunun yayılması ve Welles’ in içinden geldiği burjuva
çevresinin verdiği tepkiler sonucunda Orson Welles, Hollywood’dan bir nevi aforoz
edilmiştir.
Yurttaş Kane filminde baş kahramanı olan “Charles Foster Kane” aynen filmin yönetmeni,
yapımcısı hem de başrol oyuncusu olan Orson Welles’in kendisi gibi köksüz biridir. Küçük
bir kasabada yaşayan ve fakir bir ailenin çocuğu olan Kane, henüz küçük bir çocukken küçük
kızağıyla mutlu bir şekilde evinin önünde oynamaktadır. Annesinin elinde bir maden
işletmesinin hisseleri vardır ve bu hisseleri çocuğunun iyi bir eğitim alması şartıyla bankaya
devreder. Böylece Kane, ailesinden koparılarak bu bankanın sağladığı olanaklarla yatılı okula
gider. Bunun sonucunda 25 yaşına geldiğinde büyük bir servetin sahibi olmuştur.
Kane, pek çok şirket arasından New York Inquirer adında, tirajı düşük bir gazeteyi seçer ve
başına geçer. Kane hırslıdır, kızgındır, bir yandan burjuva sınıfının foyasını ortaya çıkarmak,
fakir insanlara destek olmak istemektedir ama bir yandan da zamanla kendisi de hırslarına
yenik düşecek, içindeki sevgi açlığını bir türlü tatmin edemediği için beğenmediği o
burjuvalardan biri olacaktır. Medyayı ele geçirmek isteği de her şeye hükmetmek, toplumda
etkili bir insan olma hırsı yüzündendir. Gazeteyi etkili bir gazete haline getirir, giderek daha
da devleşir ama bir türlü mutlu olamamakta herkesi, her şeyi yönetmek istemektedir.
Kane öylesine kontrolsüz bir sefa düşkünlüğü içindedir ki kendine Xanadu sarayını
yaptırmıştır. Sarayın içinde yok yoktur. Tablolar, heykeller, uçsuz bucaksız bir arazi. Kane
belki de kendine dünyanın en güzel evini yapmak istemiştir ama milyonlar değerindeki hiçbir
eşya burayı bir yuva yapmak için yeterli değildir. İki defa evlenen Kane, eşlerine de hep
hükmetmek istediği için onlarla da istediği gibi bir bağ kurmayı başaramaz. Nitekim ikinci
karısı da kendisini terk eder. Filmin sonunda Kane ,“rosebud” kelimesini söyleyerek hayata
veda eder. Welles filminde bazı sahneleri tekrarlayarak veriyor. Filmin başından beri merak
edilen “rosebud” filmin sonunda da tekrarlanıyor. Eleştirmenler bu kelime ile ilgili çeşitli
yorumlarda bulunmuşlar. Rosebud, kelime anlamı olarak, gül goncası demek. Kane’in küçük
kızağının adı da Rosebud . Aynı zamanda yuva anlamına da geliyor. Anlaşılacağı üzere
burada Kane’in aslında hayatı boyunca aradığı şeyin; kızağıyla oynadığı dönemde ki mutlu
çocukluğu, anne sıcaklığı ve sıcak bir yuva olduğudur. Rosebud kelimesi film boyunca da
izleyicide bir merak uyandırmış ve filmin sürükleyiciliğine katkıda bulunmuştur.
Welles’in filminin tekniğine bakarsak, Yurttaş Kane o güne kadar yapılmış pek çok filmden
farklı tekniklerle bezenmişti. Montaj, alan derinliği, makyaj ve ışıklandırma bakımından
devrim niteliğinde yenilikler getirmişti. Welles, alt açıların hiç kullanılmadığı o yıllarda alt
açıları düzgün bir şekilde kullanmıştı. Sonuç olarak Orson Welles hem özgün senaryosu, hem
oyunculuğu hem de film de kullandığı yeni teknikler ile yıllar boyunca tazeliğini koruyacak
kült bir film çekmiştir. Bu filmin medyayı hedef alması neticesinde Welles Hollywood’dan
dışlandığı için sonrasında başka film çekmedi. Yarım kalan filmleri oldu. Ama tek bir filmle
“Yurttaş Kane” ile bugün bile uluslararası film sıralamalarında ya birinci ya da ilk on da
yerini aldı. Sinemanın harika çocuğu Orson Welles, 1985 yılında hayata veda etti.