Emrullah Alp: Eğitim hayatının, şiirlerinin böyle uzun soluklu olması, birçok şiir ödülünde adını ve dosyalarını duyurman -ki hâlâ katılıyorsun ve hâlâ basılmamış dosyaların var- dikkat çekici. Bu yolculuktan bahsedebilir misin(?) biraz. Aklından neler geçiyor; çok mu hızlısın, çok mu acelecisin, tamam mısın yoksa? Gördüğüm kadarıyla çokluk var sende.
Çağın Özbilgi: Evet, eğitim hayatım oldukça uzun solukluydu. Şiirlerim için de aynısı geçerlidir aslında. Uzun bir süredir şiirle ilgileniyorum. Sadece yayımlamaya geç başladım. Bir birikim vardı; kıyıda-köşede kalmış, düzeltilmeyi bekleyen birçok şiir. Yola onlarla koyuldum. Denedim-yanıldım, denedim-yanıldım ama vazgeçmedim. Böylesi bir çaba nihayetinde insanın kendi sesini bulmasına yardımcı oluyor. Atılan her adımda emekle harmanlanan, yaşamın içinden izler var. Hızlı olduğum söylenebilir ama aceleci ve tamam olduğumu söyleyemem. Çünkü insan öğrenmek için yaşıyor son anına kadar. Ölüm bile öğrenilen bir süreç ve bu çokluk yokluktan iyidir. Bir varoluş meseli, bir var olma savaşıdır.
Emrullah Alp: Şiirlerini okurken bana, sana değil de bize, onlara sesleniyor ve bunu da kendi kendine sesli bir şekilde düşünüyormuşsun / yazıyormuşsun gibi bir hisse kapılıyorum. Bu çokluk, bu her yere giden sesi nasıl okumalıyız? Şiirlerini oluşturan sınırsızlık mı böyle düşünmemizi sağlıyor?
Çağın Özbilgi: Aslında kendi nezdimde birçok insana sesleniyorum. İnsan tek gözüken bir çokluktur. Varlığı da yokluğu da içinde barındırır. Ama her iki durumda da kalabalığın anlamını bilir. Hayatın hangi anlam çerçevesinde ele alınacağı sübjektif olduğu gibi bunu belirleyen objektif koşulların da varlığı inkar edilemez. Düşlemimde uçsuz bucaksız bir evren var. Bu evren sürekli genişler. Gözlerimizi teleskopa dayar ve tekrar tekrar bakarız kendi düşlemimize. Benim de şiirde yapmak istediğim budur. Bir kere okunup geçilmemeli şiirlerim. Şiirlerimi tekrar etmeniz, tekrara düşmenize neden olmayacaktır.
Emrullah Alp: Öyle ki Çaçaron Kağıtlar; bu çok sesli, söylediği çok olan şiirler için çok güzel bir isim olmuş. Zengin ve unutulmuş kelimeleri seçme özenin dikkat çekiyor, bir şiiri oluştururken çekincelerin nedir?
“sevişine zürafa boynundan inciler
fil direncinden küpeler…
yılkı dudaklarındaki mızıkayla
-fularımı yeniden bağlayışın-
saklanan defterlere korkusuz notalar indirir
şarkılar daha bi’ anlamlıdır artık.”
Çağın Özbilgi: Bir şiire başlamak ve bitirmek arasında geçen süre çok önemlidir. İlk etap taslağın oluşturduğu düzlemdir ki burada birçok hata mevcuttur. Şiirin demlenmesi ve hatalardan arınması gerekmektedir. Gözden kaçan ya da kaçacak olan her şey şairin suiistimalidir. Bunun böyle olmaması için harcanan çaba -çıkar gözetilmeyen- emekle bütünleşir. Zengin ve unutulmuş görülen kelimeler -benim kelime dağarcığımda- başat kelimeler olabilir. Dil öğrenilen ve unutulan bir şeydir (kelime anlamında). Bu anlamda tek çekincem tekrara düşmektir ki kendimi bundan sakınırım. Aynı kelimelerle bambaşka anlamlar taşıyan dizeler inşa edebilirim; ama aynısı olmamasına özen gösteririm. Çıkış + Çaba (İşleme) + Özen ve Sürüm (Yayım)… Şiir inşa edilen bir şeydir ve önemli olan / önemli gördüğüm kolay kolay yıkılmaması / yıkılamamasıdır.
Emrullah Alp: Uçurum Fuarı kitabında siyasi söylem yönü ağırlıkta olan şiirlerin var.
“doğduğumda sol kulağıma adımı değil
halkın adını fısıldamış ebem”
Kitabın ruhu -duruş ve meramını belli eden söylemleri referans alarak söylersem- düşünüldüğünde, dizelerin bilinçli bir tercihle kurulduğu gözlemleniyor. Uçurum Fuarı’nı diğer şiir kitaplarından ayıran da bu sanırım; çünkü yine kendine ait bir dil kullanmış, farklı bir dil veya üslup kullanmayarak var olan / varlığını koruyan bir dille söylemlerini değiştirmişsin. Bu kitabın serüvenini senden öğrenebilir miyim?
Çağın Özbilgi: Gösterişten Uzak Arınma ve Yamalı Rüzgâr arasında dirsek teması vardır. Yamalı Rüzgâr hali hazırda bir dosya olduğu için Gösterişten Uzak Arınma’dan hemen sonra yayımlamak istedim. Ama bu süreçte üç başlı bir dosya çalışması sürdürüyordum. Uçurum Fuarı’nın omurgası, Çaçaron Kağıtlar’ın büyük kısmı bitmişti ve biraz kalem değiştirerek Göklerden Önce’yi yazmaya başlamıştım. Gösterişten Uzak Arınma ve Yamalı Rüzgâr’daki dirsek teması Uçurum Fuarı ve Çaçaron Kağıtlar arasında da vardır. Uçurum Fuarı’nda başkaldırı vardır, şiirde olmazsa olmazlarım(ız)dandır bu. Ve bu başkaldırı Çaçaron Kağıtlar ile isyan dönüşür, Göklerden Önce ile durup düşünmenize vesile olur. Göklerden Önce’de birçok şeyden yararlandım. Sanat başta olmak üzere futbol, vb. de işin içine girdi ve bu üç başlı dosya çalışması biter bitmez bir başka üç başlı dosya çalışmasına başladım ki onu da bitirmek üzereyim.
Emrullah Alp: Son olarak, üç başlı bir çalışma yürüttüğünü söylüyorsun. Bize bu üç dosyayla ilgili bir ipucu verir misin / verecek misin?
Çağın Özbilgi: Evet, üç başlı bir dosya çalışması bu. Yayımladığım son üç dosyadan biraz farklı.
Şu an için tamamlama aşamasında olduğum dosyalarla ilgili bir ipucu vermeyeyim; çünkü Uçurum Fuarı, Çaçaron Kağıtlar ve Göklerden Önce henüz yeteri kadar okunmadı, sindirilmedi. Ama ilk iki dosya olmasa da üçüncü dosyada epey kalem değiştirdim ve bu değişikliği de sevdim açıkçası (ipucu kabul edilirse).
En iyisi mi biz! Adonis ile bitirelim:
“Mürekkepten başka bir şeyim yoktu ve kuşların tüyleri gibi büyüyordu gece”
*Bu güzel söyleşi için Aksi Sanat ailesine ve Emrullah Alp’e teşekkür ederim.