Kitaba adını veren Likya olgusu binlerce yıl öncesi antik bir bölgeyi işaret ediyor. Bize Likya Yolu hakkında kısa bilgiler verebilir misiniz?
Likya Yolu binlerce yıl öncesinden kalma, yöre insanının kullandığı keçiyollarından ibaret. Devamlı doğanın içindesiniz ve çoğu zaman nefis manzaralarla, bazen antik kent ve yaşam kalıntılarıyla karşılaşıyorsunuz. Yaşanan tek güvenlik sorunu adımlarınızı atarken dikkat etmemenizden doğuyor. Yani o kadar huzurlu bir 560 kilometre.
Sizin yürüyüşünüz nasıl başladı?
Yalnız yürümeye karar verip hazırlık yapmaya başladığımda yolda bir sürü şey düşüneceğimi, o güne kadar aklıma gelmeyen çözümler bulacağımı zannediyordum. Öyle olmadı. Likya yolunda yalnız yürümek ne kadar isabetli bir fikirse, yürürken düşüneceğinizi zannetmek o kadar aptalcaymış. Mecburen hep o anda kalıyorsunuz, hep önünüzdeki birkaç metredesiniz çünkü çok zor şartları olabilen bu antik yolda ayağınızı burkmayasınız ya da bir uçuruma yuvarlanmayasınız diye bastığınız yere dikkat etmek zorundasınız. Yolun kolaylaştığı alanlarda da manzarayı ağzı açık seyretmekten kendinizi alamıyorsunuz. Sırtınızda koskocaman ağır bir çanta da varken o yük sizi bir türlü bırakmıyor ki kafanızın içinde saçmalayıp kendinizi aklen yorasınız. Sadece durakladığınız, konakladığınız dakikalarda andan uzaklaşma imkânınız var belki ama o zaman da ya yolun büyüsünden kurtulamıyorsunuz, ya nefes nefese birazdan yorgunluktan ölmeyeceğinize kendinizi ikna etmeye çalışıyorsunuz, ya da kamp kurmakla meşgulsünüz. Böyle yürüyüşler, sizi meşgul eden geleceğe ait endişeler, geçmişten koşturup sizi kovalayanlar ve burnunuzun dibinde olmasa da dünyanın bir ucunda vuku bulanlardan uzak tutuyor.
Dolayısıyla “Likya’da Cinayet” yolda yürürken akıldan geçenler sonucunda ortaya çıkmadı. Aslında cinayet de zaten Likya’da işlendi sayılmaz. Yıllar önce işlenmiş cinayetlerin, mahvedilen yaşamların, öldürülen hayallerin, yaşarken yok edilen insanların gökten Likya’ya düşmesinden ibaret olan bir kurguydu.
Tabii bir önemli ayrıntı daha var. Romanda her ne kadar bir şiddet öğesi varsa da orası çok barışçıl bir ortam ve çok güzel insanlarla da tanışıyorsunuz. Bazen doğal olarak yollarınız birleşiyor ve birlikte yürüyorsunuz. Bazen de kamp sırasında komşu bir çadır ve hoş bir sohbet ediniyorsunuz. İşte orada tanıştığım insanlardan biri Raskolnikov’u kuran Barış Kapukıran’la sohbetimiz sonraları da sürdü ve Likya’da bir roman fikri pekişti.
Galiba klasik cinayet romanlarından farklı bir kitapla karşı karşıyayız…
Kapağında cinayet olsa bile kitap genelde tipik cinayet romanlarının sıralamasında değil. Bir ceset olup da katil kimin peşinde koşturmuyorsunuz. Cinayet var anlaşıldı ama kim kimi öldürecek, neredeyse sonuna kadar belli değil. Aslına bakarsanız başladığımda bu sonu ben de bilmiyordum. İstemezdim ama öyle sonuçlandı işte.
Sürükleyici öyküsü farklı bir pencere de açıyor gibi… Okurda bırakacakları açısından sizin Likya serüveniniz sürdürülebilir bir sürece dönüşebilir mi?
Eğer soru “Bu kitap insanları orada sürdürülebilir bir yürüme serüvenine teşvik eder mi?” şeklindeyse, okuyan birçok insanı orada yürümeye heveslendireceğine eminim. Romanın bir başka yönü de yolun ilk etaplarının neredeyse adım adım anlatılması. Sanki bir rehber gibi…
Soru eğer “Aklımda yola ait başka kurgular ve başka romanlar var mı?” şeklindeyse. Evet, olabilir. Yürüdüğüm yollarda karşılaştığım ve o an dikkatimi çekip de sonra işlediğim şeylerden bahsediyorum ama bunu ilerideki yürüyüşler şekillendirecek.
Romanla ilgili minik bir ipucu almamız mümkün mü?
Adamın biri sadece hayatını değiştirmek çabasındaydı; içine kapalı, her şeyden habersiz. Bunun için Likya Yolu’na çıkmak sanki pek iyi bir fikirdi. Onun peşinde olan bir kesimse, aslında saçmalığın daniskası olduğunu bildikleri bir görevi yerine getirmeye çalışırken, bir diğer kesim, gözleri adamın yaptıklarının üzerinde sinsice zengin olmak peşindeydi. Öte yanda da bazıları psikopatça casusculuk oynuyor, bazıları sonunda layık olduğu yere gitmek için adım sayıyordu.
Sonunda olan oldu: Likya Yolu’nun güzelliği orada dururken Amerika kıtasından başlayıp çöldeki deliğe uzanan diğer yolda biri yitip gitti, bir başkasının tüm ümitleri söndü. Yetmezmiş gibi onlarca başka insanı öldürecek bir de canavar türedi. Sonrasında neler olacağını hep beraber göreceğiz.