Ahmet Zeki Yeşil
Bundan böyle, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Hiçbir şey olmasa bile, kesinlikle bir şeyler olacak. Yani her şey başka, bambaşka olacak. O olacak, bu olacak… “Bir kamyon domates, bir cep telefonu ediyor; tarımı boşver” diyenler fena halde yanılacak. Temizliğin koronadan geldiği yönündeki tezler ise, kabak gibi ortaya çıkacak. Bu kapsamda, insanlar ellerini yıkarken yirmiye kadar sayacak. Yirmi olunca çeşmeyi kapatacak. İnsan beşer, kuldur şaşar…
“Ulan, onbeşten yirmiye atladım galiba…” deyip, yeni baştan sayanlar çıkacak.
Doğal olarak, su sarfiyatı artacak. Barajlarda su kalmayacak.
Başka?
Kimse sevgilisine, “Senden önce, senden sonra” demeyecek.
“Korona’dan önce, Korona’dan sonra…” diyecek.
Sevgilisi olmayan kendini üzmeyecek.
“Ben, kime ne diyeceğim?” diye düşünmeyecek.
Çünkü korona, sevgilisi olanla olmayanı eşitleyecek. Sağlık Bakanlığı’nın talimatlarını hatırlayın… Sarılmayacaksın, öpüşmeyeceksin, araya bir metre mesafe koyacaksın! Bu resmen, “sevişme” demektir. Emir, demiri keser. Sevgilisi olanlar, mağdurları oynasa da durum değişmeyecek. Sevgilisi olmayanlar ise, haline şükredecek. Şimdi anladınız mı, Korona’nın adaletini? Koronanın adaleti, dijital dünyanın kapısını aralayacak. Önümüzdeki 20 yıllık süreçte, usulca dijital dünyaya geçiş yapılacak. Dijital dünyada, dijital ilişkiler ve dijital sevgililer olacak. Sevgilinizi kendiniz yaratacak, canınız sıkılınca bozacaksınız. Sevgililer gününde sevgilinize, pırlanta tektaş yüzük almak gibi bir stres yaşamayacaksınız.
Başka?
Dünyanın düzeni değişecek, düzülen aynı kalacak. Bu yeni dünyada bilgisayarınız hacklenmeyecek, beyniniz hacklenecek. Ayrıca, herkesin bir 4×4 çipi olacak. “Asla çip taktırmam” diyenleri kimse takmayacak. Gözle görülmeyen ancak hissedilen bu çipler, istesek de istemesek de münasip bi yerimize yerleştirilecek. Bu çiplerle kontrol altında olacağız. Diyelim ki, gaz kaçırdın! Görünmeyen güçler, bir mesajla seni anında uyaracak. Uyarmakla kalmayacak, aynı zamanda yönlendirecekler.
“Ozon tabakasına zarar veriyorsun, bi daha pilav üstü kuru yeme!” diyecekler.
Başka?
Ne yazık ki, özgürlükler az biraz kısıtlanacak. Şöyle ki… İnsan sağlığını tehdit eden virüslerin bulaşmasını önlemek amacıyla, burun karıştırma yasaklanacak. Topluma açık yerlerde, kendi burnu yerine başkasının burnunu karıştıranlar hapse atılacak. Bitmedi! İnsanlar, istediği zaman istediği yere tüküremeyecek. Tükürenlere, “Lama mısın lan sen!” şeklinde tepki gösterilecek.
Başka?
Korona mutasyona uğramadan, selamlaşmamız mutasyona uğrayacak. Uzaktan selamlaşmada, el mecburen vicdanımıza gidecek. Vicdanı olmayanlar (vicdansızlar), korona selamı verecek. Nasıl mı? Sırt sırta verip, kıçlarını çalkalayıp tokuşturacaklar. Selamlaşma değişir de, gelenek ve göreneklerimiz değişmez mi? Hapşıran birine, “Çok yaşa” diyorduk ya… Artık denmeyecek! Hapşıran kişi, ışık hızıyla terk edilecek. Bu şerefsiz virüs ellerimizden bulaştığına göre, el de öpülmeyecek. Dolayısıyla, saygı ve sevgi diye bişey kalmayacak. İnsanlar yalnızlaşacak. Özdemir Asaf’ın ‘Yalnızlık Paylaşılmaz’ şiiri çok fazla okunacak. Küçükler büyüklerin elini öpmeyince, “El öpenin çok olsun” sözü tarihe karışacak. “El etek öpme” deyimi ise, “Etek öpme” şeklinde değişirken; yalakalık aynen kalacak.
Başka?
Yeni siyasi akımlar çıkacak. Yaz gününde rahmete kapılanlar gibi, bu siyasi akımlara kapılacağız… Psikoljik sorunlar artacak. “Nimettir” deyip, dibine kadar kafayı sıyıracağız… Sanal para çıkacak. “Sanal parayla Saadet olmaz” şarkısını mırıldanacağız…
Başka?
Başka, ne bileyim ben!…