Ersin Kurt
Bu güne değin film anlamında yalnızca komedi filmleri ile gündeme gelen, komedi filmlerine imza atan Cem Yılmaz Karakomik Filmler ile ilk defa sıra dışı filmlere imza atmış bulunmakta. Karakomik filmler hem kendi tarzı hem de bildiğimiz Türk Sineması’nda tamamen farklı konseptteki filmler.
”Tek biletle iki film” sloganıyla izleyicisi ile buluşan filmler bir gösterimde izleyiciye iki ayrı film sunuyor. Bu anlamda da dünyada eşi benzeri yok. Dünya sineması ve sinemamız adına çığır açan, ezber bozan nitelikte bir yaklaşım.
Senarist ve yönetmen koltuğuna oturduğu Karakomik Filmler 2 ”Deli” ve ”Emanet” olmak üzere iki ayrı filmi bünyesinde barındıran bir film.
Sırasıyla filmlere göz atacak olursak:
Deli Filmi’nde Taksici Güven rolünü üstlenen Yılmaz zaman zaman gördüğü mahallenin güzel ve cool kızı Meral’e (Büşra Develi) abayı yakmış vaziyettedir. Duraktaki arkadaşları Güven’i ti’ye alsalar da o her fırsatta Meral’in karşısına çıkmaya, onunla göz göze gelmeye, inatla şartları zorlamaya kararlıdır. Hatta isteğini; ”Ömür boyu yalnızca gözlerime baksın yeterli,” cümlesiyle net bir biçimde de ifade etmiştir.
Her şey normal seyrinde ilerlerken bir akşam taksiye almış olduğu psikopat iş adamı rolündeki müşterisi (Cem Davran) Güven’in yolunda giden hayatını alt üst edecek ilk hamle olmuştur. Bu ikiliye yolculuk esnasında müşterinin arkadaşı da (Hakan Gerçek) eklenince Güven, çoktan kendisi için geri dönüşü olmayan yola ilk adımını atmıştır. Ve sonrasında da yolculuk kaçınılmaz sona doğru hızla ilerlemiştir.
Gecenin bir yarısı karanlıkta, ormanda müşterilerini baş başa bırakan Güven, duyduğu silah seslerinin ardından merakına yenilip ormanın içine doğru yol alınca iki arkadaşın hedef tahtası olarak belirledikleri şişelere ateş edişlerini görmüş akabinde Cem Davran’ın silahı zorla eline tutuşturması ile de istemeden de olsa o kargaşada diğer müşterisinin katili olmuştur.
Hızla gelişen olaylar neticesinde de Güven kendisini sapa bir restaurantta müşterisi ile katil, masum pazarlığı yaparken bulmuştur. Özkan Uğur’un ropdöşambırlı deli rolüyle filme dahil olduğu restaurantta gizemli katil müşteri bir anda sırra kadem basınca bütün ihalenin Güven’e kalmasına tanıklık etmeye içim el vermese de her şey Güven’in aleyhinedir.
Filmin devamında Güven’in Özkan Uğur’u akıl hastanesine bırakmasının hemen sonrasında polislere yakalanması neticesinde bir anda kendisini karakolda ve peşi sıra da Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde bulması bizler için çok sürpriz olmuyor açıkçası. Güven, Özkan Uğur ve Bakırköy’ün gediklisi arkadaşlarının zorlaması ile kendisini gerçek deli durumuna getirecek cihazın koltuğuna oturana dek suçsuzluğunu haykırıyor ama nafile.
Cinayet suçlaması ile hapishanede yatmaktan kurtulmak için heyet karşısında gerçek deli raporunu alabilmek adına kendisine verilen şokla sadece uyuşmuş bir bedenden ibaret hâle gelen Güven konuşma yetisini de kaybedip şaşkın bakışlarla etrafı izleyen bir kişiye dönüşüyor. Güven’in tam da suçsuzluğu ispatlanmış, gerçek katilin müşteri olduğunu polislerin kendisine bildirmesine ramak kalmışken gerçekten delirip hissizleşmesi içimizi burkmuyor değil açıkçası. Ayrıca olayın bir diğer trajikomik ve acıklı yanı ise vücuduna uygulanan şokun sonrasında elleri dahi tutmayan Güven’in çorbasını süreklilikle ”Sadece gözlerimin içine baksın, yeterli,” dediği Meral içiriyor. Ve böylelikle Deli Filmi hazin ve yıkıcı bir sonla bitiyor. Olan Güven’e oluyor.
Emanet Filmi’nde ise Birol rolünün hakkını fazlasıyla veriyor Yılmaz. Birol sol kolu protez olan, abisiyle yaşayan, silik bir karakterdir. Babasının vefatından sonra bir gün, sürekli hayalini kurduğu yetenek yarışmasına katılmak için İstanbul’a gitmeye karar verir.
İstanbul’a geldiğinde bütçesinin el verdiği hostel tarzında bir otele yerleşir. Otelin resepsiyonisti de (Tansu Biçer) evlilik programlarının müptelası bir adamdır. Birol’un kalacağı odayı bir diğer yetenek yarışmacısı (Çağlar Çorumlu) ile paylaşmasını uygun bulan resepsiyonist böylelikle Birol’un macerasının başlangıcını belirler.
Oda arkadaşı ile tanışınca Çağlar Çorumlu’nun da aynı yarışmaya katılacağını öğrenen Birol beklenmedik bir hızla kendisini Çağlar’ın dans grubunun bir üyesi olarak bulur. Dans grubunda zombi karakterine hayat veren Birol bir türlü jüriye bireysel olarak yarışmak istediği arzusunu aktaramaz. Acun Ilıcalı, Seda Bakan ve Özkan Uğur’un jüri koltuğunda oturduğu yarışmada Çağları’ın dans grubu bir üst tura çıkmaya hak kazanır ama Birol bireysel yarışma arzusu yüzünden olaylı bir şekilde Çağlar’ın dans grubundan ayrılır.
Çağlar ile oda arkadaşlığı ve grup üyeliğini sonlandıran Birol hayranı olduğu Michael Jackson’un dans figürleri ile yetenek yarışmasında bir yerlere gelme peşindedir. Bu arada resepsiyonist de tüm ülkenin kilitlendiği evlilik programındaki güzel kızın (Özge Özpirinçci) televizyon karşısındaki sadık izleyicisidir. Birol’un da aşık olduğu kıza telefonla canlı yayına bağlanıp red cevabı alan resepsiyonisti Birol hostelin çalışanı olan temizlikçi kıza yönlendirir ve hedef saptırır. Tabii sonrasında hiç hesapta olmayan bir aşkın da mimarı oluverir.
Birol’un katıldığı yetenek yarışması stüdyosu ile evlilik programı stüdyosunun aynı koridorda olması dolayısı ile daha önce bir kez rastlaştığı Özpirinçci’ye talip olmaya karar veren Birol kendisini bir anda stüdyoda bulur. Hedefinden biraz sapsa da orada talipli olarak bulunmaktan son derece mutludur.
Tam stüdyoda Özpirinçci’nin karşısına oturmaya hazırlanırken güzel kızın belalı sevgilisi (Celil Nalçakan) stüdyoyu basar ve Özpiriçci’nin menajeri olduğunu söyleyerek güzel kızı tartaklar. Odada süren kavgaya Birol’un da dahil olmasıyla bir anda Nalçakan kendisini yerde baygın vaziyette bulur.
Sonrasında Birol’un kaldığı hostele birlikte kaçan Özpirinçci ve Birol yol arkadaşı olurlar. Bu arada Birol da evlilik programının düzmece bir show programı olduğu gerçeğini Özpirinçci’den öğrenir. Aşık olduğu kadının adı dahil her şeyinin sahte olduğunu da yine o anda öğrenen Birol’un bütün hayalleri bir anda yıkılır. Bir de aşık olduğu kadın tarafından bıçaklanıp terk edilmesi Birol için tamamen beklenmedik bir sondur.
Filmin sonunda ise Birol, ailesi ve Nalçakan başka konseptteki bir televizyon programında hep birlikte Özpirinçci’ye seslenip, kayıp olan kıza evine dön çağrısı yaparlar.
Filmin ortalarına doğru hayli durağanlaşan ve seyirciyi bunaltan bir tempoya bürünse de verdiği mesajlar itibarı ile Emanet Filmi sinemamız açısından büyük bir kazanç. Yılmaz gereksiz sahnelerle filmin süresini uzatmak yerine vermek istediği mesajı daha kısa ve öz verme gayretine girseymiş şüphesiz film çok daha güzel olurdu. Yine de her şeye rağmen birçok sinemasever tarafından sıkıcı olarak eleştirilse de Emanet Filmi bize ayna tutan, bizi eleştiren, bize gerçekleri gösteren bir film olması dolayısı ile benim gözümde bambaşka bir yere sahiptir. Umarım Cem Yılmaz daha nice böylesi filmlerle karşımıza çıkmaya devam eder.
Yönetmen: Cem YILMAZ
Senarist : Cem YILMAZ
Yapımcı : Cem YILMAZ, Muzaffer YILDIRIM
Oyuncular : Cem YILMAZ, Cem DAVRAN, Özkan UĞUR, Büşra DEVELİ, Hakan GERÇEK, Çağlar ÇORUMLU, Özge ÖZPİRİNÇCİ, Tansu BİÇER
Film Müzikleri: Jingle House
Vizyon Tarihi: 17 Ocak 2020